O benim yaşadığım küçük bir parça Almanya’yı bir arada tutuyor. Şimdi Münih’e bakıyor, NSU davasına - adalet aramak için- Bir çok göçmen gibi.\n\nOnunda başına da gelebilirdi.\nAynı onun gibilerini vurdular. Nürnberg’deki çiçekçi, Hamburg’daki manav, Dortmund’daki büfe sahibi...\n\nHiç bunları düşündü mü? Kendisini ölürken gördü mü, geceleri kabusunda?\n\nBelki. Ama o bunlardan bahsetmiyor. Yakup, benim fırıncım. O hassas, bilge, ince bıyıklı adam.\n\nBenim köşedeki fırında. “Bir fırıncı için fazla eğitimli” dedi onun yanında kahve içen bir öğretmen. Ben buna inanmıyorum, fırıncılar hiçbir zaman yeteri kadara eğitimli olamazlar.\n\nYakup’u hayat eğitmiş. Ve babası, Türkiye’de. Beni sık sık sohbete davet eder. “İnsanı insan yapan nedir” hakkında. “İnsanların birbirine nasıl davranmaları gerektiği” hakkında. Ben dinler ve susarım. Hayatın eğittiği bu insanın dile getirdiklerinden fazla söyleyecek bir şey yok. Ve onun yaptıklarının fazlasını bir insan insana sunamaz. Kalbi göğ- sünden büyük. Çocuklar okuldan sonra onun yanına geliriler, anneleri ve babaları daha evde olmadıkları için. O onlara yiyecek, içecek verir. Ev anahtarları ona teslim edilir. O verir, teselli eder, yazar. Herkes ona güvenir. Normal insanlar ona gelir, Prenzlauer Berg’de yaşayan normal insanlar. Veganların vejetaryanların önüne geçtiği yerde.\n\nBunların hiçbiri ona gelmez. Onda biraz buğday var. Onlarda kibir çok fazla. Normal insanların arasında Yakup, semtdeki en uyumlu ve uyumu sağlayan insan. O bu küçük Almanya parçasını bir arada tutuyor. Diğerleri, büyük Almanya’yı bir arada tutmak isteyenler, onu par- çaladılar. Yakup mükemmel Almanca konuşuyor. Yakup okuyor, dinliyor ve çok şeyi görüyor. Gazete ve dergiler, radyo ve televizyon. Yakup araştıma komisyonlarının, içişleri bakanının ve gizli servisin, muhbir yöneticilerinin ve dosyaları yok edenlerin izlerini takip etti. Bazıları küstah, bazıları terbiyesiz, ama hepsi sözde masumiyetle yıkanılmış eller. Yakup bunların hepsini biliyor. Ama bunu bizim, Özalmanların, yüzüne söylemiyor. Bizi utandırmak, kırmak istemiyor. Buna onuru izin vermez. Bildiğini sadece ima ediyor. Bir keresinde, kısık bir sesle, bana teşekkür etti, Thilo Sarrazin talkshowlarda gezerken onun yanında oturmadığım, onu onurlandırmadığım için.\n\n“Çocukları için iyi bir eğitim sağlamayan ve sürekli başörtüsü kızları üreten” kişileri kabul etmek zorunda olmadığını söyledi Thilo Sarrazin. Yakup başörtüsü kızları üretmedi. Onun iki tane kızı var. Ve “ders çalışın, ders çalışın, ders çalışın” diye nasihat veren bir eşi. Büyüğü liseyi bitirdi ve polis olmak istedi. Spor sınavlarında yüzmeden ve diğer bütün yapay zorluklardan dolayı başarılı olamadı. İki kere. Berlin’de polislerin çok yüzmesi gerek. Düşünmekken fazla iyi yüzmek lazım. Kızın hizmet etmek istediği soğuk kalpli devlet onu pist dışı bıraktı.\n\nŞimdi kız kardeşi denemek istiyor. Belki o düşünmekten daha iyi yüzebiliyordur. Yakup bundan hiç şikayetçi olmadı.\n\nO Sarazzin’in serbest bıraktığı, evlerin etrafında dolaşan canavarın gözlerinin içine bakmak istemiyor. Bizim gözlerimize.\n\nAlmanlar’ın yüzde 51’inin İslamı, yüzde 19’unun Museviliği tehlike olarak gördüğünü okudu. Bundan antiislamizim, antisemitizimin önüne geçtiğini anlayabilir. Ben bunu düşünüyorum. Hayal ediyorum, bu küçük dükkandaki fırıncı bundan 80 yıl önce yaşasaydı, adı Yakup değil de Jacob olsaydı, Müslüman değil de Yahudi olsaydı acaba ne olurdu. Penceresine altı köşeli yıldız çizip onu köşedeki, heybetli su kulesinin yanındaki SA’nın (fırtına bölüğü) toplama kampına süreklerlerdi. Bodrumda kan içinde bırakana kadar dövmek için.\n\nYakup çok şeyi biliyor. Ama tanrıya şükür her şeyi değil. Mesela, Avukat Mehmet Daimagüler’in NSU cinayet dosyalarında bulduğu resmi bir notu, böyle olayların Alman kültürüne uzak olduğunu ve başka bir kültürden olması gerektiğini yazan bir notu.\n\nEnseden vurmak bir Alman patenti değil mi?\n\nŞimdi Münih’e, NSU davasına bakıyor, fırıncı Yakup. Bir çok kişi gibi o da nihayet adalet bekliyor. Ama ya adalet değilde hukuk bulurlarsa, örgütten geriye kalanlar ucuz kurtulursa?\n\nYakup, benim insanlık kardeşim. Utançtan seninle ağlıyorum. Seninle ağlıyorum ölen kardeşlerin için.\n\n \n\n
Kolumne “Zwischenruf aus Berlin”, \n
Stern 20/2013\n
Tercüme Candan Six-Sasmaz\n\n