Sayın Hülya Hanım uzun süredir tüketicilerin de sorunlarını çözdüğünüzü takip ettim. Ben de bir kaç satır yazmak istedim. Bundan yıllarca önce, İstanbul'daki önemli meslek odalarından birinin başkanı "hatırsayılır" ücretle bir firmaya transfer olmuştu. Yine sevimli vatandaşlarımızdan biri, dünya çapındaki bir gazoz firmasının başı olarak astronomik ücret almaktadır. Hatta İzmir'de bir nakliye firmasının başı olan profesyonel yönetici "haysiyetli" bir ücretle görev yapmaktadır. Bu misaller sonsuzdur. Aslolan, her firma nasıl bir kuruluş olursa olsun bir "marka değerine" sahiptir. Ancak bu kurumun yönetilebilmesi için insanlara, gerçek kişilere ihtiyaç vardır ve bu firmalar bunları dışarıdan ücret ödeyerek edinirler. Bu bireyler de kendilerince birer markadırlar ve de kendilerince bir marka değerleri vardır. Böylece şirket dediğimiz markalar, yönetici dediğimiz marka değerlerini kiralarlar. Şirketler edindikleri yöneticiler ve onların başarılarının yarattığı marka değerleriyle yükselirler. Bilinmelidir ki; hiç kimse kendi marka değerinin üzerinde bedel bulamaz. Gazetelerde okuyoruz, "Falan şirket filan şirketi almış" diye veya "Feşmaken şirket, şu yöneticiyi bu kadar bedelle transfer etmiş" misali. Bu okuyanın iştahını kabartır veya gençlere hırs bastırır. Ancak dürüst olmak ve perdenin bir kenarını kaldırıp gerçekleri görmek gerekir. Okuyucunuz Ferda Seval Güner