Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HINCAL'IN YERİ HINCAL ULUÇ

Corona’yı “Mantıklı düşünce” ile yenmek..

Çevreme bakıyorum. Köşe yazılarını okuyorum.. Koronadan çok, onun getirdiği yasakları tartışıyor, onlara sinirleniyor, kızıyoruz.
"Saçmalıyor bunlar artık" diyenler o kadar fazla ki.. Bu düşünceler ve bu tür düşünenleri okumalar, sinirimizi bozuyor, keyfimizi kaçırıyor.
Oysa korona savaşının en büyük silahı insanın kendi bağışıklık sistemi. Bu sistemi ayakta tutan ve güçlendiren şey, kendimizi iyi hissetmemiz.
Ne kadar iyi hissedersek, bağışıklığımız o kadar dorukta.
Ne kadar kötü hissedersek, bağışıklığımız o kadar zayıf.
Konan yasaklar içinde itiraz edilmeyen, "Neden" denmeyen yok..
Hele mukayeselere başladık mı, "Saçma" dediğimiz o kadar çok şey var ki..
Hatta hepsi.. Böyle düşününce de sinirleniyoruz işte..
Oysa mantıklı düşünsek.. Bakın "Olumlu düşünün" demiyorum. O bir felsefe.. Mantıklı düşünmek ise gerçek. Sokrates Mantığı..
O zaman Sokrates gibi, sorularla gerçeği arayalım.
- Corona'nın yayılma yolu ne?.
- Sadece "İnsandan insana" geçiyor.
- İnsandan insana nasıl bulaşıyor?.
- Temasla..
- O zaman yayılma nasıl önlenir?.
- Teması önleyerek..
- Teması mutlak önlemek mümkün mü?.
- Hayır..
- O zaman ne yapmak lazım?.
- Mümkün olduğunca azaltmak!.
- Nasıl yani?
- Dışarı çıkması en zorunlu olanlar en başa, en şart olmayanları en sona koyan bir liste yapılır ve Yasaklar, hastalığın gelişmeleri dikkate alınarak, ya yukardan itibaren gevşetilir, ya da aşağıdan başlayarak sıkılaştırılır.
Bu soru ve yanıtların bir tekine itirazınız var mı?.
Şimdi, "Niye 65'den yukarı ya da 18'den küçük yasak" sorularınızın, hele bunlara "Saçma" demenizin ne kadar yanlış ve sizi boşuna sinirlendirmekten başka işe yaramaz olduklarını da anlıyorsunuz değil mi?.
Bir yanda, toplumsal yaşam devam etmeli.
Ekonomi dönmeli. Bunun için yasaklar kalkmalı.
Bir yanda, Covid 19 salgınını önlemek için tek bulaşma yolu olan insanın insanla teması yasaklanmalı.
Bu iki taban tabana zıt gerçeği bir araya getirmenin tek yolu da, ikisinden de ödünler vermek..
En zorunlu, en şart olan yerlerden başlayarak, iş yerlerini yavaş yavaş açacaksın ve gelişmeleri yakından izleyeceksin.
En zorunlu, en şart insanlardan başlayarak yasağı yavaş yavaş gevşetecek ve gelişmeleri izleyeceksin.
İşte bugün ülkemizde yapılan bu.. "Ne zıt işler yapıyor bunlar" dediğimiz şeyler aslında ne kadar mantıklı..
Çünü amaç.. Hayatın mümkün olduğunca devam edebilmesini sağlayacak gevşemelere izin vermek.. ve teması "Ne kadar azaltırsak kardır" zihniyeti ile önleyen tedbirleri, sürdürmek.
Bir yasağı, ya da bir gevşetmeyi eleştirirken, kendinizi, yöneticilerin yerine koyun ve "Ben olsam onu değil, bunu yapardım" deyin bakalım..
O zaman eleştiriniz "Bu saçmalık" demek olmaz "Bu hatalı, şöylesi daha iyi olurdu" şeklini alır.

