Almanya Başbakanı ve Hristiyan Demokrat Birlik (CDU) Genel Başkanı Angela Merkel, Hristiyan Birlik(CDU/CSU) partileri ile Sosyal Demokrat Parti (SPD) arasında hükümet kurma hedefiyle yapılan müzakerelerde üzerinde anlaşılan koalisyon protokolünün açıklanmasının ardından partisi içinde ciddi bir biçimde tartışma konusu oldu.
Merkel, ilk kez başbakan olduğu 2005 yılı dahil girdiği 4 genel seçimden en kötü sonucu yüzde 32,9 ile 24 Eylül 2017'de aldı.
Geçen yılki seçimde Hristiyan Birlik partilerinin diğer partilere göre en yüksek oyu almasından dolayı Merkel, hükümeti kurma görevini üstlendi.
CDU/CSU'nun Yeşiller ve Hür Demokrat Parti (FDP) ile hükümet kurma amacıyla yaptığı koalisyon görüşmelerinin başarısızlıkla sonuçlanması üzerine Merkel, Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier'in devreye girmesiyle SPD ile görüşmelere başladı.
Almanya'da ilk kez genel seçimden 4 ay sonra hükümetin kurulamaması, ülkede huzursuzluğa yol açtı. Uluslararası alanda da Almanya'daki siyasi belirsizlik dikkatle takip edildi.
Şansölye Merkel, bu koşullarda, daha önce hükümete girmeyi kesinlikle reddeden ve son genel seçimde yüzde 20,5 ile tarihin en düşük oyunu alan SPD ile masaya oturdu.
CDU/CSU ile SPD arasındaki koalisyon müzakerelerinin son gününde istikrarlı bir hükümet kurmak istediğini belirten Merkel, "Her birimizin acı tavizler vermesi lazım." ifadesini kullandı. Bu cümlenin ne anlama geldiği bir gün sonra koalisyon protokolünün açıklanmasıyla anlaşıldı.
CDU TABANI KOALİSYON PROTOKOLÜNDEN MEMNUN DEĞİL
SPD Genel Başkanı Martin Schulz, CDU Genel Merkezi'nde Merkel ve Hristiyan Sosyal Birlik (CSU) Genel Başkanı Horst Seehofer ile düzenlenen basın toplantısında, "Koalisyon sözleşmesi büyük ölçüde sosyal demokratların imzasını taşıyor." ifadesini kullandı.
Koalisyon protokolünde daha çok SPD'nin taleplerinin yer alması ve özellikle Maliye Bakanlığının sosyal demokratlara bırakılması CDU tabanında hoşnutsuzluk oluşturdu.
Olası bakanlıklar için ismi geçenler arasında gençlerin yer almaması da CDU'nun gençlik teşkilatında huzursuzluğa yol açtı.
SPD ile iyi pazarlık yapamadığı yönünde parti içinden ve dışından eleştirilen Merkel, başbakan kalabilmek için SPD'ye taviz vermekle suçlandı.
Diğer taraftan partinin yenilenmesini savunan muhalifler de seslerini yükseltme cesaretini buldu. Muhaliflerin bu talebinin arkasında Merkel'in yasama yılı içinde artık genel başkanlığı başkasına bırakması beklentisi yatıyor.
AÇIKTAN ELEŞTİRİLİYOR
CDU'lu Federal Meclis Milletvekili Klaus Peter Willsch, partinin, genel başkanın gitmesine hazırlıklı olması gerektiğini belirterek CDU'nun Merkel olmadan nasıl şekil alacağını düşünmesi gerektiğini söyledi.
Partinin gençlik teşkilatı "Junge Union"un Başkanı Paul Ziemiak da koalisyon sözleşmesindeki bakanlıkların dağılımının ardından parti yönetimindeki iletişimin iyi olmadığını ifade ederek "Parti tabanındaki hava, kötüden daha öte." diye konuştu.
Ziemiak, partinin Merkel sonrası dönemi düşünmesi gerektiğini de savundu.
Alman basınında da "CDU'da başkaldırı", "Merkel'in muhalifleri başkaldırı provası yapıyor", "Tabanda homurdanmadan daha fazlası - CDU'da hoşnutsuzluk artıyor" ve "CDU'da huzursuzluk" başlıkları dikkati çekildi.
Almanya'da 12,5 yıldır başbakanlık koltuğunda oturan ve 2000 yılından bu yana CDU genel başkanlığı görevini yürüten Merkel, ilk kez parti içinden bu denli açık eleştirilerle karşılaşıyor.
TEPKİLERE CEVAP VERDİ
Kendisine yönelik bu eleştirilerin daha da sertleşmesinin önüne geçmek isteyen Merkel, gelecek yasama döneminde 4 yıl hem başbakan hem de genel başkan kalacağını vurgulayarak partinin liderinin kendisi olduğu mesajını verdi.
Gerçekten de CDU'da Merkel'e parti içinde rakip çıkacak bir isim şu an için gözükmüyor.
Merkel'in yeniden başbakan olması, önce kendi partisindeki delegelere, ardından da SPD'deki 460 binden fazla üyeye bağlı olacak.