Türkiye'nin en iyi haber sitesi
SEVİLAY YAZIYOR SEVİLAY YÜKSELİR

'Ana muhalefet paralel yapıya teslim oldu'

Türkiye' nin nasıl bir süreçten geçtiğinin sanırım tekrar tekrar altını çizmeye gerek yok. Olay gayet net ve basit: Ülkenin iradesi, iktidarı kontrolü dış mihrakların elinde olan vatan haini maşalarca ele geçirilmeye, kuşatılmaya çalışılmakta. Ve maalesef bu kuşatmanın son bulması için birileri kelle koltukta mücadele ederken, birileri de bu kuşatmanın kalkanı, koruyucusu olmuş durumda.
Aylardır bu köşede Türkiye'yi hep senaryolarını diledikleri gibi sahneye dökecekleri bir plato gibi gören CIA ve MOSSAD yörüngesinde olan Gülen Cemaati'nin "HİZMET" adı altında aslında ne yapmaya çalıştıklarını anlatmaya çalışıyorum. Anlayan çok Allah'tan, ama buna mukabil ülkeyi dört bir yandan kuşatmaya çalışanlarla ilgili verdiğim bu mücadeleyi yandaşlıkla, Başbakan'a olan yakınlıkla örtüştü- ren ve ben ne dersem diyeyim bir türlü gerçeği göremeyen bir kesim de var.
Madem ben ne dersem diyeyim "kör bir yandaş" ruhuyla diyormuşum. O halde bugün en azından ben demeyeyim artık diyecekleri ve bu suç örgütünün mağdur ettiği insanlara hangi alçak yöntemlerle kumpaslar kurulduğunu adalet önünde yıllardır korkusuzca, cesaretle savunan biri desin...

SÖZ AVUKAT OKAN'DA
Vesselam... Bugün söz paralel çetenin Türkiye Cumhuriyeti'nin en korkunç hukuksuzluklarına imza atılarak hayatı karartılan üst düzey emniyetçilerinin avukatı olan ve bu çeteyle 4 yıldır mücadele eden Av. Fidel Okan'da. Yazının başlığı da kendisi tarafından seçilmiştir. Umuyorum ki Okan tarafından kaleme alınan yazı birileri tarafından iyi analiz edilir.
"Her şerde bir hayır vardır. Türkiye de 2010'un ikinci yarısından başlayarak, devleti ele geçiren Gülen Cemaati'nin ülkeyi nasıl esir almaya başladığını her platformda söyledim. O yıllarda yargı ve emniyet teşkilatı büyük oranda Cemaat'in kontrolü altındayken maalesef büyük bir kesim Cemaatin 'C'sini bile söyleyemiyordu. Bu güç öyle bir noktaya ulaşmıştı ki ülkede hiç kimsenin hukuki güvenliği kalmamıştı. Kendilerine engel olarak gördükleri üst düzey emniyet mensuplarını akla hayale gelmeyecek yöntemlerle tutuklatan bu yapılanmanın, günün birinde meşru hükümetle menfaat çatışmasına düştüğünde aynı yöntemi ona da uygulayacağından hiçbir kuşkum yoktu. Bu dönemde iktidarın bir türlü anlayamadığı bu yapılanmayı ana muhalefete anlatmaya çalışıyor ve bu gidişatın durdurulması için çareler arıyorduk. Ancak hiç beklemediğimiz bir şey oldu ve bu yapılanmanın gücüne teslim olan işbirliğine giren ana muhalefet bizi arkamızdan hançerledi. Daha Cemaat silahını Başbakan'a doğrultmamışken, ana muhalefette yaşanan değişim esasında sürecin başlayacağının en büyük işaretiydi.
Asıl korkumuz, yıllardır bir karınca sabrıyla hareket eden bu yapılanmanın, artık kendilerine engel gördükleri Başbakan'ı uygun bir yöntemle pasifize ederek bitirici vuruşu yapmasıydı. Çünkü bu yaşandığında TC devleti artık bir Cemaat devleti haline dönüşecekti. Açık söylemek gerekirse ben bu yöntemin 'suikast' olacağını düşünmüştüm.
Allah'tan 7 Şubat, 17 ve 25 Aralık operasyonları gerçekleştirildi de, başta Başbakan olmak üzere toplumun büyük çoğunluğu gözü dönmüş bu yapılanmanın gerçek niyetini gördü. O yüzden ben bu tarihlerde yapılan operasyonların bu ülke için çok büyük hayırlara vesile olduğunu düşünüyorum. Bu nedendendir ki; kendi ikbal ve istikbalini hiçe sayarak ve tüm riskleri baştan alarak bu ülkeyi bu yapılanmaya teslim etmeyen Başbakan'a destek olmayı bir vatan görevi saydık."

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA