Türkiye'nin en iyi haber sitesi
SEVİLAY YAZIYOR SEVİLAY YÜKSELİR

Kıymetini bilemediğimiz bir BÜYÜCÜ!

Eşimin bir buçuk yıl boyunca hiçbir doktorun teşhis edemediği rahatsızlığı tek bakışta teşhis edip, tedavisine başlayan ve çok kısa zamanda sonuç alan Prof. Doktor Ümit Ukşal'ın o olağanüstü hekimlik bilgisini, becerisini anlatmaya yetecek kelime bulamadığımdan ona "BÜYÜCÜ" demeye karar verdim. Bu lafı bulan aslında ben de değilim; bizim Aslı (Duran). Fransa'da okuyan 22 yaşındaki oğlunun, Fransız doktorlarla yaşadığı bin macerayı 2 TL'lik uyduruk bir kremle sonlandırdığı için o koydu bu adı. Büyüklüğünü anlatmak için lafa giriştiğinde ve lafı yetmediği için de "Büyücü gibi lan kadın!" dediği gün mıh gibi çakıldı aklıma o laf!
Gerçekten de büyücü gibi bir hekim Ümit Hoca.
Dün kapısında beklerken öğrendim mesela. Önceki gün anası iki gözü iki çeşme 20 yaşındaki kızını getirmiş hocaya. Kızın haberi yokmuş. Bin tahlil yapmışlar. On biyopsi! Ve "Kanser" demişler. Hoca teslim almış Allah'tan hastayı. Bakmış, etmiş ve kızın yaşadığının basit alerjik bir rahatsızlıktan öte bir şey olmadığını teşhis etmiş. Başımıza gelmeseydi benzer şeyler, pek inanmazdım anlatılanlara. Ama benim de eşimin başından geçenler aynıydı. Damar tıkanıklığından tutun da, Behçet, lenf kanseri, lösemi, aklınıza ne gelirse şüpheye düştüler birbirinden değerli hekimlerimiz 18 ay boyunca. Tahliller, röntgenler, emarlar onlar bunlar falan, bulamadılar bir türlü ne olduğunu. Sonunda Allah yardım etti de tesadüf sonucu Ümit Ukşal'ın eline düştük. Düşmeseydik onun o nurlu ellerine kim bilir ne haldeydi adamcağız? Belki de iki bacağı da kesilmiş bir halde kaderine razı gelmiş oturuyordu bir köşede.
Dün öğrendim ki geçtiğimiz mayısta da çok önemli bir göreve seçilmiş hoca. Tıp Dünyası için çok önemli olan Avrupa Pediatrik Dermatoloji Derneği Başkanlığı'na. 2 yıl boyunca derneğin başkanlığı o yürütecekmiş. Daha önce Türkiye'den hiç kimse seçilememiş bu göreve. Anlayacağız Avrupalı tüm dermatologların üye olduğu bu derneğin ilk Türk Başkanı Ümit Hoca. Yani ülkemizi gururla temsil eden ilk isim. Kendisi aşırı mütevazı olduğundan bahsetmedi. Sonradan öğrendim. Meğer onun o başkanlığa seçilmesi için ön ayak olanlar da Yunanlı ve İspanyol meslektaşlarıymış. Ben boşuna "BÜYÜCÜ" dememişim demek ki! Hayranlıkla takip ediyorlarmış hocayı. Düşünün bazı zamanlar Avrupalı meslektaşları ayağına kadar geliyorlarmış o engin bilgilerinden faydalanmak için. Hiç şaşırmadım. Çünkü hakikaten müthiş bir bilim üstadı hoca. O kadar yüklü ki alanında... O kadar deneyimli ve o kadar zengin ki! Aklı olan meslektaşı zaten ondaki o yükün hiç değilse bir kısmını sırtına almak için gelir zaten ayağına. Gelmekle de kalmaz oturtur başının üzerine. Tıpkı Avrupalı dermatologların yaptığı gibi...
Peki biz? Biz ne yapıyoruz kendisine "büyücü" dedirtecek kadar ileri düzeyde maharete sahip olan Ümit Hoca'ya? Hakikaten kıymetini biliyor muyuz?
"Hocam sen bizim başımızın tacısın" deyip sahip çıkıyor muyuz? Maalesef!
Nerede biliyor musunuz o şimdi? İstanbul'da ünlü bir özel hastanende dermatolojinin başında. Peki orada mı olmalı? B
öyle zengin bir bilgi küpü sıradan bir hekim gibi mi hayatını devam ettirmeli?
Diyelim öyle olmalı. İyi de ne olacak peki ondaki o dehşetengiz bilgiler o gittikten sonra? Kim dolduracak ondan boşalan yeri? Kim emanet alacak onun sahip olduklarını?
Biz hastaları mı? Çalıştığı özel hastanenin patronları mı?
Allah uzun ömür versin. Gidene muhakkak çare oluyor Hoca. Ama yetmez bu! Mühim olan Ümit Hoca gibi onlarcasının olması. Yüzlercesinin çare bulması. O nedenle hocanın bir an evvel bir üniversiteye geçmesi ve bilgilerini bir an evvel aktarması lazım genç tıp öğrencilerinin zihnine. Aksi takdirde yok olup gidecek o bilgiler. Yazık olacak. Günah olacak! Ben Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın yerinde olsam Ümit Hoca'yı oturturum bir altın tepsinin içine ve Türkiye'nin yeni nesil bilim adamlarına bütün bildiklerini anlatsın diye üniversite üniversite gezdiririm.
"Hocam sen hiçbir şey yapma! Kılını bile kıpırdatma! Sadece otur şu tepsinin içinde ve gerisini bana bırak!" derim!
Bunu derim çünkü bilgi hâlâ tüm dünyada en zor bulunan, en kıymetli ve en zengin şey!

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA