Biz kadınlar bazen erkeklerden çok daha güçlü olabiliyoruz. Dişilik ve ilişkileri aşka programlama eğitimlerime katılan kadınlardan bana çoğunlukla bu soru gelir: "Seda Hanım, neden hep biz değişmek zorundayız ki? Bu eğitimleri erkekler de alsa olmaz mı? Bakın biz onlardan zaten daha güçlüyüz, biraz daha ilerlersek bize uygun güçlü erkek kalmayacak." Ve ben her seferinde tatlı tatlı gülerim. Bir gün yine koçluk yaptığım bir kadınla konuşuyorduk. Çok dertliydi. "Artık bıktım. Kocam benim hiçbir yaptığımı takdir etmiyor. Ben de onun kadar çalışıyorum. Eve ekmek getiriyorum. Evle ilgili pek çok işi ben yapıyorum. Bütün ödemeler, faturalar, angaryalar benden soruluyor. Yemek pişiren, alışverişi yapan da benim. Elbette her şeyi mükemmel bir şekilde yapamıyorum. Bana anlayış göstereceğine, sürekli hatalarımı yüzüme vuruyor." Yine eğitim gruplarımdan birinde başka bir kadın şunları anlatıyordu: "Sevgilim benimle yeterince ilgilenmiyordu. Aslında koruyucu bir tip de değildi. Mesela gece geç saatte tek başıma eve dönüyorum. Merak edip aramıyordu bile. Kendi çantamı bavulumu kendim taşımak zorundaydım. Artık sinir olmaya başlamıştım. Nihayet ilişkimizi sonlandırdım. Bu adamın huyu bu, değişmez diyordum. Oysa üç ay sonra bir başka kadınla birlikte olmaya başladı. Beni sinirimden kudurtan şey, bu kadına tam bir centilmen gibi davranması oldu. Sizce ben nerede hata yaptım?" Son zamanlarda bu hikâyelerden gitgide daha fazla duymaya başladım. Kadınlar çok güçlü görünüyorlar. Erkekler de güçlü bir kadın gördüklerinde onlara yaslanıveriyor... Eğitimdeki kadına sordum: "Peki siz etrafınızdaki kişileri kontrol etmeyi sever misiniz?" "Evet. Ama bunun sebebi, herkesin bana güvenmesi. Artık bunu değiştirmek elimde değil. Zaten hayatıma giren pek çok erkekten daha iyi problem çözebilirim ben. Onların uğraşıp vakit harcamalarını beklemektense, ben kendim her şeyi hallediveriyorum."
ELEŞTİRMEYİN, GÜVENİN
Biliyor musunuz? Biz Türk kadınları, erkeklerimizi çocuk bırakmak istiyoruz aslında. Sonra da onları karşımıza alıp kızıyoruz. Bu gelenek oğlan anneleriyle başlıyor. Sürekli onlar için her türlü problemi çözüyoruz. Duygusal bir sorunla karşılaşmalarına tahammül bile edemiyoruz. Üzüldüklerinde adeta dişi bir kaplana dönüşüyoruz. Çok güçlü ve dişli bir kadın imajıyla büyümelerine sebep oluyoruz. Sonra oğlanlar büyüyor. Biz onları tam bir erkek haline getiremediğimiz için, bu kez gelinler devreye giriyor. Ama gelinler de aslında aynı tip annelerin tornasından çıkıyor. Oğlanlar yetişkin birer erkek olduklarında artık bilinçaltları anneleri gibi kuvvetli, çözümcü, kendilerini koruyup kollayan kadınları seçiyor. Bu kadın onu hayatı boyunca sırtında taşımak zorunda kalıyor. Biz Türk kadınlarının dişilik gücü, anne rolünden geliyor. Sevgili olmayı öğrenemiyoruz. Hep vermek peşinde koşuyoruz. Özellikle güçlü kadınlar, hayatlarına giren erkekler zayıf davrandığında bütün kontrolü ellerine alıyor. Sorunları çözmeyi onlara bırakmak yerine kendileri çözüyorlar. Oysa ki, gerçek bir dişi, gücünü sadece anne rolünden değil, sevgili rolünden de alır. Gerçek bir dişi, alır. Vermez, alır. En azından bunun dengesini kurar. Eleştirmez, güvenir. Erkeğin kendi yöntemleriyle sorunu çözmesine, büyümesine izin verir. Ondan yardım ister ve alır. Bunları yapamazsak, hayatımızdaki adam zaman içinde gerçek bir erkek olmak yerine çocuğumuz haline gelir. Ne bir anne olarak ne de sevgili olarak, erkeklerimizi, oğullarımızı kontrol etmeye, korumaya kalkışalım. Biraz geri çekilelim ve anne yerine sevgili olmasını öğrenelim. Hiçbir şey tek taraflı değildir. Erkekleri suçlayamayız, onları yetiştirenler de biziz işte...