Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HINCAL'IN YERİ HINCAL ULUÇ

Kovid’den çektiklerimizin suçlusu aşı olmayanlar...

ABD Başkanı Biden'in Jimmy Fallon Şov'da "Kovid aşısı yaptırmayan vatan hainidir" dediğini hafta sonunda bu köşede okudunuz.
Bugün de size, iki yıldır tüm yaşamı Boston Hastanesi Yoğun Bakım'da, Göğüs Hastalıkları Uzmanı olduğu için Kovid'li ve entübe edilmiş hastalarla geçen ve New York Times'a da makaleler yazan Dr. Daniela J. Lamas'ın yazısından bir özet sunacağım. Geçen yıl başında, aşı icat edilip etkiler ortaya çıkınca "Kovid bu yıl biter" tahmini yapan doktor, şimdi aşı olmamakta direnenler yüzünden, virüsün artık hayatımıza yerleşeceğini, onunla yaşamaya alışmamız gerektiğini söylüyor ama, tıpkı Doktor Erdoğan Karatay gibi, "Virüs, Omicron varyantı gibi dönüşerek hızlı bulaşan, sıradan bir grip olacak" diyor..
Olanlar, aşı olmamakta direnenler yüzünden önü alınmadığı için, bu dönüşüme ulaşamadan, yoğun bakımlarda, entübe olarak büyük acılar çeken ve ölenlere oldu. Bazılarının vicdanları sızladı mı bilmiyorum. "Sızlasa zaten aşı olurlardı" diyebilirsiniz.. Hatta Biden gibi de konuşabilirsiniz.
Ama bir işe yaramaz.. Hepsinin insanlık aleyhine olduğunu bile bile, inatlarını sürdürmek için sebepleri var. Onları da kabullenip, tıpkı Kovid gibi artık onlarla da "beraber" yaşamaya alışacağız.
Sözü Dr. Lamas'a bırakıyorum.

*

Neredeyse tam olarak bir yıl önce, meslektaşlarım ve ben ilk Kovid aşısı fotoğraf çekimlerimiz için sıraya girerken heyecanlaydık.
Noel ve yılbaşı tatil buluşmalarını ertelerken bile aşı fotoğraflarımızı sosyal medyada yayınladık ve 2021'in farklı olacağına dair söz verdik.
Ve oldu. Aşılar ve azalan vaka sayıları, aramızdaki en savunmasız kişilerin bile dünyaya yeniden girmesine, dikkatli bir şekilde seyahat planlamasına, umut etmesine izin verdi. Ama şimdi, son derece bulaşıcı Omicron varyantı tüm dünyayı sararken, kendimizi mağlup hissetmemiz kolay. Telefonumda haberlere göz atarken, kendimi bitkin bir ilgisizlik, endişe ve hayal kırıklığı arasında gidip gelirken buluyorum.
Ancak Omicron, aşıların başarısızlığıyla ilgili bir hikâye ya da hayatımızın, sonsuza kadar bu virüsün egemenliğinde olacağına dair bir işaret değil.
Tam aksine..
Bir yıl önce olabileceğimizi düşündüğümüz yerde değiliz, doğru, ancak umut için sebebimiz var. Bu virüsün devam eden varlığına rağmen güvende kalmamıza ve başkalarını korumamıza izin verecek araçlara ve bilgiye sahibiz.
Daha büyük zorluk, aşılanmamışlar arasında bir başka hastalık dalgası haline gelebilecek şey sırasında, birlikteliğimizi ve insanlığımızı sürdürmekte olabilir.
Bilim hızla gelişiyor ve geçtiğimiz iki yıl bize tahminlerimizde alçakgönüllü olmayı öğretti.
Omicron'un kendisi mi daha hafif hastalığa neden oluyor yoksa gözlemlediğimiz daha hafif enfeksiyonlar, aşılamanın ve önceki enfeksiyonlardan kalan bağışıklığın etkisiyle mi hafif geçiyor, henüz kesin bilmiyoruz.
Ancak şimdiye kadarki tüm kanıtlar, iki kez aşılanmış ve ilave üçüncü ve dördüncü aşıları yaptırmış kişilerin çoğunlukla hafif bir hastalıkla karşı karşıya kaldığını ve kalacağını gösteriyor.
Bu, dikkatsiz olmamız gerektiği anlamına gelmez.
Çünkü hâlâ bilinmeyen çok şey var ve verdiğimiz her karar, sadece kendimizi değil, çevremizdeki sayısız insanı etkiliyor.
Ancak bugün, aşılama, yüksek kaliteli maskeler ve hızlı testlere erişim sayesinde, hayatımızı tamamen beklemeye almadan riski yönetmek için daha donanımlıyız.
Uzun süreli yalnızlık için yaratılmadık ve bu sert gerçekliğe, tam kapanmaya geri dönmeye istekli olacağımıza inanmıyorum.
Yerel kısıtlamalar farklılık gösterse de politikalarımız, bağlantıyı sürdürürken insanları güvende tutmaya öncelik vermelidir.
Ülkenin yüzde 60'ından biraz fazlası aşılanmışken, Omicron varyantının artan bulaşma hızı, hastanelerin aşısız ve kritik derecede hasta olanlarda bir artış beklediği anlamına geliyor. Ve kanser veya organ nakli nedeniyle bağışıklığı baskılanmış veya yaş veya kronik rahatsızlıklar nedeniyle zayıf olanlar daha büyük risk altındadır.
Bu, üstesinden gelinmesi gereken giderek daha karmaşık bir dizi soruya, kolay yanıtları olmayan sorunlara yol açar.
Hepimizin hayatı birbirine bağlıdır. Yine de kendi sağlığım bir zamanlar olduğu kadar tehlikede olmadığında, kişisel seçim ile başkalarına karşı sorumluluk arasındaki gerilimi nasıl dengeleyebilirim?
Geçenlerde bir öğleden sonra yoğun bakım ünitesinde yürürken tanıdık bir manzara gördüm. Yarım düzine hasta entübe edilmiş, uyuşturulmuş ve yalnızdı. Çoğu yüzüstü yatıyordu.
Hemşirelerden biri odadan çıktı, hızla virüsü kesin önleyen N95 maskesini çıkardı ve cerrahi maske taktı.
"Hepsi aşısız" dedi ve bu gerçekle bir an için içimin rahatladığını hissettiğimde -sonuçta aşılı ve güvendeydim- belki de bir sonraki dalgalanmanın en büyük risklerinden birinin merhamet yorgunluğu ve aşılanmamışlar için empati hissetme yeteneğimin azalması olup olmayacağını merak ettim.

*

Dr. Lamas, 2022 başında, artık 2021 başında olduğu gibi, "Kovid 19 bu yıl bitecek" demiyor. Ama bu "umutsuz" bir tahmin değil. Tersine.. "Kovid 19, bildiğimiz nezle gibi sıradan, hafif bir hastalığa sebep olacak bir virüse dönüşecek ve artık paniğe sebep olmayacak. Herkes aşılansa ve herkes konan kurallara (Maske, Mesafe ve Temizlik) uysa biterdi" diyor.
Ama öyle anlaşılıyor ki, aşılanmamakta direnenler kararlı. Onlar yüzünden, Kovid hayatımıza devamlı yerleşiyor. Ben nasıl her yıl grip aşısı oluyorsam, bundan böyle yanına bir de Kovid aşısı ekleyeceğim. Kovid'i de iki ay evvelki gibi ayakta ve işimi aksatmadan geçireceğim.

***


OLMAMIŞ CEM!..
Cem Yılmaz'ın Netflix'teki son şovunu bir hafta önce izledim ama yazmak için biraz bekledim. Bakalım ne diyecekler diye..
Dediler.. Çoğu siyasal fikirlerini de içine karıştırıp yazdılar. Ben kısa yazacağım..
Beğenmedim.. Yıllar yıllar önce, o zaman Kuruçeşme'de olan Ece Bar'a Sezen davet etmişti beni. Uzun bir masaya oturduk. Saatler ilerlerken Sezen arka masada oturan bir genci işaret etti.. "Harika bir komedyen" dedi. Bir mizah dergisinde çalışıyormuş. Çağırdı bizim masaya..
"Şunu yap, bunu anlat" demeye başladı..
Bizde de müthiş kahkahalar.. Genç müthişti çünkü. Hem taklitlerinde, hem şakalarında..
O genç Cem Yılmaz oldu işte.. Çok da sevdim.. Sonra büyük ün yaptı. Standup'ları ile dağıttı milleti..
Filmler çekmeye başladı..
Ve bana sorarsanız duraklama devrine girdi.
Hiçbir filmine bayılmadım. Kendi yazıyor, kendi oynuyor, kendi yönetiyor ve hepsini birden mükemmel yapamadığı için olmuyordu işte.
Stand-up'ları da düşmeye başladı. Çünkü bir yazar ekibi yoktu. Her şeyi gene kendi yapıyordu..
Pazar günü size Biden-Jimmy Fallon konuşmasını yazdım. Hafta arası her gece yaptığı talkşovun başında Fallon'un 10 dakika monoloğu var.
O 10 dakika ve şov boyu araya sıkışacak esprileri yazan tam 20 kişi var, Jimmy'nin takımında..
Ondan evvelki Tonight'çı Jay Leno anlatmıştı.
Esprileri hepsi yazıyor, sabah bir New York kafesinde sahneye çıkıp anlatıyorlar, en çok alkış alanlar, geceki şova giriyordu. Bu yüzden de Jay Leno Şov'un yıllık bütçesi 25 milyon dolara çıkıyordu.
Cem'in son şovunun maliyeti 5 bin lirayı bulmuş mudur acaba?.
Cem demek, önce gülmek demektir. Seyirci önce gülmeyi, sonra düşünmeyi bekler..
Gülmezse, düşünmez de..
Olmadı Cem.. Kendine yazar bulmaz, ekip kurmazsan olmaz!.

***


BU FOTOĞRAF ADALET VE İÇİŞLERİ BAKANLARIMIZA İTHAFTIR!..
Bu Ergün ailesi.. Zurna gibi sarhoş bir sürücü, saatte 180 kilometre hızla, içinde yeni yıla birlikte girdikleri kızlarından dönen Ergün ailesinin bulunduğu araca bindirdi. Sonuç.. Fotoğrafta gördüğünüz 7 kişiden sadece biri, baba Ergün'ün kucağındaki küçük çocuk hayatta kaldı. Bizim Takvim faciayı en vurucu veren gazeteydi. "Yok Böyle Acı" diye manşet attı. Resmin üzerine de "Trafik canavarı bu aileyi katletti" yazdı. Ben lise öğrencisiydim. "Trafik canavarı"nı medyamız icat ettiğinde..



En büyük yanlışımız da bu oldu. Suçu hep sanal trafik canavarı işliyor, insanları o öldürüyor, sakat bırakıyordu. Medyamız asla "somut" canavarı aramadı, peşine düşmedi.. Ve biz yeni yıla da o canavarla girdik ne yazık ki.. Dün yazdım "Ceza bedel ödetmek değil, önlemek içindir" diye Sayın İçişleri ve Adalet bakanları.. Komik trafik cezaları önleyici düzeye getirilse, Ergün ailesi şimdi hayatta olacaktı.. Bu resme iyi bakın. İyi hatırlayın ve el ele vererek, mutlak şart "Adalet Reformu"nu artık gerçekleştirin..

***


GÜRER AYKAL'DAN FATİH TERİM'E ÇAĞRI!..
Yarın gece Zorlu PSM'de kurucusu ve onursal şefi olduğu Borusan Filarmoni'nin açılış konserini yönetecek dünyaca ünlü orkestra şefimiz ve sıkı Galatasaraylı Gürer Aykal, Cumhuriyet gazetesinde Berrin Karadeniz aracılığı ile Fatih Terim'e bir çağrı yaptı. Aynen naklediyorum.
Hoca belki okur diye umudum var. Az da olsa var..
- Galatasaraylılığınızı ve sevginizi biliyoruz. Karşılaşmaları takip ediyor musunuz?
Galatasaray'a olan tutkum, sevgim anneme duyduğum sevgi gibidir. İyi oynamalarını hep isterim.
Galatasaray'la hep gurur duydum. Gittiğim ülkelerde yönettiğim orkestralarla çalışırken, bulduğum her fırsatta Galatasaray derim. Senfonik eserlerde ölçü numaraları yanında harfler de bulunur.



Provalarda orkestrayla çalışırken onların nereden başlayacaklarını bu harfleri söyleyerek sağlarsınız. Örneğin "H" harfinden başlamalarını istiyorsanız Helsinki gibi bilinen bir ad söylersiniz. 80-90 kişi "H"den başlar. Ben genelde ikinci provada orkestrayla bütünleşmiş olurum. O ortamda G harfinden başlamamız gerekiyorsa orkestraya Galatasaray lütfen derim. Bütün orkestra G harfinden başlar. Galatasaray'ı duyan orkestracıların bana bakışı, bizleri daha yakınlaştırır, daha dost kılar.
Galatasarayımızın en büyük sorunu konsantrasyon eksikliğidir. Senfoni orkestrasının bir provasını izlemek bence oyunculara çok şey kazandırır.
Fatih Hoca eğer bir gün takımla birlikte provamıza katılırsa, orkestra şefiyle orkestranın nasıl bir bütün oluşturduğuna tanık olurlar. Birlikte nefes alan, aynı anlayış içinde enstrümanlarını ustaca çalan 70-80 dolayındaki müzikçinin, disiplin içinde birleşerek, tek varlık olduğunu görürler. Başarının sırrı konsantrasyondadır.

***


TEBESSÜM
İki gün önce eşim bana, "Şurdan rujumu uzatır mısın" dedi. Yanlışlıkla zamkı uzatmışım.. İki gündür benimle konuşmuyor.

***


SEVDİĞİM LAFLAR
İnsanın şifası, diğer insanlardadır. Spinoza

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA