ŞEHİRLERARASI BAĞLANTI
Şehirlerarası telefon konuşmaları 1984 yılına kadar, telefon santralindeki memureler aracılığı ile yapılırdı. Örneğin bir köyden bir kente telefon edilecek olsa, sırasıyla önce nahiye merkezi, sonra ilçe merkezi, sonra kent merkezi ve oradan da istenilen telefona bağlanılıp konuşulurdu. Bu görüşme istekleri, santraldeki memureler tarafından sıraya koyulduğu için, sıranın gelmesi için saatlerce ve bazen de bütün gün beklemek gerekirdi. Santraldeki memurelerle akrabalıkları veya samimiyetleri olanlar için bu süre oldukça kısalırdı. Abonelerin konuşmaları için uzaklığa, zamanına (gece veya gündüz) ve konuşmanın süresine ve konuşmanın türüne göre farklı ücret ödenirdi. "Acele" konuşma ücreti normal konuşmanın üç katı; "yıldırım konuşma" ücreti, normal konuşma ücretinin beş katı olurdu. Telefon konuşmaları arasında "davetli konuşmalar", konuşulacak kimsenin postaneye davet edilmesi yoluyla yapılırdı. "İhbarlı Konuşma", aranılan kimsenin bulunması ve konuşmayı kabul etmesi istenerek yapılan konuşma idi. Aranılan kimse bulunamazsa buna "Gayri vaki konuşma" denir ve küçük bir ücret alınırdı. "Ödemeli Konuşma Ücreti", konuşulmak istenen kimse tarafından ödenmek üzere yapılan telefon konuşmasına denirdi.
YA RADYO DİNLEMEK
Haberleşme konularında çok geri kalmıştık. Dünyada ilk radyo istasyonu kuran ülkeler arasında olduğumuz halde, gerisi gelmemişti. Ülkenin her yerinden dinlenebilen tek radyo, Ankara Radyosu'ydu. İstanbul Radyosu'nun sesi her yere her zaman ulaşamıyordu. İzmir ise bu konuda çok gerideydi. O sıralarda Ankara Radyosu'nun ilginç bir görevi daha vardı: Radyo Gazetesi. Bu durumu bilmeyen gençler ya da unutmuş olan yaşlılar ilk bakışta farklı bir program zannedebilirler. Belki de kırk yıl düşünseler akıllarına gelmez. Çünkü sözünü ettiğimiz olay aslında gazetelere hizmet etmek amacını taşıyan bir haber ajansı göreviydi. Sabahları saat on civarında yayına başlanırdı. Haberler yavaş yavaş, tane tane okunur, ülkenin bütün gazetelerine haber ulaştırılırdı. İlgilenenlerin hatasız olarak yazabilmeleri için gerektiğinde noktası, virgülü, ünlem işareti bile belirtilirdi. Paragraf başları ise mutlaka söylenirdi. Sonra aynı haberleri zaten bir gün sonra bize ulaşan gazetelerden iki gün gecikmeyle okuyunca tuhafımıza giderdi. Televizyon, bilgisayar ve özellikle cep telefonları bir anlamda çağımıza damgalarını vuran buluşlar oldu. Şu anda onları yok etmekle, insanların ne hale geleceklerini düşünmek bile istemiyorum.
ATLI POSTACILAR
Bir de 1970'li yıllara kadar Antalya'dan çevre köylere, hatta Kemer'e, Aksu'ya Serik'e kadar posta götüren atlı postacılar vardı. Bu postacılar postaneden aldıkları mektupları heybelerine koyar yola koyulurlardı. Atlı postacılardan en tanınmışı Süleyman Pehlivan idi. Bu postacının sabahları postaneden mektupları özenle, heybesine yerleştirip, köylere doğru bir at sürüşü vardı ki, herkes onu büyük bir merak ve ilgi ile izlerdi.