*

En büyük sıkıntılardan biri maske ve mesafe..
Niçin?.
Bu hastalık insandan insana bulaşıyor. Nasıl bulaşıyor?.
Hasta insanın hapşırık ve öksürükleri havaya tükrük damlacıkları saçıyor. Koronavirüs yaşamak için bir insan bulmak zorunda. Bu damlacıkla havaya uçan virüsün bir insan bulup yaşamak için saniyeleri var.
Bu saniyeler onu 1.5 metreye kadar götürebiliyor.
O mesafe içinde bir insan bulursa, ona bulaşıp, nefes yoluyla yerleşiyor.
İşte "Sosyal mesafe" dediğimiz şeyin sebebi.
Maske, hasta insanın hapşırıp öksürdüğünde fışkırttığı damlacıkların havaya yayılmasını önlüyor. Yani tüm damlacıklar, fiziksel olarak maskenin dışına çıkamıyorlar. O zaman taşıdığı virüs de maske içinde kalıyor. Havaya yayılmıyor.
Yani, sevgili okurlar, taktığımız maske bizi koronadan korumuyor. Çünkü dünyadaki bütün koronavirüsleri toplasanız ve tartsanız, hepsi 1 gram. Yazı ile "Bir gram." Bu kadar küçük zerrecikleri fiziksel sürecek maske henüz icad edilmedi.
Maske, sadece hastanın mikrop yaymasını ve başkalarına bulaştırmalarını önlüyor.
O zaman sadece hastalar taksın. Sağlamlar niye takıyor?.
Peki kim hasta?.
Bilen var mı?. Bu hastalık bazılarında ölümcül belirtilerle ortaya çıkar, yoğun bakımlara sürüklerken, bazıları, ne kendileri, ne de yakınlarındakiler bile farkına varmadan ayakta geçiriyorlar.
Herkese, her gün test yapma imkanımız yok.
Madem kim hasta bilemiyoruz, o zaman herkesi potansiyel hasta kabul edip, nerdeyse bedava maskeyi herkese taktırmaya mecburuz..

*

Galiba her şeyi çok açık ve net anlattım. Şimdi, Sokrates mantığı ile gerçekleri gördükten sonra yapacağımız tek şey, "Değiştirmemiz mümkün olmayan bu gerçekleri kabul etmek." İsyan etmek, durumunuzu daha kötü yapmaktan başka işe yaramaz.
Ben, neden birinci günden beri "Bomba" gibiyim?.
Çünkü Corona'yı henüz dünyanın en üstün bilim adamları çözemediler. Yarın ne olacak kesin bilen yok. Ben mi düşünerek çözeceğim?.
O zaman benim, hepimizin gerçeği, bugünü, bu kurallarla yaşamayı kabullenmek.
Ben daha ilk günde kabullendim.
Kendimi ve yaşamımı bu kurallara uydurdum.
Kurallar neye izin verirse, o kadarıyla yaşamın tadını çıkarıyorum.. Bal gibi de çıkarıyorum..
Bu yüzden de gayet mutluyum.
..Ve de, bugünleri böyle yaşamamı sağlayan Yüce Tanrıma şükür, devletime teşekkür ediyorum, bitirdiğim her günün gecesinde başımı yastığa koyarken..
Dünyada ne felaketler yaşanırken, bu halde oluşuma, şükür ve teşekkür!.
Mutlu olmanın yolu, şükürü ve teşekkürü bilmekten geçiyor dostlar!.

