Alman Yeşiller Partisi Eşbaşkanı Claudia Roth, 22 Eylül Federal Meclis seçimleri öncesinde Deutsche Welle’nin Almanya’daki Türkler ve Türkiye Almanya ilişkileriyle ilgili soruları yanıtladı. Roth, Gezi Parkı olaylarıyla ilgili bir soru üzerine gelişmelerin siyasi olmadığını öne sürdü. Gezi olayları sırasında Türkiye’de olduğunu vurgulayan Roth, insanların ekolojik sorumluluk duygusuyla hareket ettiğini söyledi. İnsanların AK Parti’nin neoliberal değerlerine tepki gösterdiğini savunan Yeşiller Eşbaşkanı, “İnsanlar Gezi Parkı protestolarıyla elimizdeki son yeşile dokunma mesajını verdiler. Geleneksel olarak Türkiye’de oluşması zor görünse de ülkede yeşilekolojik bir hareket doğdu. Gerçi Türkiye’de uzun zamandır Yeşiller Partisi var. Fakat dün olduğu gibi bugün de yüzde on barajını aşarak parlamentoya girebileceğini sanmıyorum” dedi.\n\n
BİR BAŞLANGIÇ...\n\nClaudia Roth, Gezi olaylarının siyasi bir karşılığı olup olmayacağı yönündeki soruya da şu yanıtı verdi: “Bu hareketin gücü hiçbir şekilde hasır altı edilemez, çok hem de çok güçlü. Geniş tabanlı sivil bir hareketin başlangıcı. Ama gücüyle birlikte zayıf noktalar da barındırıyor, tıpkı idari bir yapıya sahip olmaması gibi. Ancak sivil toplum şüphesiz, güçlü ve yaşayan demokrasi anlamına geliyor. Bundan bir kaç hafta önce İstanbul’da yapılan ‘Christopher Street Day’ Türkiye’de şimdiye kadar yapılmış en büyük eşcinsellere destek yürüyüşüydü. Çünkü demokrasiye ve eşitliğe inanan herkes oradaydı, kadınlar, çevreciler, basın ve düşünce özgürlüğünü savunanlar, gençler... Yani ideolojik olarak sınıflandırılamayacak, demokratik bir bilincin, güçlü bir sivil toplumun tezahürünü gördük. Desteğe gelince elbette destekliyoruz. Türkiye’deki Yeşiller Partisi’ni, yeni oluşumu, Yeşiller Partisi ve Türkiye’deki ÖDP’nin birleşmesini destekliyoruz.”\n\n
UYUM DEĞİL KATILIM\n\nRoth, Federal Meclis seçimlerinde göçmen faktörüyle ilgili ise şu değerlendirmelerde bulundu: “Açıkçası modası geçmiş olan entegrasyonu konuşmaya artık bir son vermeliyiz. Katılımı konuşmaya başlamamız gerekiyor. İnsanlar üç dört nesildir Almanya’da yaşıyorlar. Bu demektir ki, artık onlara kolaylaştırılmış bir vatandaşlık ve elbette çifte vatandaşlık verilmelidir. Yine bu çerçevede baskıcı Opsiyon Modeli kaldırılmalı, öğrenimde, meslek eğitiminde ve iş hayatında eşitlik sağlanmalıdır çünkü hâlâ bu konuda soyadlarının belirleyici olduğunu görüyoruz. Nihayetinde çok kültürlü demokrasiyi çok kültürlü ve çok dinli toplum gerçeğinin meydana getirmesi gerekir.”