%100 organik hayat mümkün mü ?

Hamilelik döneminde ve özellikle de hayatın ilk üç yılında organik, doğal ve sağlıklı beslenmenin büyük önem taşısığı, uzmanlar tarafından vurgulanıyor. Büyük şehirlerde çocuk yetiştirmek başlı başına zorken bunu bir de bütünüyle organik bir şekilde hayata geçirmek daha da çetrefilli. Peki, gerçekten organik bir hayat mümkün mü ?

Giriş Tarihi: 27.10.2017 11:35 Son Güncelleme: 27.10.2017 11:37
%100 organik hayat mümkün mü ?

Organik hayat son dönemin en çok kafa yorduğumuz kavramlarından biri. Özellikle de organik annelik. Zira bebeğini doğal, organik bir şekilde büyütmek şimdilerde neredeyse tüm annelerin en büyük emeli! Büyük şehirlerde çocuk yetiştirmek başlı başına zorken bunu bir de organik bir şekilde hayata geçirmek daha da çetrefilli. Organik pazarlar, mamalar, bebek giysileri, deterjanlar, oyuncaklar, kozmetikler, yağlar… Bu liste giderek uzuyor. Peki, gerçekten organik bir hayat mümkün mü? İçinizden, "Eskiden organik beslenme mi varmış, dedelerimiz, ninelerimiz neredeyse 100 yaşına kadar sağlıklı yaşadılar" diyor olabilirsiniz. Demeyin, hatta bir kere daha düşünün. Eskiden toprakla bağımız bu denli kopmamıştı, semt pazarları, bakkallar bize her çeşit sağlıklı ürünü tedarik edebiliyordu. Yoksa da zaten çoğumuzun hayatında toprakla bağı olan biri illa ki vardı. Oysa şimdi öyle mi; toprakla bağımız koptu, üreticilerle direkt temasımız azaldı. Bazı kimyasallar, besinleri ele geçirmeye başladı. Bu nedenle organik beslenme, öncelikle bebekler ve aslında herkes için olmazsa olmaz haline geldi.

Organik gıda nedir?

Organik gıda, kimyasal ilaç ve pestisitler (Zararlı organzmaları engellemek ya da zararlarını azaltmak için kullanılan madde) gibi sağlığımız için zararlı olan maddeleri içermeyen doğal şartlarda yetiştirilip, doğal koruyucular ile hazırlanmış gıda anlamına geliyor. Organik gıdanın üretim sürecinin (ekim, dikim, hasat, işleme, paketleme, kurutma, depolama) hiçbir aşamasında kimyasal ilaç ya da zirai tarım ilacı kullanılmıyor. Organik tarım, devlet denetimini kabul etmiş, gerekli sertifikalara sahip tarım kuruluşlarınca yapılabiliyor. Bu nedenle her organik olduğu söylenen ürün organik değil. Aslında, kendi bahçemizde yetiştirdiğimiz ürünler de dahil olmak üzere yol kenarlarında, kamyonlarda satılan ve "bahçe" ürünleri olduğu iddia edilen sebze ve meyveler de organik değiller. Çünkü söz konusu organik tarım olunca yetiştirmede kullanılan toprağın kalitesinden, suyun kalitesine kadar her detay özel denetimlere tabiler.

Kimyasal ilaç ve gübrelerin zararı
Konvansiyonel olarak üretilen (organik olmayan) sebze ve meyvelerdeki en büyük risk pestisit kalıntılar. Bu kimyasalların çoğu, vücudumuzun yağ dokusunda depolanıyor. Yağ hücrelerinin yapımının en hızlı olduğu hamilelik dönemi ve doğum sonrası ilk üç yılda, bebeğinizin kimyasallara mümkün olduğunca en az şekilde maruz kalması, bebeğin geleceği için çok önemli! Bebeklerin vücudu, yetişkinlere kıyasla çok daha korunmasız, bu da bebeklerin zararlı bileşen olan pestisitleri vücuttan güvenli bir şekilde arındıramayacağı anlamına geliyor. Bu sebeple bebeğinizin sağlığı için kritik olan bu dönemlerde özellikle organik gıdaların tüketimini sağlık uzmanları da öneriyor. Harvard Üniversitesi'nde yapılan bir araştırma, vücuda giren az miktarda kimyasalın bile çocuklarda dikkat eksikliği ve hiperaktivite riskini iki katına çıkardığını ortaya koyuyor. Çocuklar, vücut ağırlıklarıyla göreceli olarak yetişkinlerden daha fazla tarım ilacına maruz kaldıkları için daha fazla risk altındalar ve sonuçları da ne yazık ki daha ağır oluyor.

Mevsiminde tüketim çok önemli !
Her zaman organik gıdaya ulaşma şansınız olmayabilir, ancak sebze ve meyveleri mevsiminde tüketirseniz vücudunuza daha az zararlı kimyasalın gireceğinden emin olursunuz. Zira mevsimsiz bulunabilen sebze ve meyveler (domates, salatalık, çilek, erik gibi) gelişimlerini tamamlamaları için ağır ilaç ve hormonlara maruz kalıyorlar. Özellikle elma, kiraz, vişne, ithal üzümler, nektarin, şeftali, armut, ahududu, çilek, dolmalık biber, kereviz, patates, ıspanak, yaban mersini, yeşil salata, havuç, domates gibi sebze ve meyvelerin organiklerinin tercih edilmesi sağlık açısından çok önemli! Çünkü bu ürünler ağır ilaçlama ve yüksek hormon verilerek üretiliyor.

Hayvansal gıda büyük riskler içeriyor
Et ve et ürünlerinde antibiyotik ve hormon kullanımı sonrasında bu ürünlerin hayvan bünyesinden tamamen uzaklaşmadan yapılan kesim büyük risk oluşturuyor. Üstelik ülkemizde hayvanlar için kullanılan yemlerde GDO serbest. İnsan sağlığı için büyük riskler taşıyan bu durumun önüne geçmenin tek yolu organik hayvancılık yapan üreticileri tercih etmek. Aynı şekilde organik tüm hayvansal gıdaları organik sertifikalı olarak satın almaya özen göstermelisiniz.

Mutfak ürünlerinde organik olmak mümkün mü ?
Yalnızca organik gıdalar tüketerek organik bir hayat yaşamak mümkün değil. Örneğin; mikrodalga fırınların içinde kullandığımız kapların plastik olmaması, pişirme ve saklama kaplarının sağlıklı olması ile ilgili doğru seçimler yapmak gerekiyor. Pişirme ve saklama kaplarının içeriğinde BPA maddesi olmayan ürünler tercih edilmeli. Plastik biberonlar, su şişeleri, bardaklar, saklama kapları gibi ürünlerde bisfenol-A (BPA) bulunma ihtimali fazla. BPA'nın kanserojen ve immün sistem üzerinde olumsuz etkisi olduğu belirtiliyor. Bu nedenle plastik kaplar yerine cam veya paslanmaz çelik ürünleri tercih edin. Ayrıca teflon tencere ve tavaları kullanırken de dikkatli olun. Teflonun yüksek sıcaklıklarda sağlığa zararlı, toksik gazlar açığa çıkardığı biliniyor. Bu risk eskimiş, çizik ürünlerde daha fazla. Bu ürünlerin alternatifi; seramik ve paslanmaz çelik olabilir. Mikrodalga fırın başlı başına hayatlarımızdan çıkarmamız gereken bir ürün, ancak zaman zaman hepimiz için pratik çözümler yaratıyor. Birkaç noktaya dikkat ederek zararı en aza indirmek mümkün; dondurulmuş gıdaları mikrodalgada orijinal ambalajlarında ısıtmayın. Dondurulmuş gıdaların ambalajlarında kanserojen etkili PFOA maddesi bulunuyor. Aynı şekilde kesinlikle plastik kapları mikrodalga fırında ısıtmayın. Plastik kaplar içerisine sıcak maddeleri koymayın. Isı, plastik içeriğindeki kimyasalların gıda maddesine geçişine olanak sağlıyor.

Temizlik maddelerinde büyük risk var
En basit temizleme maddesinin bile en az 7-8 kimyasal maddenin bileşiminden oluştuğunu düşünürsek, temizlik yapmak aslında hem kendimiz hem ailemiz hem de doğa için büyük tahribat yaratmak anlamına da gelebiliyor. Öncelikle güven veren kaliteli ürünler kullanmaya, sonrasında bu ürünleri mümkün olduğunca az kullanmaya çalışmalıyız. Örneğin; katkısız sabun tozlarıyla yapabileceğiniz yüzey temizliği için güçlü kimyasallar içeren ürünler kullanmayın. Geleneksel temizlik ürünlerine alternatif soda, tuz, limon tuzu, boraks, sabun gibi ürünleri tercih etmek de mümkün. Katkı maddesiz, organik ürünleri mutfağınıza, banyonuza, evinize daha çok dahil edin. Mobilyaları, halıları yıkarken kullanılan leke çıkarıcıların tehlikeli maddeler içerdiğini unutmayın. Sıkça kullanılan leke çıkarıcı ürünler evlerde toksik madde birikimine neden oluyor, bu da özellikle çocuklar için çok daha tehlikeli.

Oyuncak satın alırken iki kere düşünün
Bebek ve çocukların ruhsal, bedensel, zihinsel gelişimleri için oyuncaklar olmazsa olmaz. Gün içinde bebeğinizin belki saatlerce temas edeceği oyuncakların seçimi de en az gıda seçimi kadar önemli. Yumuşak plastikten yapılmış, oyuncaklar, oyuncak bebeklerin yüzleri, elleri, ayakları ftalat denilen zararlı maddeler içerebiliyor. Bu kanserojen madde, karaciğer ve böbrek üzerinde de etkili. Bu nedenle çocuklarınıza oyuncak alırken; içeriğinde vinil kelimesi geçen ve PVC bulunan, "3" geri dönüşüm kodu olan ürünleri tercih etmeyin. Plastik kokusu olan oyuncakları almayın. Boyalı, vernikli ahşap oyuncaklar da risk taşıyor. Boyalarda kullanılan kurşun ve kadmiyum gibi ağır metaller de çocuklarda gelişimsel problemlere yol açabiliyor. Ayrıca boya kalemlerinin seçimi de önemli. Su bazlı boyaları tercih edin. Oyun hamurlarını doğal bir şekilde, evde kendiniz gıda boyalarından yapabilirsiniz.

Bebekler için kullanılan bakım ürünleri
Sabah uyandığı andan itibaren bebeğinizin maruz kaldığı kimyasal maddeleri kısaca hatırlatalım: Meme ucu kremi, bebek şampuanı, bebek sabunları, yıkama jelleri, ıslak mendiller, pişik kremleri, bebek yağları, güneş kremleri, bulaşık ve çamaşır deterjanları… Tüm bu ürünler söz konusu bebekler olduğu için her ne kadar zararlı kimyasallardan arındırılarak üretilse de organik muadillerinin yerini tutmuyor. Bebeğiniz için ürün satın alırken içeriğini mutlaka inceleyin.

Organik tekstil
Uzmanlar bağışıklık sistemi henüz tam gelişmemiş yeni doğan bebeklerde özellikle organik giysileri tavsiye ediyorlar. Tamamen doğal ürünlerden elde edilen organik ürünler boya ve zararlı kimyasallar da içermiyor. Bu ürünler bebeğin alerji riskini de azaltıyor ve vücudunun doğal dengesine zarar vermiyor. Yüzde 100 pamuk, organik pamuk ve bambudan üretilen bebek ürünleri ebeveynlerin son dönemlerde en çok tercih ettiği bebek ürünlerinin başında yer alıyor. Eğer organik ürünlere ulaşamıyorsanız yüzde 100 pamuktan üretilmiş ürünleri tercih edebilirsiniz.

Organik bir hayat için

-
Mevsiminde sebze ve meyve tüketin.
- Yerli çiftçiyi destekleyin, özellikle kendi ürünlerini satan köylü pazarlarını tercih edin.
- Meyve sebze dışındaki ürünleri organik tercih ediyorsanız mutlaka organik sertifikasını kontrol edin.
- Özellikle sebze ve meyvelerde doğru yıkama teknikleri oldukça önemli. Sebze ve meyveler iyi yıkanmış olmalı ve mümkünse sirkeli suda bekletilmeli.
- Bulaşık makinenizin parlatıcı gözüne sirke koyun. Makineden çıkardıklarınızı sirkeli sudan geçirin. Ne kadar durulansa da üzerinde deterjan kalır. - Pet şişelerden su içmek yerine cam şişeleri tercih edin. Sadece su değil; süt, meyve suyu gibi gıdalarda da aynı özeni göstermeye çalışın.
- Saklama kaplarını paslanmaz çelik ya da cam olanlarla değiştirin. İlla ki plastik almanız gerekiyorsa, içinde BPA maddesinin olup olmadığını kontrol edin. Bu nedenle plastik gereçleri her şeyin tek fiyata satıldığı yaygın mağazalardan değil, bilinen ciddi mağazalardan alın.
- Daha çok yürümeye çalışın, uygun bir yerde yaşıyorsanız hayatınıza en çevreci ulaşım aracı olan bisikleti sokun.
- Naylon poşetleri hayatınızdan çıkarın. Özellikle de sebze ve meyvelerin file ya da geri dönüşebilir poşetlere konulmasını isteyin. Çünkü kimyasal maddeler içeren naylon poşetler, sadece toprağa değil, içine koyduğumuz sebze ve meyveler aracılığıyla insan sağlığına da zarar veriyor.

"Organik hayat emek istiyor"

Buğday Derneği Koordinasyon Kurulu Üyesi ve dernek gönüllüsü Oya Ayman ile organik hayatla ilgili uzun bir söyleşi yaptık. "Ne yediğinizden çok onun nasıl üretildiğini bilerek yemeniz önemli" diyen Oya Ayman, organik bir hayatın emek ve çaba gerektirdiğini vurguluyor.

Öncelikle organik annelik kavramıyla başlayalım. Neredeyse hamilelik öncesi başlayan plan ve programlarla, beslenme reçeteleriyle kozmetikten temizlik ürünlerine uzayan bir süreç olan organik annelik bir gereklilik mi, yoksa bir trend mi?
Organik annelik tanımı bana biraz tuhaf geliyor. Çünkü her anne yavrusunu sağlıklı gıdalarla beslemek ister. Çocuğunu daha sağlıklı, daha iyi gıdalarla yetiştirme konusunda farkındalığı olan annelerden bahsederken, illa bir tanım yapmak gerekiyorsa ekolojik farkındalığı olan anneler diyebiliriz. Öte yandan çocuğun sağlıklı beslenmesi konusunda babalara da görev düşüyor. Bu sorumluluk duygusu ve bilinç bizi organik beslenme kavramıyla tanıştırıyor.

Organik beslenme nedir?
Kentleşme süreciyle birlikte şehirli insanla, toprakta üreten insan arasındaki bağ neredeyse tamamen koptu. Çoğu insan sağlıklı gıdaya nasıl ulaşabileceğini bilmiyor, hangi ürünü alacakları konusunda kararsızlık yaşıyorlar. Organik sertifikalı ürünler de bu ihtiyaçtan ortaya çıktı. Biz de, Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği olarak ekolojik tarımın yaygınlaşması ve ekolojik ürünlere erişimin kolaylaşması amacıyla çalışmalar yapıyoruz. Bunlardan biri de; ilkini Şişli Belediyesi ortaklığıyla 2006 yılında kurduğumuz % 100 Ekolojik Pazarlar projesi.

Organik pazarların amacı, ekolojik ürünlerin yaygınlaşmaşı

Ekolojik pazarlar bu anlamda bizi sağlıklı gıdaya ulaştırma konusunda önemli bir araç, değil mi ?
Organik pazarların en temel amacı; ekolojik ürünlerin yaygınlaşması, hem mesafe hem de fiyat anlamında daha erişilebilir olması. % 100 Ekolojik Pazarlar'da tezgah açanların büyük bölümü ürünleri tarladan toplayıp pazara getiren çiftçiler. Ekolojik pazara gelen insanlar çiftçilerle yüz yüze ilişki kurabiliyor. Üretici tohumu nereden temin ediyor, nasıl yetiştiriyor gibi soruların yanıtlarını bulabiliyorlar. Bu pazarların müdavimleri bir süre sonra tüketici konumundan "türetici" konumuna geçiyor. Türetici nedir? Tüketimi değil, kullanarak dönüştürmeyi benimseyen, adil ve doğayla dost üreticileri destekleyen kişiler türeticidir. % 100 Ekolojik Pazarlar'dan alışveriş yapanlar, bir yandan doğa dostu üretim yapan üreticiye destek oluyor, diğer yandan da doğal sistemlerin sağlıklı işlemesini destekliyor.

İlk ekolojik pazardan bugüne 11 yıl geçmiş Dünden bugüne baktığınızda nasıl bir gelişme görüyorsunu ?
11 yıl içerisinde üretici sayısında ve ürün çeşitliliğinde büyük artışlar oldu. % 100 Ekolojik Pazarlar'dan alışveriş edenlerin sayısı 5 binin üzerinde. Bugün Türkiye'de % 100 Ekolojik Pazar markasıyla Buğday Derneği'nin denetlediği pazarların sayısı sekize ulaşmış durumda. % 100 Ekolojik Pazarlar, İstanbul'da Şişli, Kartal, Küçükçekmece, Beylikdüzü, Bakırköy'de, İzmit'te, Kayseri'de Talas ve Kocasinan'da kuruluyor. Ayrıca Buğday Derneği'nin başlattığı ekolojik pazarları örnek alıp açılan toplam pazar sayısı 16 oldu. 11 yıl içinde oluşturduğumuz ekolojik pazar modelinde artık yeni bir sisteme geçiyoruz. Buğday Derneği olarak % 100 Ekolojik Pazarlar'da gönüllülükle üstlendiğimiz operasyonel sorumluluğu, olması gereken paydaşlara aktarıyor ve sorumluluk alanımızı, 11 yıllık deneyimle oluşturduğumuz sistemin denetimine, izlemeye ve pazarların sağlıklı gelişmesi yolunda danışmanlık vermeye taşıyoruz. Bu yeni sistem, Buğday Derneği için yeni projeler üretmek için de enerji anlamına geliyor… Sizin de dikkat çektiğiniz gibi, yeni dönemde enerjimizi yeni projeler için kullanacağız. ESAS'lı (Ekolojik, Sağlıklı, Adil ve Sürdürülebilir) üretim-türetim döngüleri oluşturma hedefiyle geliştirdiğimiz %100 Ekolojik Pazarlar projesinin ve markasının sahibi olarak, ekolojik pazarların sürekliliği konusunda sorumluluğumuzun farkındayız. Bu farkındalıkla tarım ve gıda konusunda öncü bir sivil toplum kuruluşu olarak, ekolojik bütüne saygılı, adil ve güvenilir gıda sistemlerinin yaygınlaştırılması, bu yönde yeni modellerin geliştirilmesi yolunda adım atmayı ve doğa dostu gıdaya ulaşım konusunda modeller geliştirmeyi sürdüreceğiz.

Gıda toplulukları ile organik ürünlere erişim kolaylaşıyor

Sağlıklı gıdaya ulaşmak için bize önerebileceğiniz adresler neler ?
Türkiye'nin çeşitli yerlerinde gıda toplulukları kuruluyor. İnsanlar bu topluluklarda bir araya gelip çiftçilerle bağ kuruyor, çiftçilerin ürününe alım garantisi vererek, olası zararlarına da ortak olarak onları destekliyor, gerekirse çiftçiye ekim, dikimde, çapada ya da hasatta yardım ediyor, anlaştıkları çiftçilerin ürünlerinden kendi alışveriş listelerini oluşturuyorlar. Buğday Derneği olarak yayımladığımız www.gidatopluluklari.org sitesinden Türkiye'nin çeşitli yerlerinde kurulan gıda toplulukları hakkında bilgi alınabilir. Örneğin İzmir'de Gediz Ekoloji Topluluğu var. Topluluk destekli buğday üretimi ve yumurta üretiyorlar. İstanbul'da doğa dostu ürünlere ulaşmak isteyenler Kadıköy Gıda Topluluğu, Taksim Gıda Topluluğu gibi gruplara dahil olabilirler.

Bir ürünün sağlıklı olması için organik sertifikalı olması şart mı ?
Hayır. Organik sertifikası olmadan sağlıklı gıdaya ulaşmanın yolu, doğru üretim yapan çiftçiyle iletişim kurup ürünlerini satın alarak, onu desteklemekten geçiyor. Ne yediğinizden çok, onun nasıl üretildiğini bilerek yemeniz önemli. Soframıza gelen her gıda için "nasıl üretiliyor?" sorusunu mutlaka sormalıyız. Gerçek gıdaya ulaşmak için öncelikle hangi yöntemlerle üretiliyor, kimyasal ilaç, kimyasal gübre kullanılıyor mu, depolama koşulları nasıl, katkı maddesi kullanılmış mı, gibi sorular sormak gerek.

Diyelim her ürünü organik alamıyoruz. Birkaç ürün alma olanağımız varsa önceliği hangi ürünlere verebiliriz?
Toprak altında yetiştiği için patates, havuç, kereviz gibi ürünler zirai ilaçları en fazla bünyesinde bulunduran ürünler arasında. Aynı şekilde sofralardan eksik olmayan ekmeğin hammaddesi buğdayda da çok fazla tarım ilacı kullanılıyor. Bu ürünler organik temin edilse büyük fark yaratabilir.

