Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HINCAL'IN YERİ HINCAL ULUÇ

Salgını yenmenin sırrı... “M - H - M!..”

Almanya'dan dostumuz, Doktor Erdoğan Karatay'dan müthiş bir mektup geldi. Corona ile en iyi mücadele eden ülkelerden biri Almanya'da aylardan beri 7-24 çalışan ve yüzlerce Covid-19 hastasına bakan doktorumun yazısında, "Salgını yenmenin sırrı" var. Nasıl mı?.
Üç harf!.
M - H - M!..
Bu yazıyı dikkatle okuyun. Çevrenizdeki herkese okuyun sonra.. Bu üç harflik sırrı herkes öğrenmeli.. Ezberlemeli ve aynen..
UY- GU- LA- MA- LI!..

***

Ben bugün corona'dan bahsederken felaket tellallığı yapmayacak, ancak sizi uyarmaktan da geri kalmayacağım.
Bir sürü insanın kafasında şu soru var.. İkinci dalga gelecek mi?
Bu soruya yanıt vermeden önce şunu belirtmekte fayda var..
Mevsimlik bildiğimiz grip (İnfluenza) sezonu yavaştan başladı, hatta biz Almanya'da aşıları yapmaya bu yıl biraz erken başladık. Hep söylerim, grip aşısının ideal zamanı ekim başından kasım ortasına kadardır diye. Ancak insanlarda, corona'dan dolayı oluşan korku, bu yıl grip aşısına ilgiyi artırdı.
Yıllarca hastalarımıza grip aşısını genelde biz tavsiye ettik, yaptırın dedik. Gerçek grip (Karıştırmayın sakın.. Soğuk algınlığı değil) tehlikelidir, öldürebilir dedik. Yine de hiç bir zaman istediğimiz, umduğumuz aşı sayısına ulaşamadık.
Bu yıl daha ağustos sonundan itibaren, grip aşısı ne zaman gelecek sorularıyla karşılaşmaya başladık. Öyle hızla grip aşısı yapıyoruz ki şu an, daha şimdiden 2 aylık sayıya ulaştık.
Grip, her yıl dünyada 700-900 bin insanın ölümüne yol açıyor. Sadece Almanya'da bazı yıllar gripten ölüm sayısı 28 bin. Düşünün, aşısı olduğu halde bir virüs yılda bir milyona yakın insanı öldürüyor dünyada.
Ancak bu yıl ben grip konusunda oldukça iyimserim. Birincisi aşı yapılan insan sayısı çok artacak, ikincisi..
M-H-M!..
İşte başlığın sırrı!. Maske- Hijyen- Mesafe!
Dünyanın bir çok yerinde artık insanların çoğu, elbette pandemiden dolayı bu kurallara uymaya başladı, bundan elbette ki grip virüsüne karşı korunma da nasibini alacak ve bu yıl gripten ölümler de dünya çapında azalacak.
Şimdi şu sorunun cevabına gelelim..
İkinci dalga gelecek mi?
Corona'nın bulaşması açısından bakarsak, yani hastalığın bulaştığı insan sayısını göz önüne alırsak, ikinci dalga geldi de geçiyor bile. Hemen hemen her ülkede günlük bulaşma sayısı artıyor, buna Almanya da dahil. Almanya'da günlük yeni tespit edilen hasta sayısı 2 binleri geçti, çoktandır.
17 Eylül itibariyle Almanya genelinde toplam 2194 yeni vaka tespit edildi. Bunda, yapılan test sayısının artması da etken elbette, ki Almanya'da bir haftada yapılan test sayısı da 1 milyonu geçti.
Olayın sevindirici yanı ise, yeni vaka sayısıyla corona'dan ölümlerin paralel gitmemesi. Her kaybettiğimiz hasta bizi çok üzse de, Almanya'da günlük ölüm sayısı 3'ü (üç) geçmiyor.
Bunun sebeplerini sıralamaya başlarken, önce yazının başlığına biraz ayrıntılı bakalım..
Yapılan en son istatistikler gösterdi ki, dünyada bu üç kurala uyulmayan ülkelerde corona'dan ölüm oranı, kurallara uyulan ülkelere kıyasla yaklaşık 14, yazıyla ondört kat daha fazla!
Bu demektir ki, M- H- M, bizim pandemideki en büyük silahımız. Bu kurallara ne kadar çok uyarsak, o kadar insan hayatını kurtarıp, o kadar az yasak gelmesini sağlar, aynı zamanda ekonomiyi de rahatlatırız.
Kurallara daha çok uyulan Almanya gibi ülkelerde 1 Haziran'dan itibaren corona'dan ölümler yüzde 7,8 artarken; nispeten daha az uyulan Rusya, Polonya, ABD gibi ülkelerde yüzde 106 artış gözlemlendi, yani yaklaşık 14 kat daha fazla!
Maske takılması, insanlara bulaşan virüs miktarını azaltıyor. Ne kadar az virüs vücuda alınırsa, doğumsal ya da doğal dediğimiz bağışıklık sistemimizin işi o kadar kolaylaşıyor ve bu virüse karşı mücadeleyi kazanıyoruz. Dolayısıyla hastalık çok hafif veya semptomsuz/ belirtisiz atlatılıyor.
Mesafeyi korumak da çok büyük oranda virüsü kapmamızın önüne geçiyor.
Hijyenin önemine zaten tekrar değinmeye gerek yok, olmazsa olmazımız!
Peki, virüs pandemi başlangıcına kıyasla daha mı az öldürüyor?.
EVET!
Her virüsün yaşamak, yani yok olmamak için içinde yaşadığı tek ortam, insanı öldürmemesi gerektiğinden bir çok defa bahsetmiştim. İşte yeni tip Corona virüsü de, mutasyona / değişime uğramaya başladı ve daha az insanda hastalığın ağır seyretmesine, dolayısıyla daha az insanın ölmesine sebep oluyor.
Bugünkü yazımın son bölümünde kısaca aşıya değineceğim.
Benim bir doktor olarak her zaman söylediğim şudur!.
Bir hastalığa karşı aşı varsa, yaptırmak lazım! Biliyorsunuz, bir mikroba karşı bağışıklık iki şekilde kazanılıyor.. Birincisi hastalığı geçirmiş olmak, ikincisi ise aşı. Hastalığı geçirdiğinizde ne kadar ve ne sürede bağışıklık kazandığınız konusunda her zaman net bir şey söyleyemiyoruz, oysa aşının kazandırdığı bağışıklık konusunda daha net bilgilerimiz var. Üstelik kısmen çok ağır seyreden bu hastalıkları geçirmek zorunda kalmıyorsunuz aşı sayesinde.
Corona aşısı ne zaman çıkacak derseniz, çok kesin bir tarih verememekle birlikte, çok uzun sürmeyeceği kanısındayım. Yeni yılın ilk çeyreğinde bazı aşıların piyasaya verilebileceğini düşünüyorum. Belki bu aşılar o tarihte herkesin kullanabileceği sayıda üretilemeyecek, ama yine de piyasada olacaklar.
Bir yazının daha sonuna geldik.
Lütfen M-H-M'den asla taviz vermeyin! Bu hem kendinize, hem aile ve dostlarınıza, hem de insanlığa hizmettir. Bir süre daha maskeye katlanacağız, hiç sevmediğimiz mesafeye de.
...Ve en önemlisi.. Hijyenden asla taviz vermeyeceğiz.
Moralinizi yüksek tutun, kötümser haberleri okumayın, yaymayın. Savunma sisteminin güçlü olması, moralinizin de yüksek olmasına bağlı!
Sağlıklı kalın, mutlu kalın!

*

Hijyen!..

İşte Bilkent Üniversitesi Sağlık Birimi'nce hazırlanan hijyen yani, kişisel ve ortam temizliği açıklaması..

***

Her insan kendi temizliğinden sorumludur.
Çocuk yaşlarda anne, baba veya öğretmenler tarafından çoğu zaman bizzat yapılarak öğretilen temizlik uygulamalarının, çocukluktan sonra bireyin kendisi tarafından yapılması gerekmektedir. Örneğin; tuvaletten sonra ve yiyeceklere dokunmadan önce ellerin yıkanması bir alışkanlık olmalıdır. Her gün yapılan işler arasında banyo yapma bir başka temizlik uygulamasıdır.
Temizliğin sadece görünür kirlenme olduğunda yapılması yeterli değildir. Örneğin; uykudan uyanınca yüzün yıkanması, çamaşırların değiştirilmesi, gündelik temizlik uygulamalarıdır.
Su ve sabun olmadan temizlikten bahsetmek olası değildir. Gelişmiş toplumlarda kişisel temizlikte en fazla kullanılan malzemelerin başında su ve sabun gelmektedir.
Bunun yanı sıra banyo süngerleri, lifleri, diş fırçaları, el ve ayak temizliği ile vücut temizliğinde kullanılan fırçalar, tırnak makası ilk akla gelen temizlik araçlarıdır. Bunların tümü başkalarıyla paylaşılmaması gereken, kişisel temizlik araçlarıdır.
Başta kişinin kendi sağlığı olmak üzere, başkalarının da sağlığını korumanın en önemli aracı temizliktir. Sadece beden temizliği değil, kullanılan her şeyi ve her ortamı temiz tutmak da temiz olmanın gereğidir.

*

Kendine kıyma Ömer!..

Fatih Terim seni harcamak, yok etmek için elinden geleni yaptığında ne kadar kızmış, neler yazmıştım hatırla Ömer!. Sen Galatasaray'ın da, Milli Takım'ın da en değerli oyuncularından biri olacak yetenek, enerji ve hırsa sahiptin.
Ama Türklerden nefret eden hoca, manevi evlatları Belhanda ve Feghouli'ye hele, rakip olabilecek herkesi başta kaptan Selçuk'u yok eder, Milli Takım'dan aldıklarını çöpe çevirirken seni de ihmal etmedi tabii.
Ama seni, yani Ömer'i çöpe, Terim değil, bizzat sen çeviriyorsun Ömer!.
Bu ülkenin en sahtekar futbolcusu ünvanına şimdi en büyük adaysın Ömer.
Futbol oynamak ve oynatmak değil de "Biri dokunsa, hatta dokunmasa da üzerime gelse yeter. Ben kendimi yere atarım" kafası ile oynamaya ve seni destekleyen beni utandırmaya başladın. Ve de öfkelendirmeye..
Bakü maçının ilk altı dakikasında üç kez yere attın kendini Ömer.. Üçü de düşme sebebi olacak temaslar değildi. Ayakta kalsan, koşsan gol pozisyonu yaratacakken yere attın kendini.. Amacın faul almak da değil, rakibine, meslektaşına, hayatını senin gibi futboldan kazanan birine ceza aldırmak.
Bu olur mu Ömer?.
İlk yarıda 7 kez attın kendini yere.. En çok düşen futbolcu sen oldun, oynadığın her maçta olduğu gibi..
Bir insanın durup dururken kendini yere atacağına ihtimal dahi vermeyen İskoç Hakem (Ada liglerini izliyor musunuz?. Kendini yere atan ve sonra kart isteyen var mı onlarda?.) kaç defa yuttu seni.. Üç Azeri kardeşimiz senin cambazlıklarınla sarı kart gördü..
Böyle sahtekar oyunu sürdürecek, sonuna dek ayakta kalmaya çalışmak ve oyunu kesmemek yerine, rakibin rüzgarını hissedince kendini yere atmaya devam edersen, seninle uğraşacağım Ömer bilesin..
Çünkü ben seni, kazanmak istiyorum!. Bir sahtekar yaratmayı değil!.

*

Zeynep'ten...

Gün geldi özleme uyandım
Gece geldi hasrete sarıldım
Ve bir an geldi anladım
Artık eskiye ait her şeyi
Eskide bırakmıştım

Ama döngü bitmiyor ki
Hayat devam ediyor
Yenisi elbet geliyor
Sonra bir daha özlem
Sonra bir daha hasret
Ve de yeni hala yeni...

Müzik önerisi: Seninleyim - Ayten Alpman

Zeynep Özyılmazel
zeynepozyilmazel.com

*

Tebessüm

Ülkenin en ünlü hukuk bürosunda deneyimli avukat için yer açılmıştı. Başvurular incelendi ve iki ünlü avukat mülakata çağrıldı.
İkisine de ayni soru soruldu. "Neden avukat oldun?."
Birincisiyle konuşma uzun sürdü. İkinci içerde saniyeler kaldı ve o seçildi.
İlk avukat, şaşkınlıkla sordu..
"Ben, hayatta en büyük sevgi ve saygımın hukuk, yaşam ilkemin yasalara bağlılık olduğunu anlattım. 'Bu meslekte tek ilkem müvekkillerime dürüst davranmaktır' dedim. Sen ne söyledin de seçildin?."
"Ben ellerim yüzünden avukat olduğumu söyledim."
"Ellerin mi?. Nasıl yani?.
"Bir gün ellerime baktım. İkisinde de metelik yoktu. Bomboştular.."

*

Sevdiğim Laflar

"Yaşam okyanusunda yüzebilecekken, kendi olumsuzluğunuzun denizinde boğulmayın."
Louise Hay

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA