Sosyal medya dost mu düşman mı ?

Sosyal medya, hayatımızı pek çok anlamda zenginleştiriyor, yeni dünyaların kapısını aralıyor bizlere. Onun sayesinde kendimizi daha kalabalık, daha sosyal hissediyoruz. Ancak aynı sosyal, medya kaygılarımızıda, hassasiyetlerimizi, mutsuzluklarımızı da besliyor. Peki, sosyal medya anne adayları ve anneler için hangi noktada dost ya da düşman ikilemine neden oluyor ?

Giriş Tarihi: 27.10.2017 15:02
Sosyal medya dost mu düşman mı ?

Sosyal medyanın hayatlarımızı böylesine teslim almasının geçmişi epi topu birkaç seneyi geçmiyor. Maksimum beş yıl. Öyle ki eskinin teknolojiden anlamayan anneleri bile yerini internetten alışveriş yapan, birbirlerine ürün tavsiye eden, sosyal ağlar üzerinden gruplar kuran annelerine bıraktı. Yeni nesil anneler sosyal medyanın, teknolojinin hayatlarına getirdiği yenilikleri büyük bir memnuniyetle kabul ediyor, hayatlarını yeniliyorlar. Bu annelerin büyük bölümü yalnızca izleyici olmuyor; kişisel hesapları, blog sayfalarıyla sosyal ağları kendileri yönlendiriyor. Öyle ki mesela Çorlu'nun bir köyünde yaşayan ve yüzbinin üzerinde takipçisi olan yeni nesil anneler var artık. Sosyal ağlar üzerinden takipleşen bu kitle, birbirlerini motive ediyor, sevinçlerine (mezuniyet, ilk diş, yaş günü, okul başarısı gibi) ortak oluyor, dertlerini paylaşıyorlar. Anneler için sosyal ağlar hamilelik ve sonraki süreçte deneyimlerini paylaştıkları, hayatlarının en özel süreçlerini bir arada yaşadıkları özel bir arkadaşlık süreci anlamına da geliyor.

Dost mu, düşman mı?
Buraya kadar sosyal medya gerçek anlamda bir dost kapısı; kaygılar, üzüntüler, sevinçler paylaşılıyor, deneyimler aktarılıyor, annelik sürecinin zorlukları birlikte aşılıyor. Peki, sosyal medya hangi noktada bize "dost mu düşman mı" ikilemini yaşatıyor? Tüm gününü yeni doğmuş bebeğiyle geçiren, belki de tek sosyalleşme alanı elindeki akıllı telefon olan bir annenin hayatına sosyal medya kullanımı hangi noktada olumsuz yansıyabiliyor? Sosyal medyanın sanal bir dünya olduğu gerçeğini hepimiz kabul ediyoruz. Kullanıcıların çok büyük bir bölümü içten ve samimi olduklarına inansa da, kendini, hayatını, sevdiğini, çocuğunu, "olmadığı gibi gösterme" eğilimi oldukça yüksek. Sosyal medyada sergilenen hayatların, kullanıcıların kendi iç dünyalarını, duygu durumlarını, ilişkilerini ne derece yansıttığını bir tartışma konusu olarak bırakalım. Asıl mesele, kişisel algıda bir balon etkisi yaratan sosyal ağların, ruhumuzda, davranışlarımızda, hayatlarımızda yarattığı tahribat. Öylesi bir tabloyla karşı karşıyayız ki, bütün anneler güzel, zayıf, enerjik, bütün bebekler sakin, sağlıklı, mutlu… Elbette tüm eşler harika, romantik ve düşünceli. Peki, ya paylaşılmayanlar? Paylaşılanlar kadar paylaşılmayanlar da olduğunu, güller, çiçekler, parıltılar içindeki hayatların bir de perde arkası olduğunu hiç unutmamak gerekiyor. Önümüze gelen resimlerde, metinlerde hayal dünyamızı okşayan sanal hayatlar var. Ancak resim yine de eksik. Gündüz çalışıp akşam da hem evin sorumluluğunu hem bebeğinin bakımını yüklenen anne ile evde üç yardımcısıyla yaşayan ve takipçilerine her paylaşımında ideal anneliğin tarifini veren bir anne profili sosyal medya ağlarında birbirlerinin hayatlarına temas ediyorlar. Ancak bu tezat hayatlar bir noktadan sonra annelerin kendi hayatlarına dair bir yetersizlik hissi yaratmaya başlıyor ki işte sosyal medyanın karanlık yüzü de o noktada çıkıyor.

Yetersizlik hissi eğitimli annelerde daha çok
Sosyal medya kullanımı ve sonrasında gelen yetersizlik, eksiklik duygusuyla savaşan annelerin eğitim düzeylerinin yüksek olması da işin bir başka ilginç yönü. Sosyal medyayı daha çok kullanan, burada karşılarına çıkan her bilgiyi, ürünü, eşyayı çocukları için hayati önemde farz edip hayatlarına dahil etmeye çalışan bu anneler, bitmeyen listelerle baş edemeyince kendilerine "yoksa yetersiz miyim" sorusunu sormaya başlıyorlar. Sosyal medyadaki diğer anneleri model alarak kendilerini eksik gören, beklentilerini olması gerekenin çok üstüne çıkaran ve hayatı zorlaştıran eğitimli anne sayısı ne yazık ki çok fazla.

Rekabet ve sonrasında gelen mutsuzluk
Sosyal ağların bu denli yaygınlaşması, annelerin yalnızca kendilerini değil çocuklarını da kıyasladıkları bir ortama zemin hazırlıyor ne yazık ki. Bebeği yeterince kilo almadığı, diğer yaşıtlarıyla aynı zamanda diş çıkarmadığı, yürümediği, konuşmadığı için dertlenen annelerin sayısı azımsanmayacak denli çok. Buna karşın tüm uzmanlar çocukların gelişimlerinin kendilerine özgü olduğunu, konuşma, yürüme, öğrenme gibi becerilerinin birbirinden farklı zamanlarda gerçekleşebileceğini vurguluyor. Deneyim önemli ama uzman bakışı daha önemli Sosyal medyanın en büyük handikaplarından biri de hemen herkesin hamilelik, çocuk yetiştirme konularında bir uzman gibi bilgi paylaşması. Pek çok sosyal medya kullanıcısı işin ehli olmadan, uzmanlık gerektiren konular hakkında yeterliliğe sahip olmadan paylaşım yapabiliyor. Bu noktada hem sosyal medya kullanıcısı annelerin hem de sosyal medyayı takip eden kadınların çok dikkatli olması gerekiyor. Maalesef birçok anne uzman görüşü yerine bir blogger annenin görüşlerini kabul edebiliyor. Elbette ki deneyim paylaşımı oldukça önemli. Ama şu gerçeği de unutmamak gerek; eksik ya da yanlış bilgiler size ya da bebeğinize zarar verebilir. Özellikle işin sağlık kısmında büyük özen gerekiyor.

"Sosyal medya, anne çocuk iletişimini olumsuz etkileyebiliyor"
Gülsün Ünal Yarar / Uzman Psikolog Çocuk ve Ergen Terapisti / Korto Psikolojik Danışmanlık


Anneler kendileri ve çocuklarıyla ilgili sorularına sosyal medya platformlarında cevap bulmaya çalışırken, bir yandan da ihtiyaç duydukları sosyal desteğe, benzer sıkıntı ve sorulara sahip annelerle buluşarak kavuşuyorlar aslında. Sosyal medya kullanımının annelik açısından en destekleyici ve koruyucu yanı, belki de bu. Çocuk bakımında ve özellikle doğum sonrası dönemde annenin sahip olduğu sosyal desteğin, hem fiziksel hem de psikolojik olarak toparlanmasında ne kadar önemli bir role sahip olduğunu biliyoruz. Sosyal medya kullanımının anneliğe bir diğer olumlu katkısı da annenin çocuk yetiştirirken ihtiyaç duyduğu "onaylanma ve takdir edilme" ihtiyaçlarını bu yolla gidermesi oluyor. Paylaştığı gönderide aldığı her beğeni ve olumlu yorum ne kadar iyi bir anne olduğunun onaylandığı ve sergilediği ebeveynliğin takdir edildiği anlamına gelebiliyor. Öte yandan, sosyal medyadaki olumlu geribildirimin etkisi ne kadar destekleyici olabiliyorsa, olumsuz geribildirimin etkisi de o kadar yıkıcı olabiliyor. Çok beğeni alan bir gönderi sonrasında kendini mükemmel hisseden anne, başka bir gönderide eleştirilerle karşı karşıya kaldığında kendini yetersiz hissetmeye başlayabiliyor. Bu yetersizlik hissinin çocuğa yansıtılması neredeyse kaçınılmaz hale geliyor. Çocuğunun gelişimini sosyal medyada gördüğü "mükemmel gelişen" diğer çocuklarla karşılaştıran anne, çocuğunun kendine özgülüğünü ve biricikliğini unutup, daha iyi veya yetenekli olmadığı için çocuğuna öfkelenebiliyor. Bu durum özellikle bebeklik ve erken çocukluk döneminde gelişmekte olan sağlıklı anneçocuk bağlanmasını olumsuz etkileyebiliyor. Ayrıca annenin kendi yetersizlik hislerinin ve öfkesinin çocuğa aktarılmasına neden olabiliyor. Yeterince iyi bir çocuk olmadığı için kendisine öfkelenen bir anneyle karşı karşıya kalmak, çocuğun kendini yetersiz ve suçlu hissetmesine neden olabiliyor. Yetersizlik ve suçluluk duyguları da çocukluk döneminde görülebilecek birçok duygusal probleme zemin hazırlıyor.

Anneler anlatıyor

"Sosyal medya bir rekabet alanı değil, paylaşım platformu olarak görülmeli"



Pınar Bayram gürler Kavak / Şafak Sağlık Grubu'nda Ceo


Benzer duygu, durum ve koşullar içerisindeki birçok bireyin bir araya gelip paylaşımda bulunmasını sağladığı için sosyal medya anneler için bir terapiye dönüyor. Fakat sosyal medyayı doğru kullanabilmek bu noktada devreye giriyor bence. Çünkü bilinçsizce yazılan internet siteleri ya da uzman görüşünün olmadığı birçok kaynaktan tıbbi bilgiler kulaktan dolma yayılabiliyor. Bu da birçok hataya neden oluyor. Bir rahatsızlık yaşadığınızda bu konuda danışacağınız en doğru adres doktorunuz olmalıdır. Her bireyin genetik yapısı, hastalık geçmişi, kişilik yapısı farklı olduğu için başkasına iyi gelen tedavi size iyi gelmeyebilir. Hamilelik sürecinde yaşanabilecek ruhsal problemlerde yelpaze çok geniş ve kişiden kişiye farklılık gösterir. Bu nedenle esas alacağımız, sosyal medyadan ziyade uzmanlar olmalıdır. Biz anneler ve anne adayları sosyal medyayı kullanırken mükemmel anne olmaya çalışmak yerine doğal anneliği doyasıya yaşamalı, kendimize hata yapma hakkını vermeliyiz. Bunun dışında kendimize vakit ayırmayı ihmal etmeyip sosyal medyayı bir yeterlilik ölçme aracı olarak değil paylaşım yapma alanı olarak görmeliyiz. Kimi anneler sosyal medyayı bir rekabet alanına çeviriyor kendilerine acımasızca davranabiliyor, kimi anneler için de bu rekabet duygusu bir farkındalık kazandırıyor. Bu tamamen bakış açısıyla alakalı bir konu. Eğer bir anne sahip olduklarının, yapabileceklerinin farkında ise yetersizlik duygusu da yaşamayacaktır.

"Sosyal medyadaki anne dayanışması çok özel"

Billur Saatçi / Blogger

Sosyal medyayı nasıl kullandığınız çok önemli. Ben işim gereği sosyal medyayı yoğun şekilde kullanıyorum. Hayatın içinden paylaşımlar yaptığım için ve şu an hayatımın odak noktası da bebeğim olduğu için haliyle paylaşımlarıma dahil oluyor. Benim paylaşımlarım ağırlıklı olarak arayıp bulamadığım bir ürünü sormak ya da çok beğendiğim bir ürünü tavsiye etmekle ilgili. Anne olduktan sonra danışacak, soracak çok şey oluyor. Anne dayanışmasını hiçbir şeye değişmem. Çevremdeki anne olan arkadaşlarıma da, sosyal medyada sözüne güvendiğim annelere de çok şey danışıyorum. Instagram'da benden daha deneyimli onbinlerce anne var, onların önerilerinden yararlanmak çok değerli. Gecenin bir vakti benim gibi bir sürü anne ayakta, bebeklerinin başında nöbette birbirine hızlıca ulaşıp destek olabiliyor. Bunun değeri de paha biçilemez. Ama mesela sosyal medyada sağlıkla ilgili konuları paylaşmayı ya da danışmayı tercih etmiyorum. Bir problem varsa, doktoruyla ilerleyerek çözmeye çalışıyorum. Sosyal medyada bir derdinizi paylaşmak, size yalnız olmadığınızı hissettirip rahatlatıcı olduğu kadar, kimi zaman korkutucu da olabiliyor. Hormonların da etkisiyle zaten yeterince hassasken, olağan bir durum bile gözünüzde büyüyebiliyor. Her bebek başka olduğu için tecrübeler de başka oluyor. En doğrusu doktorun tavsiyesi ile hareket etmek.

Hazırlayan: Melike YILDIRIM

ARKADAŞINA GÖNDER
Sosyal medya dost mu düşman mı ?
* Birden fazla kişiye göndermek için, mail adresleri arasına “ ; ” koyunuz
SON DAKİKA