Türkiye’nin Berlin Büyükelçisi Hüseyin Avni Karslıoğlu, Almanya’da öncelikli meseleleri arasında gençlerin geldiğini dile getirdi. SABAH’ın sorularını yanıtlayan Büyükelçi Karslıoğlu, “Ulaşamadığımız, ilgilenemediğimiz her genç benim için acil konudur. Onların uyuşturucuya yönelmesi, alkol bağımlısı olması, eğitimsiz kalması, benim için acil konudur. Her geçen dakika bu anlamda aleyhimize işliyor” dedi. Öncelikli sorunların kişiye göre değiştiğini ifade eden Büyükelçi, çocukların bakıcı ailelere verilmesi konusunun da acil konulardan birisi olduğunu söyledi. “Çocuklarımızın Türk bakıcı ailelere verilmesi konusunda Düsseldorf Başkonsolosluğumuz, Umut Yıldızı Derneği ile birlikte kampanya başlattı” diyen Karslıoğlu, bu çalışmanın diğer başkonsolosluklarda da yapılacağını belirtti.\n\n
KATILIMI GÜÇLENDİRELİM\n\n“Türkiye ile bağı kopan, Türkçesi gitgide zayıflayan bir gencin buradaki katılımını güçlendirelim. Öbür taraftan da Türkiye ile bağlarını kaybetmesin. Türkçesini, Türkiye ile olan değerlerini, kültürel hasletlerini muhafaza etsin. Bu benim için acil bir konu” şeklinde konuşan Hüseyin Avni Karslıoğlu, ekonomik olarak hak ettiği yere bir türlü ulaşamayan küçük işletmecinin, işlemlerden dolayı zamanında işyerini açamamasının da acil durum olduğunu söyledi.\n\n
ASKERLİK DE ÖNCELİKLİ KONU\n\nYükümlülerin askerlik sorununu öncelikli konu olarak gördüğünden de söz eden Büyükelçi, “Askerlik süresi gelmiş bir vatandaş, eğer işsizlik parası alıyorsa, iki veya üç çocuğu varsa, öğrenciyse, düşük maaşlı işte çalışıyorsa, askerlik parasını nasıl vereceğini düşünüyor. ‘Türkiye’de kolay olabilir ama biz ödemekte zorlanıyoruz’ diyor. 1500 euro maaş alan birisi, ‘Türkiye benim vatana bağlılığımı askerlikle ölçecekse bununla ölçmesin’ diyor ve Alman vatandaşlığını tercih etmeye başlıyor. Bu durum bazıları için çok acil bir konu” ifadelerini kullandı.\n\n
Almanya’daki Türk toplumunun beklentileri konusunda neler söylersiniz ve Türkiye Almanya’da yaşayan vatandaşları için nasıl bir politika izlemeli?\n\nHerkese ihtiyaçlarına göre farklı bir politika izlememiz gerekiyor. Birinci neslin beklentileri ve arzularıyla, ikinci, üçüncü ve dördüncü neslin Türkiye’ye ve Almanya’ya bakışları, toplum içerisindeki yerleri, gelecek beklentileri farklı. Bunların hepsini bir arada değerlendiremezsiniz. Hepsinin ayrı bir önemi var. Her birine ayrı bir ilgi gerekiyor. Örneğin birinci nesil Türkiye’de ölmek istiyor veya cenazesinin Türkiye’ye gitmesini istiyor. İkinci nesil iki ara bir derede. Üçüncü ve dördüncü nesil ise kesinlikle cenazesinin burada defnedilmesi arzusunda. Çünkü çoluğu, çocuğu, torunu burada. Memleketini de bilmiyor. Orada arkasından dua edecek biri de yok. Artık bizim, Türkiye kökenlilerin geleceklerini buraya göre şekillendirerek, ona göre politikalar üretmemiz gerekiyor.\n\n
UYUMUN TARİFİ İYİCE YAPILMALI\n\n
Almanya’nın göçmenlerin uyumundan anladığı ile Türkiye’nin Almanya’daki vatandaşlarının uyumundan anladığı arasında bir benzeşme var mı?\n\nİngiltere sosyal olarak geri kalmış bölgeleri her anlamda yükseltiyor ve bunu yaparken, İngiliz, Jamaikalı, Pakistanlı, Türk olarak ayırt etmeden yapıyor. Onlar sadece az gelişmişliğin sıkıntılarını yaşıyor. Dolayısıyla Almanya da böyle bir yaklaşımla, ‘Bu insanları nasıl biz bu toplumun içerisine katabiliriz, nasıl bunları yükseltir ve eğitimlerini iyileştirebiliriz konusuna eğilmeli. Almanya uyumdan neyi anladığını iyice tarif edebilmeli. Uyumdan neyi beklediğini açıkça ortaya koymalı. İngiltere, Avustralya ve Amerika örnekleri var. Senin ülken, benim ülkem ve senin vatandaşın, benim vatandaşım konusunu aşmalıyız. Bunlar bizim ortak değerlerimiz. İkimizin, çıkarı, iyiliği ve o insanların da iyiliği için. Bunu sağladığımız takdirde iyi bir çalışma ortamı da ortaya çıkarırız.\n\n
GENÇLERE BIRAKIN\n\n
Sivil toplum kuruluşları konusunda nasıl bir intiba edindiniz; buradaki insanların ihtiyaçlarına cevap verecek duyarlılığa sahip mi?\n\nSivil toplum işlerini yürütecek insanların bu toplumu bilen, iyi Almanca konuşan insanlardan oluşması gerekiyor. Artık birinci nesil bu işlerden çıkmalı ve sivil toplum kuruluşları da kendilerini Almanya’ya göre şekillendirmeli. Sivil toplum çalışmaları sadece kafalarında Türkiye ve Türkiye’ye dönüş olan insanların yürüteceği bir iş değil. Yöneticiler, buradaki insanlarla gerekirse Almanca konuşacak. Çaresiz, bize iletişim lazım. Eğer gençlere bir mesaj verilecekse anladığı dilde vereceksin. Birisi geliyor Arapça konuşuyor, birisi Türkçe konuşuyor ama çocuk ikisini de anlamıyor. Peki ona nasıl ulaşacaksın? Cami dernekleri dahil bütün derneklerin gençlere ulaşabilmesi için Almancayı iyi konuşması gerekiyor.\n\n
CİNAYETLER AYDINLATILMALI\n\n
Almanya’ya gelir gelmez kendinizi ırkçı cinayetler gündeminin içinde buldunuz. Alman güvenlik makamlarının aldığı mesafeyi tatmin edici buluyor musunuz?\n\nArtan bir duyarlılık var. Sonuçlarını göreceğiz. Şimdilik bu işin çözümlenmesiyle ilgili gelişmeleri takip ediyoruz. Geçen hafta sonu avukatları çağırdılar. Sonuçları henüz ulaşmadı. Konuyla ilgili gittiğim tüm eyaletlerde içişleri bakanlarından randevu istiyorum. Bu konuyla ilgili hassasiyetimi dile getiriyorum. Doğrusu onlar da konuyla ilgili mahçuplar. Almanya’daki Türkiye kökenli vatandaşlar ve Türkiye kamuoyu Alman makamlarının, Neo-Nazi cinayetlerini her yönüyle aydınlatmasını bekliyor. Bu aynı zamanda Almanya’nın dünyadaki imajı açısından da büyük önem taşımaktadır.\n\n
ALMANYA DEĞİŞTİ\n\n
Sizin çocukluğunuzun Almanyası ile şimdinin Almanyası arasındaki farklar hakkında neler söyleyebilirsiniz?\n\nKıyaslanması mümkün değil. Büyük farklılıklar var. Hattâ babam 60’ların Almanyası ile şimdinin Almanyası arasında dünya kadar fark olduğunu söylüyor. Olumsuza giden bir durum söz konusu olduğunu belirtiyor. Disiplin, iş ahlakı konusu bunların başında. 12 yıllık bir süre için Almanya dışında kalmış Tom Buhrow ile Sabine Stamer’in kaleme aldığı “Mein Deutschland, Dein Deutschland” kitabı bu durumu iyi anlatıyor. Bu soru için bu kitabı referans verebilirim.\n\n
BİNALARIMIZ YENİLENİYOR\n\n
Başkonsolosluk binalarımız son zamanlarda daha büyük binalara taşınıyor veya yenileniyor. Bu konudaki çalışmalar ve Büyükelçilik binamızın son durumu hakkında bilgi aktarabilir misiniz?\n\nYeni Büyükelçilik binamız hızla tamamlanıyor. Ekim ayında taşınacağız. Düsseldorf Başkonsolosluğumuz yeni bir binaya geçecek. Köln Başkonsolosluğumuz için yeni bir arsaya baktık. İyileştirme planımız var. Frankfurt zaten süreçte. Münih’in durumunu biliyoruz ve üzerinde çalışıyoruz. Stuttgart Başkonsolosluğumuzun durumu ise gayet iyi.\n\n
E-KONSOLOSLUĞU ETKİN KULLANIN\n\n
Elektronik konsoloslukta istenilen noktaya gelindi mi?\n\nGençler sosyal paylaşım sitelerini çok iyi kullanıyorlar ama annelerine, babalarına ve dedelerine elektronik konsolosluk konusunda yardımcı olmuyorlar. Pek çok işlemler e-konsolosluk üzerinden halledilebilir. Bu noktada gençlere sesleniyorum. E-konsolosluğu daha etkin kullanın ve büyüklerinize bu konuda mutlaka yardımcı olun.\n\n
Son yıllarda içlerinde çok sayıda akademisyenler de bulunan eğitimli gençler Türkiye’ye gidiyor. Bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?\n\nİnsanlar dünyanın her yerinde nerede mutlu olacaklarsa oraya gidiyorlar. Türkiye’ye gidiyorlarsa demek ki beklentilerine Türkiye cevap veriyor demektir. Türkiye’ye yeni bir dinamizm götürürlerse, Türkiye ve Almanya için artı değer. Onların bir kısmı Almanya’ya daha üst pozisyonda geri geleceklerdir. Onun için geçici bir tecrübe olarak düşünüyorum.\n\n
EYALET ZİYARETLERİ ÖNEMLİ\n\n
Göreve gelişinizin ardından pek çok eyalete ziyarette bulundunuz. Bu ziyaretler devam edecek mi?\n\nGöreve geldiğim günden bu yana pek çok eyaleti ziyaret etme fırsatım oldu. Yakın zamanda bu ziyaretler artacak. Ziyaretlerimi doğu eyaletlerine de yapacağım. Çünkü her eyaletin kendine has ağırlığı var. Yapabileceği katkı var.\n\n
GAUCK’A BEKLENTİLERİMİZİ ANLATTIM\n\n
Cumhurbaşkanı Joachim Gauck’u seçilmeden önce Türkevi’ne götürdünüz. Bu önemli bir diplomatik başarı olsa gerek.\n\nBu sadece benden kaynaklanan bir durum değildi. Şartlar da ortam sağladı. Almanya Cumhurbaşkanı Joachim Gauck ile başbaşa görüşme imkânı buldum. Beklentilerimizin neler olduğunu, düşüncelerimi kendisiyle paylaştım. Toplumumuzu anlattım. Türkiye’nin bölgesindeki gücünü ve gelecek hedeflerini anlattım.\n\n \n\n
RÖPORTAJ: Mikdat KARAALİOĞLU / Cemil ALBAY\n\n