Türkiye'nin en iyi haber sitesi
MAHMUT ÖVÜR

PKK silahları sınır dışına çekerse

Türkiye, Kürt sorunu ve o sorunun çözümsüzlüğü gerekçesiyle ortaya çıkan şiddet nedeniyle derin bir sıkışma yaşıyor.
12 Haziran seçimleriyle ortaya çıkan olumlu hava birden öylesine değişti ki, şiddet ve şiddetin yansımaları dışında bir şey konuşamaz olduk.
Günümüz ve gündemimiz KCK tutuklamaları, hava operasyonları ve ölüm listelerinin ötesine geçmiyor.
Dünyada profili yükselen Türkiye, yeni anayasa, demokratikleşme adımları, hepsi şiddetin gölgesinde kaldı.
Bir ışık, bir umut ufukta görünmüyor.
Sıkışmadan nasıl çıkılacağına ilişkin bir kıpırtı da yok. Bir süre sonra geriye dönüp baktığımızda göreceğimiz tek şey "uzayan ölüm listeleri" olacak.
Peki, yazık değil mi bu ülkeye?
Hükümet, "Ben demokratikleşme adına son yıllarda beklenenden daha fazla adım attım ama karşılık alamadım. Artık yeter" diyor.
PKK ve çevresi ise "Hükümet bu adımlarla bizi kandırıyor. Asıl amacı bizi yok etmek"ten öte yeni bir şey söylemiyor.
Bu çıkmazı aşmaya çalışan bir muhalefet aklı da olmadığı için tıkanma giderek derinleşiyor.
Dünya siyasi tarihi de Türkiye deneyimi de şunu gösteriyor: Değişimi muhalefet yapar. Muhaliflerin kaderi ve onurudur bu, önce onlar dönüşür.
Eğer bir sorunu çözmekte samimiyseniz bunu yaparsınız. Bir an için 1999'a gidelim. PKK lideri yakalanıp Türkiye'ye getirilmiş. Öncesinde barış görüşmeleri falan yaşanmış ama siyasi zemin bugünküyle kıyaslanmayacak kadar geride. Olağanüstü Hal bile devam ediyor. Ne TRT Şeş var, ne askeri vesayet bu kadar geriletilmiş.
Peki, bu zeminde PKK ne yapıyor?
Tam 4 yıl süren bir ateşkes ilan ediyor ve tek kurşun atmıyor. Sorunun çözüm beklentisi var ama Öcalan'ın yaşam güvencesi de önemli bir etken... Yani o koşullarda bunu yapabiliyor.
Şimdi PKK yönetimi çıksa ve "Silahları sınır dışına çekiyorum ve tek kurşun atmayacağım" açıklaması yapsa ne olur?
Buyurun "Türkiye toplumunun demokratik anayasasını yapın" dese tüm ezberler bozulmaz mı?
Alın Kürt sorunuyla çok sık ilişkilendirilen Nelson Mandela örneğini... Eğer Mandela silahlı mücadelede köklü bir değişimi devreye sokmasaydı dünyayı şaşırtan G. Afrika Cumhuriyeti barış deneyimi yaşanır mıydı?
Aslında çok uzağa gitmeye gerek yok. Karşımızda sivil siyaset geleneğinden geliyor olsa da Başbakan Erdoğan ve AK Parti örneği duruyor.
Türkiye'nin en eski muhalif çizgisi "Milli Görüş" geleneği eğer 90'larda "Milli Görüş gömleğini çıkartıp" değişim geçirmeseydi bu noktaya gelir miydi? Muhalefet, değişmeyi becerdiği ölçüde büyüyüp alternatif olabilir. Kürt hareketi de aynı şeyi yaparak, meşru zeminde çok daha etkili bir sonuç alabilir. Son günlerde dile getirilen "Öcalan isterse ateşkes olur" çağrısı bu anlamda bir fırsata dönüştürülebilir.
Kamuoyuna yansıyan MİT-PKK görüşmesinin içinde MİT Başkanı Hakan Fidan'ın şu sözü belki de bu kaosun, kilitlenmenin anahtarı gibi:
"Ben demokratik mücadele içine girip de dünyada sonucuna ulaşamamış hiçbir hareket görmedim. Bakın dünya siyasi tarihine, devrimler tarihine Gandi'den tutun da Polonya'daki işçi hareketine, efendime söyleyeyim G. Amerika'daki hareketlere varana kadar bakın demokratik siyasi mücadele verip de meşru kabul edilebilir evrensel hedeflerine ulaşamamış hiçbir hareket görmedim."
Türkiye toplumu 1950 seçimlerinden beri değişim geçiriyor. Bu değişime ayak uyduran siyasi kadrolar ayakta kalıyor, uymayanlar tarihin derinliklerinde kaybolup gidiyor.
Cumhuriyetin kurucu partisi CHP hâlâ değişemediği için bir türlü kaostan kurtulamıyor.
Eğer Kürt siyasal hareketinin niyeti bağcıyı dövmek değilse, mücadelesini meşru zemine çeker, hem haklı talepleri olan ve yüzyıllardır acı çeken Kürt toplumunu, hem kendini hem de devleti kurtarır.
Ortada tapu gibi bir de "devlet sözü" var. Hakan Fidan aynen şöyle diyor:
"Ben modalite önerisi olarak şunu dedim, şimdi bir defa eylemsizliği çok samimi olarak söylüyorum -başbakanın da fikri budurbir zaman kazanma parametresi olarak ortaya koymuyoruz. Biz eylemsizliği var olan konuşmaların bir sağlayıcısı olarak görüyoruz yani var olandan daha sistematik daha yoğun bir müzakere ve görüşme sürecinin devam ettirilmesinden tarafız."
Aklıma borçlu Yahudi'nin alacaklısına söylediği, "Şimdi sen düşün" sözü geliyor...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA