Türkiye'nin en iyi haber sitesi
SEVİLAY YAZIYOR SEVİLAY YÜKSELİR

Eğilip büküleceğin bir durum yok Mehmet Ağabey!

Başbakan Erdoğan'ı eleştiren ses kaydına ilişkin yapılan tartışmalarla ilgili Mehmet Metiner'in duruşunu, eleştiriler karşısında aldığı tavrı hayretler içinde izliyorum.
Ve yalan yok ki, çok kızıyorum ona...
Çünkü kendisine karşı kurulan bu iğrenç kumpasın karşısında ne yazık ki ondan beklediğimi yapamadı Mehmet Ağabey!
Kusura bakmasın ama dik duramadı.
Dirayetli bir tavır sergileyemedi.
9 yıl önce etmiş olduğu o sözleri mal bulmuş mağribi misali ona karşı kullananlara iki çift okkalı söz etmek yerine ezildi de ezildi.
Şoka girdim duyunca.
Önceki gün katıldığı bir TV'de konu ile ilgili soru sorulunca kalkıp demiş ki; "Her kişinin bir cahiliye dönemi vardır. Ben cahillik etmişim. Sayın Başbakan'dan bin kere özür diliyorum!"
Ne gerek var yani?
Sırf, "Acaba Başbakan gerçekten bana kızmış mıdır? Bütün bu yazılıp çizilenlerden etkilenmiş midir?" paniğiyle bu kadar aciz duruma düşmeye, bu meseleden dolayı iyice üzerine çullanmak isteyen insanlara bu kadar bol malzeme vermeye ne gerek var?
Çıkıp mertçe, yiğitçe, "Evet o ifadeler bana ait. Evet. 10 yıl önce öyle düşünüyordum. Şimdi ise bambaşka düşünüyorum! Çünkü Başbakan Erdoğan beni çok fena yanılttı. Kürt meselesinin çözümünde benim öngörümün aksine bambaşka bir profil koydu ortaya. Çok kararlı ve radikal adımlar atarak daha evvel hiçbir liderin yapmadığını yaparak, meseleyi çok farklı noktalara taşıdı. Başka sorunuz var mı arkadaşlar?" diyeceğine neden kıvranıyorsun değil mi?
Haksız mıyım?
Kalkıp, "Size ne kardeşim! O gün öyleydi! Bugün böyle!" demek varken, "Cahildim ben..." falan deyip niye kendini iyice güç duruma düşürüp boşuna milleti güldürüyorsun?
Bir insan dün başka, bugün başka düşünemez mi yani bir siyasi lider hakkında?
"Dün zerre kadar beğenmiyordum kendisini ama bugün çok olumlu şeyler düşünüyorum hakkında!" diyemez mi?
Aha işte yazıyorum buraya!
Sayın Başbakan'ın da, bütün AKP'lilerin de bilgisine sunuyorum.
"Valla siz iktidara geldiğiniz gün emin olun benim ödüm patlıyordu. 'Eyvah' diyordum ya! Bu zındıklar, bu imam tayfası hepimizin anasını ağlatacak! Bunlar hepimizi bir kalıba sokacak! Başımızı zorla kapatacaklar! Yaşam tarzımızdan dolayı burnumuzdan getirecekler! Sürecekler bizi buralardan! İran'dan beter yapacaklar Türkiye'yi! Bittik biz ya! Mahvolduk!"
Yemin ediyorum çok korkuyordum. O korkudan da fırsat buldukça o tarihlerde yapılan bütün anti- propagandalara destek veriyordum.
Ne yani şimdi, "Zamanın ruhuna son derece uygun olan bu sözleri zamanında ettim" diye özür mü dilemeliyim Başbakan Erdoğan'dan.
Ya da Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'den? Ya da diğer partililerden?
"Kusura bakmayın bir cahillik etmişim" filan mı demeliyim?
Ancak teşekkür ederim ben kendilerine.
Beni yanılttıkları, ben ve benim gibi gözüne indirilen o kara perdeden dolayı önyargılı nice insanı, o kara perdecilerin anlattıkları gibi olmadığına ikna ettikleri için...
Sağ olsunlar. Var olsunlar.
O kadar yani.
Ağlayıp sızlamak, "Ben ettim. Sen etme abi!" filan moduna girmek yakışır mı delikanlı bir adama?
Ölüm mü var yani işin ucunda?
İnfaz mı var?
Hem benim tanıdığım kadarıyla Başbakan Erdoğan sevmez öyle aciz durumlara falan düşmeyi. Ağlayıp, sızlamaları filan.
Onu çok çok yakından tanıyan bir ağabeyim der ki; "Mert ve başı dik adamı sever. Düşüncesi ne olursa olsun, içi dışı bir insanı gözü gibi sakınır Başbakan!"
Onun için bırak konuşsun leş kargaları Mehmet Ağabey.
Bırak zırvalasınlar...
Ne takıyorsun? Niye panik oluyorsun?
Sen sadece dik dur ve zamanında ona buna eğim eğim eğilip, hazır ola geçip, karşılarındaki liderlere bükülenleri de bu leşçiliklerinden dolayı sadece Allah'a havale et!

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA