Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HINCAL'IN YERİ HINCAL ULUÇ

Türk kadınından Atatürk’e armağan!..

Özlem Türeci adını bütün dünya ezberledi. Biz de ezberleyeceğiz..
O, dünyanın Kovid-19 illetinden kurtulmasında 1 numaralı ışık çünkü. Kendisi gibi bilim insanı eşi Dr. Uğur Şahin ile buldukları aşıyla insanlığın umudu oldular.

Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz

Dr. Türeci'ye, "Türk Madam Curie" diyenler çoğunlukta..
Dr. Feryal Özel'in adını ne yazık ki, ancak tüm dünya duyduğunda duyabildik, biz. Geçen sene, tarihte ilk kez bir karadelik resmi çekmeyi başardı insanoğlu..
Evren tarihinde bir dönüm noktası yaratan görüntülerdi onlar. Televizyonlarda izledik. Gazetelerde gördük.
O ekibin içinde, NASA'da, yani Amerikan Ulusal Uzay Ajansı'nda üst düzey görevli Türk Bilim Kadını Dr.
Özel de vardı işte..
Atatürk'ümü hatırladım bir kere daha..
"Kadınlarımız için asıl mücadele alanı, asıl zafer kazanılması gereken alan biçim ve kılıkta başarıdan çok; ışıkla, bilgi ve kültürle, gerçek faziletle süslenip donanmaktır! Ben muhterem hanımlarımızın Avrupa kadınlarının aşağısında kalmayacağı aksine pek çok yönden onların üstüne çıkacak ışıkla, bilgi ve kültürle donanacaklarından asla şüphe etmeyen ve buna kesinlikle emin olanlardanım."
..diyen Atatürk'ümü..
"..Ve soframızdaki yeri,
Öküzümüzden sonra gelen..."

Kadına inanan, güvenen ve ona seçme seçilme hakkı dahil, her konuda eşit haklar verirken, sebebini bu inancı ile açıklayan Atatürk'ümü hatırladım.
..Ve görüyorsunuz.. Türk kadını bu inancı boşa çıkarmıyor..
İnsanın damarlarından, uzayın karadeliklerine, her yere imza atıyor.
İnsanın, insanlığın, geleceğin umudu oluyorlar..
Teşekkürler Atam.. Kadına inandığın için..
Teşekkürler Türk Kadını.. Bu inancı boşa çıkarmadığın için!.

***


Olmuyor, Şenol Hocam!.. Olmuyor!..

Hırvatistan maçının ilk yarısını 2-1 önde bitirdik. İkinci yarıya başlarken bir değişiklik. Çok hatalı oynayan stoperimiz Mert çıkmış. Güzel. Doğru.
Yerinde, zamanında..
Peki ama yerine giren kim?. Yusuf Yazıcı.. Hücuma dönük orta saha adamı. Son haftalarda 6 gol atarak Lille'i taşıyan Türk..
Yenik durumda olsak, belki.. Ama öndeyken, stoper çıkarıp hücuma dönük adam almak ne demek?.
Ne demek olduğunu 5 dakikada gördük.
Hırvatlar bizi darmadağın ettiler.. Savunmayı toparlayacak adam Merih oyuna girmeli.. Şenol Hoca da öyle karar verdi, ama o karar verip uygulayana dek tek stoperle oynayan Türkiye'ye Hırvatlar ikinci golü atıp beraberliği sağladılar. Merih, Dorukhan'ın yerine oyuna girip daha ısınamadan da, bir daha attılar ve yenik duruma düştük..
Peki Şenol Hocam?. Bunca yıldır, Milli Takımlarda, Trabzon, Beşiktaş dahil ülkenin zirve kulüplerinde görev yapıyorsun, doğru zamanda doğru değişikliği ne zaman yapacaksın sen?.
İkinci yarı başlarken, Dorukhan'ın yerine Yusuf'u, Mert'in yerine de Merih'i alıp başlasaydın, bize iki dakikada iki gol yediren o krizi yaşar mıydık?.
İkincisi Hocam?.
Biz bu Hırvat maçını niye oynadık?.
Pazar gecesi yapacağımız, Avrupa Uluslar Ligi Rusya maçına hazırlık olsun diye mi?. Bu lig grubumuzda 8 puanlı Rusya ve 7 puanlı Macaristan'ın ardından üçüncü durumdayız. Devam için Macarları geçmemiz gerek. İkisiyle de maçımız var arka arkaya.. Tek yol, ikisini de yenmemiz. Ve de Macarların Sırbistan'a puan kaybetmesi..
Eğer, Uluslar Ligi'nden ümit kesmediysen, bu Hırvat maçını, Rus maçındaki taktiğini ve tertibini denemek, eksikleri gidermek için kullanman gerekirdi.
Oysa sahaya çıkardığın 11'e ve oynadığı futbola bakınca, böyle bir amacın olmadığını anladık.
Yani Avrupa Milletler Kupası'ndan kafanda elenmiş, yenilgiyi kabul etmiştin.
Boş, amaçsız, anlamsız bir Hırvat maçı oynadın.
Bu oyunda da, her zamanki kararsızlığın ortaya çıktı.
Elinde bol eleman olduğunda, şaşırıyorsun Hocam.. İstikrarlı, yerleşmiş bir takım kuramıyorsun. İlk 11'lerini sağlam bir iskelet etrafına yerleştiremiyorsun.
2002 Dünya Kupası'ndaki başarının (Ki bence değil.. Şampiyonluğu kaçırdık çünkü) sebebi Fatih Terim'in 2000 yılındaki harika Galatasaray'ını iskelet alan ve çok iyi bir Milli Takım kuran Mustafa Denizli'nin sana her şeyi ile hazır bir kadro teslim etmesiydi.
Daha sonra niye başarın yok Hocam?. Ne milli takımda, ne de başta Trabzon'unda ve Beşiktaş, kulüplerde.. Yurt dışında?..
Hiçbirinde istikrarlı bir 11 kuramadın ve istikrarlı bir "Futbol" gerçekleştiremedin çünkü..
Kenardan maçı okudun bir derece.. Ama ezeli kararsızlığın, zamanında müdahale etmeni önledi.
Değişen bir şey yok Hocam..
Şenol eski Şenol!.

***


Timur Selçuk ve Modern Folk Üçlüsü..

Ulusal üzüntüler art arda geldi.. Deprem..
Atamızın ölüm yıldönümü ve birbiri ardında gelen Sevgili kayıplar.. Yalçın Granit.. Timur Selçuk derken, ta Danimarka'lardan ulaşan Gürol Öngör acı haberi.. Bu sonuncusu benim mahalle arkadaşlarım Öngör Kardeşlerin ortancasıydı. Ağabey Birol'u Ankara Koleji'nin o efsane basket takımından spor severler, en küçükleri Akın Öngör'ü çok ünlü bankacılığından ekonomi dünyası yakından tanır. Mezun olur olmaz, uzaklara gidip yerleşen Gürol'u da bizim gibi mahalle ve okul arkadaşları..
Gündem yoğundu. Hüzünler, üzüntüler arka arkaya geliyordu. Bu kaybettiklerimizle ilgili hoş kişisel anılarım vardı. "Bekleteyim, bir hafta sonu tatlı tatlı yazarım" dedim. O gün yarındı, işte.. Ama Dr. Ahmet Kurtaran, Modern Folk'un ortasında duran yakışıklı banjocusu Ahmet, benden evvel davrandı, Timur'u yazdı yolladı. O yazı, bu yazı işte.. Benim anılar yarın.

*

Boss'un (O yıllardaki menajerimiz Hıncal Uluç) Basın Sitesi'ndeki evinde bir araya geldiğimizde, müzik anlayışlarımızın bu denli uyuşacağından habersizdik. Ancak, Doğan Canku ile sevgili Timur'un babalarının Türk Müziği geçmişleri ve oğulların da batı müziği eğitimi almış olmaları, konunun kolay hallini sağladı.
Esasında Türk müziği makamları ile Batı Müziği armonisi arasında, kaş-göz yarmadan bağlar kurabilmek, sanıldığı kadar da kolay değildir. Bu beraberliği Doğan Şener (Hey ve Milliyet Müziğin efsane yaratıcısı) düşünmüş, Fransa'dan yurda dönen Timur ile Modern Folk Üçlüsü'nün iyi bir müzik tınısı olacağına inanmıştı, öyle de oldu...
2-3 günlük çalışmada, parçalar seçildi, vokaller belirlendi, provalar yapıldı, konser akışı, giriş-çıkışlar, finaller saptandı, hemen her şey kısa zamanda tamamlandı.
Konserlerin ilki Ankara Dedeman Sineması'nda yapılacaktı. Haydar Volkan'ın fona yansıyan dia görsellerinin gösteriye farklı sanatsal derinlik katacağını düşünmüştü Timur.
İşin şakası yoktu... 4 ses, 4 saz (Piyano, 2 gitar ve banjo).. Orkestra desteği yok.. Biz Timur'a vokal yapacağız. Timur bize.. Hata veya pardon deme şansı hiç yok, canlı çalınıp söylenecek bir konser... Timur solo şarkılarının arkasına, Fransa'da hazırladığı playbacki alıyor.
Yani playback orkestra önünde canlı söylüyor.
Sevgili Timur ülkede çoğu müzisyen gibi, maddi manevi sıkıntılar yaşamış, henüz 30'una varmadan da ciddi bir mide operasyonu geçirmiş, midenin yarısını da ameliyat masasında bırakmış. Doktorların "stresten uzak dur" tavsiyelerine de kulak asmadan zor olanı, sahne yaşamını seçmiş, müstesna bir kişilik ve gönül dolu bir müzik sevdalısıydı... O günlerde yemesine-içmesine özen gösteren, sahnede ve kuliste stresten uzak, neşeli kimlik sergileyen bir can dosttu. Coşkulu ve bol alkışlı Ankara konserini sonrasında, İstanbul'a, İzmir'e, Adana'ya da taşıdık.
Acı olanı o günlerden kalan gazete kupürları var ama video ve film kayıtları yok elimizde...
Hiç unutmam Adana konseri öncesi 4'ümüz ve Boss kebapçıya gittik. Biz küp gibi tıkınırken, Timur temkinli, nazikçe kenarından köşesinden yiyor... Akşam konserde bizim bağırsaklar buruyor, Timur söylerken içeri kaçıp, rahatlıyoruz. Güzel bir konser ama sıkıntılı bir sahne yaşadığımızı hatırlıyorum!... Sonrasında çeşitli vesilelerle sahnelerde beraber olduk.
Bizi 35'inci yıl konserinde de yalnız bırakmadı.
Orkestra partilerini titizlikle ve anlaşılır şekilde yazar, 80 kişilik koca orkestrayı avucu içine alır, tek bir provada yönetir, akşam sahneye çıkar, temiz bir performansla alkışını alır, tevazu içinde gülümser, ne eksik, ne fazla yeniden ailesinin, çocuklarının yanına dönerdi...
İnandıklarına hayatı boyunca sahip çıktı, eğilip bükülmedi, hiç taviz vermedi. Babadan kalan müzik mirası üzerine yenilerini koydu. Taklitçilere ve bilgisizce baba mirası eserlere saldırılara dur dedi, sahip çıktı, parasını verseler dahi söylemelerine izin vermedi.
Ufak-tefek bir beden, coşkulu ve temiz bir yürek, sahnede devleşen kimlik, sanıyorum Timur en veciz şekilde böyle özetlenebilir.
Yıllar önce Boss, "Durul Gence için konser yapıyoruz" dedi.
"Durul- Davul-Dostları" için "Tim Gösteri Merkezinde" 2013'lerde bir araya geldik.
Kimler yok ki; Erkut Taçkın, Fatih Erkoç, Nilüfer, Nükhet Duru, Özdemir Erdoğan, biz ve tabii ki Timur'la biz, karşılık beklemeden çalıp söyledik... O konserde bile, nereden bulur o esprileri, ince nükteleri bilinmez, adeta bir stand-up komedyeni, geceyi neşeye boğdu, seyirciyi kırıp geçirdi...
İşte tüm bu güzellikler, neşeli beraberlikler ardından bizlere de "Ayrılanlar için" bu anıları yazmak kaldı... "Caddeden Sokaklara" Timur'un ardından hep güzel sözler söyleniyor...
Yolun ışıklı ve açık olsun, kalbi temiz, yaşamı temiz, sevgili Timur Kardeşim...
Dr. Ahmet Kurtaran

***


Doğru seçim!..

Kültür ve Turizm Bakanlığı, "7. Koğuştaki Mucize"yi Türkiye'nin Oscar Adayı olarak seçmiş..
16 kişilik jürinin seçimini yürekten alkışlıyorum..
Oscar Akademi üyelerinin neye göre oy verdiklerini bilirim. Onlar "Seyirci gözü" ile bakarlar filme.. Sinema eleştirmenleri gibi değil.
Yani, kaliteye, sürükleyiciliğe ve gişeye "Evet" diyen filmler öne çıkar..
7. Koğuş'taki Mucize, aslında "7 beon bang uı seon mul/ Hücre 7 Mucizesi" adlı Kore filminin yeni bir çevrimi.. Her zaman Hollywood yapar, bu defa biz yapmışız. Ama harika yapmışız.
İzlerken bayılmıştım. Bugün hatırlarken hâlâ bayılıyorum.
O zeka özürlü babanın haksız bir cinayet suçlamasıyla hapse düşmesi ve 6 yaşındaki kızıyla birlikte verdikleri mücadeleyi o kadar iyi çekmişti ki, Mehmet Ada Öztekin ve öyle harika oynamışlardı ki, Aras Bulut İynemli ve küçük kız, Nisa Sofiya Aksongur.
Bu filmi bir daha, bir daha izlerim..
Keşke TRT2 mesela, ya da Netflix yayınlasa..

***


Tebessüm
"Ekmek Aslanın Ağzındaysa Korkma.
Ekmekle beslenecek kadar Düşmüş aslandan Kimseye zarar gelmez."
(Teşekkürler Utku Gürtunca)

Sevdiğim Laflar
"Kuvvetine güvenip zayıfı hor görenin kuvveti başına bela olur."
Hint Atasözü

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA