Yurdışındaki Türklerden de sorumlu Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, “Almanya’da Türklere yönelik eylemlerin hoş görülmesi, o eylemleri teşvik eder. Bu tür eğilimler güçlendiği zaman, bundan en büyük zararı Avrupanın kendisi görür” dedi. Gazetecilerin Almanya’da ortaya çıkan Neo- Nazi terörüne yönelik sorularını cevaplandıran Bozdağ, “İşte Norveç’te gördük. Bir insan nasıl bir canavara, ölüm makinesine döndü. Almanya’da çıkan belgelerde, nasıl bir vahşetin planlandığını, kısmen nasıl vahşetin icra edildiğini hep beraber gördük. Onun için bu gibi olaylar karşısında hukukun tereddütsüz uygulanması, fail veya failler kimlerse bunların soruşturulması konusunda da mutlaka ciddiyetle işin üzerine gidilmesi lazımdır” açıklamasında bulundu. Bekir Bozdağ, şunları kaydetti: “Ciddiyetle işin üzerine gidilmiş olsaydı, belki 10 sene önce olan olayı aydınlatmak için bu kadar beklenmezdi. Suçların faillerinin zamanında yakalanması, o suçların toplumda yeniden işlenmesi konusunda caydırıcı fonksiyon icra eder, cezalarını görmeleri ve kamuoyunun bu cezaları aldıklarını görmeleri de son derece önemli. Almanya’da yaşayan Türk vatandaşlarının veya yabancıların can ve mal emniyeti öncelikle Almanya devletinin sorumluluğu altındadır. Onlar, bunların can ve mal emniyetini temin etmek zorundadır. Biz de Türkiye olarak buradaki vatandaşlarımızın, soydaşlarımızın can ve mal emniyetinin temin edilmesi ve haklarının korunması konusunda Alman yetkililer ile sürekli temas halindeyiz. Gerekli uyarılarımızı, ikazlarımızı yapıyoruz. Oralarda bir yandan Alman ırkçılığı artarken, öte yandan bunun başka ırkçılıkları körüklemesinin de çok büyük bir tehlike olacağını ifade ediyoruz. O nedenle radikalizm, ırkçılık, hoşgörüsüzlük karşısında Avrupa’nın ve her ülkenin ortak tavır koyma yükümlülüğü var. Aksi takdirde Avrupa ve dünya yaşanmaz bir hale gelir. Biz bu noktalarda muhataplarla görüşüyoruz. Başlatılan yargılama sürecini de yakından takip ediyoruz.”\n\n
TARTIŞMALAR TEŞVİK EDİCİ\n\nBaşbakan Yardımcısı Bozdağ, Alman siyasetçilerin bu konudan rahatsız olduklarını ifade eden yaklaşımını gördüklerini ve bunu da önemsediklerini ifade ederek, “Ama ortaya çıkan sürecin sonuçları bu yaklaşımı teyit ettiği zaman, bu daha anlamlı hale gelecektir” dedi. “Burada Türk Hükümetine düşen sorumluluk var mı?” sorusu üzerine Bozdağ, “Bize düşen Alman makamları nezdinde, böyle olayların olmaması için gerekli tedbirlerin alınması konusunda işbirliği yapmak, onların gerekli tedbirleri almalarını sağlamak. Biz bunu zaten yapıyoruz” diye konuştu. Bozdağ, Almanya’da kimi siyasilerin, tartışmaların ve kanunların uygulanmasının ırkçılığı körükler nitelikte olduğunu belirterek, “Kendi içişlerinde kültür tartışması yapıyorlar, başka tartışmalar yapıyorlar. Bu da kendi içerisinde ırkçı düşünenleri teşvik eden bir sonuç doğuruyor. Oralarda çifte vatandaşlıkla ile ilgili baktığınız zaman, kanun bütün ülkelere eşit uygulamayı emretmesine karşın, bakıyorsunuz kanunu bir ülkeye uyguluyorlar bir ülkeye uygulamıyorlar. ‘Niye böyle yapıyorsunuz’ dediğinizde yapılan açıklamalar da bu tür şeyleri körüklüyor. Onun için ırkçılığın olmaması için; siyasetçilerin, sivil toplum örgütlerinin, toplum önderlerinin ve ülkeyi yönetenlerin çok duyarlı olması ve ifadelerinde çok hassas davranmaları lazım. Kanunlarda bunların hepsinin suç olarak tanımlandığını görüyoruz. Öyleyse kanunların da cesaretle uygulanması ve bu konuda bir esnekliği kimsenin görmemesi lazım” dedi. Bozdağ, sözlerini şöyle sürdürdü: “Devlet katında görev yapan kişilerin himayesine ilişkin ifadeler de çıkıyor. Bu tür himayelerin olmaması, eğer böyle şeyler varsa bu tür himaye yapan veya bu tür davranışlarda bulunan kamu görevlileri hakkında da gereken yasal sürecin başlatılması lazım ki bu tür şeyler toplumda yayılmasın. Eğer siz bu konularda adımlar atmazsanız, bu da farklı sonuçları ortaya koyabilir. Türkiye, Almanya’da yaşayan bütün vatandaşlarının yanındadır. Açıklamaları olumlu görüyorum ama sürecin takip edilmesini de önemli görüyorum. Eğer süreç, konuşmalar gibi seyrederse, bunun anlamlı olacağını düşünüyorum.”