İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı'na talip olmadan önce dersine çalıştı hem de sıkı çalıştı. Neredeyse
30 yıldır kooperatifçilikle dağına taşına kentler kurduğu, avucunun içi gibi bildiği İzmir'i bir de yerel yönetici adayı olarak masaya yatırdı. Uzmanlardan, üniversitelerden destek aldı, ekibini oluşturdu. Sorunları tek tek belirledi, çözüm formüllerini geliştirdi. Sadece bugünle kalmadı,
gelecek planlarını da çıkardı. "Ne yaparsak ya da ne yapmazsak bu şehir kalkınır, güzelleşir ve daha yaşanır yer haline gelir" sorusunun cevaplarını kağıda döktü tek tek... Bu da yetmedi, hepsini projeleştirdi. Ulaşımdan sağlığa, kentsel yenilemeden sosyal yaşama fizibiliteleri yapılmış projeler hazırladı. Yine yetmedi,
belediyecilikte "anayasa" olacak bir kitap yazdı, "Söz uçsa da yazı kalır" dedi. Tamamını aday adaylığı dosyasına kattı, CHP Genel Başkanı'na teslim etti. CHP'ye böyle bir dosyayla başka aday adaylığı başvurusu olmuş mudur? Doğrusu merak ediyorum. Bu arada köşesine çekilip beklemeye ya da
kapalı kapılar ardında kulise tevessül etmedi. Adaymış gibi çalıştı, kapı kapı dolaştı, miting bile yaptı. Parti yönetimi "İzmir'in ahvalinden memnunuz" deyip mevcutta karar kılınca "
Ne haliniz varsa görün o vakit" de demedi. İlk işi rakibini tebrik etmek, "Projelerimizi paylaşmaya hazırız" mesajı vermek oldu. Yakından tanıdığım Ege-Koop Genel Başkanı
Hüseyin Aslan burada hızlıca anlatmaya çalıştıklarımla beni şaşırtmadı. Ancak... Doğrularla yanlışların tuhaf bir ilişki ve çelişki içinde olduğu siyasette ise çizdiği bu aday adaylığı profiliyle hayli şaşırttı. İzmir'e dair onca proje hazırlayıp üstüne bir de kitap yazan aday adayı Hüseyin Aslan'ın bu
farklı yönü takdire fazlasıyla şayan. Bu fark, fark edilir mi? Keşke. Fakat siyaset bu, neyin ne olacağını kestirmek zor. Hele de bu parti CHP ise...