Daha doğal bir hayat için sizin tavsiyeleriniz neler?
Diyelim ki doğa dostu yöntemlerle yetişmiş ya da organik sertifikalı ürüne ulaşamıyorsunuz, ama en azından gıdaları mevsiminde tüketebilirsiniz. Mevsiminde meyve sebze yerseniz daha az kimyasal ilaca maruz kalacaksınız. Bununla birlikte ekmek çok fazla tükettiğimiz gıdalardan biri. Ununuzu eğer topluluk destekli buğday üreten üreticilerden alır; ekmeğinizi, kekinizi onunla yaparsanız, şekeri mümkün olduğunca azaltıp yoğurdunuzu, salçanızı kendiniz yaparsanız aileniz için doğal beslenme yolunda önemli bir adım atabilirsiniz.

Hayvansal ürünler de organik tercih edilmeli

Organik etle ilgili Türkiye'de durum nedir? Sizin bu konudaki beslenme öneriniz neler ?
Hayvansal ürünlerde organik sertifika çok önemli! Bugün Türkiye'de GDO'ya izin verilen tek ürün hayvan yemi. Organik üretim dışındaki hayvanların çoğu GDO'lu yemlerle besleniyor. Bu nedenle hayvansal ürünleri organik olarak tüketmek ya da merada otlayan hayvanların ürünlerini tercih etmek gerek. Benim önerim et tüketimini de belli bir oranda azaltmak. Ayrıca yoğun hayvancılıkta kullanılan antibiyotikler ve hayvan refahının düşünülmemesi de eti az tüketmemiz için bir neden olabilir.

Anneler organik gıda dışında bebekleri için kullandıkları bez, deterjan, banyo bakım ürünleri gibi diğer pek çok ürünün de doğal, organik olması konusunda titizler. Sizin tavsiyeniz nele ?
Ekolojik temizlik ve kozmetik ürünleri ekolojik pazarlarda rahatlıkla bulunabiliyor. Ancak mutlaka satın almanız gerekmiyor. Ekolojik pamuklu bezler var; bebeğinizin altını onlarla bağlayarak bir çözüm üretebilirsiniz. Evde kendi deterjanınızı kendiniz yapabilirsiniz; karbonat, arap sabunu, çamaşır sodası, elma sirkesiyle bulaşıktan çamaşıra ve yüzey temizliğine kadar pek çok çözüm üretmek mümkün. Mercan Yurdakuler'in hazırladığı www.zehirsizev.com sitesinden bu konuda tarif alabilirsiniz. Uzmanlar bağışıklık sistemi henüz tam gelişmemiş yeni doğan bebeklerde özellikle organik giysileri tavsiye ediyor.

Organik tekstil konusunda annelere tavsiyelerini ?
Bu ürünler için yapılan beyazlatma işleminde başta dioksin olmak üzere insan sağlığına zarar verebilecek pek çok zehirli madde açığa çıkıyor. Ayrıca üzerinde plastik baskılar olan çok renkli giysiler yerine beyazlatılmamış iplikten (ekru) dokunmuş ya da organik, doğal kıyafetler seçilebilir.

Aileler çocuklarını ne kadar doğal beslemeye çalışsa da bir noktadan sonra kontrolü kaçırabiliyorlar. Bu konuda dengeyi nasıl tutturmak gerekiyor?
Oğlumu yetiştirirken onu mümkün olduğunca doğal gıdalarla beslemeye, zararlı gıdalardan uzak tutmaya özen gösterdim. Evimizde televizyon yoktu. Bilgisayarı belirli saatlerde kullanmasına izin verdik. Çocukların sınırlamalara ihtiyacı var, o zaman size daha fazla güveniyorlar. Ancak bazen ipin ucunun kaçtığı zamanlar oldu. Kendi yaptığım hatalardan çıkardığım ders şu ki; önemli olan net ve örnek olmak. Mesela oğlum -bizim evde kola içilmese de- arkadaşlarının doğum günlerinde kola içtiğini söylüyordu. Bu anlamda tamamen uzak durması pek mümkün olmayabilir. Sonuç olarak "en iyi eğitim örnek olmaktır" şiarından yola çıkarak, siz zararlı ürünleri ne kadar az tüketirseniz çocuğunuz da sizi örnek alarak büyüdüğü için uzak duracaktır diyebiliriz.

Hazırlayan: Melike YILDIRIM

ARKADAŞINA GÖNDER
%100 organik hayat mümkün mü ?
* Birden fazla kişiye göndermek için, mail adresleri arasına “ ; ” koyunuz
SON DAKİKA