***


CAN SAYIN / POP MÜZİK

Bu adı yazın.. Emir Taha!.
Yakın zamanda tanımayanınız pek kalmayacak onu ama bu yazıyı okuyanlara o süreyi kısaltmış olayım.
Emir Taha'dan bahsediyorum. Tam adı Emir Taha Çiftci. Henüz 19 yaşında. 15 yaşında müziği ön plana almış.
Bu arada 10 yaşından beri dalışla uğraşmış ve şuanda dalış öğretmeni bile olmuş, aynı zamanda basketbol oynuyormuş.
Gelelim asıl konumuza yani müziğe. Emir Taha'yı tanıyanlar 3 sene önce cover yaptığı Adele'in 'Million Years Ago' ile tanımışlardır.
İnanılmaz bir cover o ve geçenlerde Youtube'a tekrar yüklendi mutlaka dinleyin. Emir'in bana göre çok özel ve güzel bir sesi ve kendine has da bir müzik tarzi var, rnb trap karışımı. Müzik çalışmalarına bu aralar İngiltere'de devam ediyor ve 2020'nin başında artık hazırım dedi ve geçen mayısın başında cover olmayan ilk kendi şarkısını paylaştı: 'Kendine Gel'. Ve böylece Emir aslinda hepimizin hayatına Gel'miş oldu. Ben çok sevdim bu ilk şarkısını. Henüz pek tanınmamasına rağmen bir ayda 100 bin izleyiciye yaklaştı. Mayısın sonunda ikinci şarkı olarak 'Huyu Suyu'nu yayınladı. Onu da çok sevdim, bu şarkıdakı yorumunu, dünyada şarkılarını toplamda 5 milyarın üzerinde kişinin dinlediği ünlü Kanadalı Rnb şarkıcısı The Weeknd düzeyinde buldum! Yani Emir Taha gerçekten bilinmesi, dinlenilmesi gereken ses. Türkiye'nin en çok takip edilen Youtube müzik kanallarından Ricodisco'nun da birkaç gün önce Huyu Suyu'nu yayınlaması daha çok dinleneceğini gösteriyor aslında. Ayrıca geçen hafta bu köşede yayınlanan yazımda 'Huyu Suyu', Ayın Şarkıları Türk Top Pop listemde de ilk 5'te kendine yer bulmuştu. Bu iki şarkı da isimleri ve isimlerinin geçtiği nakaratları haricinde İngilizce sözlü şarkılar ve de insanın dinledikçe dinleyesi gelen şarkılar. İşte bu iki şarkının tadına varmaya çalışırken bu haziran başında üçüncü şarkıyı yayınladı Emir: '7 Cigs' yani 7 Sigara. İnanamadım çünkü bu şarkı da cok güzeldi. Böyle yeni ve genç şarkıcının bu kadar kısa zamanda 3 te 3 çok iyi şarkı yapması ve böyle iyi yorumlaması hiç kolay değildi. Bu şarkının ilk ikisinden farklı tarafı tamamının İngilizce olmasi. Gerisi ayni kalite ve güzellikte ilaveten alkışlarla tempo tuttuğu bölüm ayrı güzellik katıyor şarkıya. Daha bu şarkının da tadı damağımdayken geçen hafta son şarkısı (sanırım devamı gelecek) 'Cold' geldi. Artık bu sefer şaşırmadım bu şarkının da çok güzel olmasına, defalarca dinleyerek keyfini çıkardım. Ve artık siz de bu sesi ve şarkıları dinlemekte daha fazla geç kalmayın ve keyfini çıkarın.
Umarım böyle yeni ve başarılı genç yeteneklerimizin tanıtımında yakın zamanda yine buluşuruz.
cansayintr@yahoo.com

***


İşte Özdemir bu!.

Özdemir Erdoğan, bu ülkenin gelmiş geçmiş en büyük sanatçılarından biridir. Gerek besteci, gerek yorumcu, gerek "Eğlendirici" olarak eşsizdir. Her türlü insanı bir araya getirin, karşılarına Özdemir'i gitarıyla oturtun, saatlerce hepsini, her dilden, her türden şarkı ile eğlendirir.
Peki nerdedir bu Özdemir?.
Sebep, iğne dolu dili.. Sahnede bile şarkı söylediğinden fazla konuşur. Ne mi konuşur?.
Sanat değeri kendisi ile ölçüşemeyecek derecede küçük olanları çekiştirir. Yani hemen herkese saldırır. Bu yüzden ne sanatçılar, ne de patronlar onunla çalışmaya pek gönüllü olmazlar.
İşte bu Özdemir gene gündemde.. Bu defa Zeki Müren'le Erol Pekcan hakkında konuşmuş.
Ne konuşmuşsa artık.
Özdemir, Özdemirliğini yapmış hepsi o..
Aldırmayın.. Benimle yaşıt. Yani artık iflah olması için çok geç. Gülün geçin..
Hatta ıslıkla bir "İkinci Bahar" çalın gitsin!.

***


Sevdiğim Laflar
"Mutluluk sen beklemeyi bıraktığında gelip kapını çalar. Sen sadece, şu anı en güzel anın yapmaya çalış yeter.." Richard Gordon

Tebessüm
Kadın- Sinirlerim tepemde..
Kocası- Gene mi, hala mı?.

*

Haftaya başlarken, size bir de sürprizim var. Bu ikincisi, tebessüm değil, kahkaha!. Hem de, corona'ya kahkaha atacaksınız.
Youtube'a girin. "Efdal Altun Corona" yazın. Karşınıza Mozart Türk Marşı çıkacak. İşte o dünyaca ünlü "Allaturca"nın Corona versiyonunu hele bir dinleyin de, bakın nasıl ilaç gibi gelecek..

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA