- Hep çok giyilebilir tasarımlar yaptım ama medya yanlış bir algı oluşturdu diyorsunuz yani…
- Evet modaya ilk adım attığımdan bu yana, koleksiyonlarımın yüzde 90'ı giyilebilir tasarımlar oldu. Ama gazetelerde sadece o avangard tasarımlara yer verilmesi, son tüketicinin algısını çok olumsuz etkiledi.
- Ama avangard tasarımlara da oldukça geniş yer vermeyi sürdürdünüz…
- Evet, çünkü defileleri izleyenler için de defilenin bir çeşit kültürel etkinlik ve deneyim olmasını, bu defileleri izlerken keyif almalarını istedik. Dediğim gibi bu bizim bazen aleyhimize oldu.
- Bu sanatsal avangard parçaların son tüketici üzerinde yanlış algıya yol açtığını söylüyorsunuz ancak bir yandan da Lady Gaga gibi isimler sizinle iletişime geçiyor ve siz onlar için yine avangard parçalar hazırlıyorsunuz. Hiçbirimizin Gaga'nın sizin tasarımınız olan o baloncuklu elbisesini ya da Grammy Ödül Töreni'ne içinde geldiği yumurtayı unutması imkansız. Peki o zaman bu bir strateji hatası mı?
- Aslına bakarsanız sanırım bunun nedeni bir sentez yaratma isteğimiz… Biz hem bu sanatsal parçalarla hem de hazırladığımız giyilebilir kıyafetler arasındaki bağlantıyı ortaya koymaya çalışıyoruz aslında. Giyilebilir tasarımlarım da çok fazla detaydan oluşuyor, onlar da o avangard parçaların bir yansıması ve bence bu koleksiyonlarımı çok daha değerli yapıyor.
- O kadar çok tasarımcı, o kadar çok ürün var ki… Belki de biraz diğerlerinin arasından sıyrılmak için mi bu yoğun ve çok yönlü çalışma…
- Bir tasarımcı olarak kendimi daha iyi ifade edebilmeye çalışıyorum ilk olarak. Ama dediğiniz gibi çok ürün var, kimsenin artık bunlar arasında bir şeyleri ayırt etmeye zamanı ve enerjisi yok. Paris Moda Haftası'nda defileler art arda. Kimsenin her koleksiyonu aynı enerjide izleyecek hali kalmıyor. Hemen bitsin ve gitsin istiyor. Biz de koleksiyonu duran mankenler üzerinde tanıttık. Bir yandan da koleksiyona ilham veren bir kısa filmi defile için gelenlerle paylaştık. Böylece tüm hikayeyi görüp bir yandan da koleksiyonu uzun uzun detaylı bir şekilde izleme şansları oldu. İnsanlar bizi tanıdıklarında daha çok seviyor.
MODERN DANS PERFORMANSLARINI SEVİYORUM
- Sunumlarla koleksiyon tanıtımlarını daha da kişiselleştirmeye çalışıyorsunuz.
- Aynen, daha çok kişiselleştirme çabası. Hani 'yavaş yemek' akımı var ya biz de 'yavaş moda' akımı yaratmaya çalışıyoruz. Bu kapsamda mesela bir önceki sezonda hazırladığım bir tasarımı daha da mükemmelleştirip bir sonraki sezonda tekrar beğeniye sunuyorum. Son dönemde daha önceki işlerimi mükemmelleştirme çalışması bana daha heyecan veriyor. Bunun bir nedeni de müşterinizin sizin ilerlediğiniz hızla ilerlememesi. Mesela koleksiyonunuzdan bir parçayı beğeniyor. O elbisenin vücuduna tam oturduğunu ve kendisini çok güzel gösterdiğini düşünüyor ve ona benzer bir başka elbise daha istiyor. Bunu da unutmamak lazım bir tasarımcı olarak.
- Konuşmanızda kendinizden bahsederken 'moda sanatçısı' dediniz… Böyle mi görüyorsunuz kendinizi?
- Böyle bakılabilir evet. En yakını bu herhalde. Fikirlerden bir film de çıkabilir, bir enstalasyon da çıkabilir, bir koleksiyon da çıkabilir bence.
- Bir sanatçı olarak sizin özellikle takip ettiğiniz bir sanat dalı ya da bir sanatçı var mı?
- Modern dans performanslarına çok gidiyorum. Müziği çok seviyorum. Aslında görsel sanatlarla uğraşanları, müzisyenlerin 'fakir kuzeni' olarak görüyorum. Çünkü elde etmeye çalıştığımız aynı etki ama asla onların etkisine ulaşamıyoruz. Ses görsellikten daha derin bir şey bence.
BU ÜLKEYLE DİYALOĞUM SONRADAN OLUŞTU
- Kıbrıs doğumlusunuz. Çocukluğunuzdan beri Londra'da yaşıyorsunuz. Paris'te koleksiyon tanıtıyorsunuz. Kendinizi Türk olarak görüyor musunuz?
- Etnik kökenim Türk. Tabii ki Türkiyeli olarak görmüyorum kendimi. Burada büyümedim. Bu ülkeyle sonradan diyaloğum oluştu aslında.
- İstanbul'un size ilham verdiğini ve dünyanın en güzel şehri olduğunu söylediniz…
- Evet doğru. Bu şehirde okumadım, yaşamadım. Ancak birçok şehir gördüm ve bence en güzeli gerçekten de İstanbul.
- Nesini seviyorsunuz İstanbul'un?
- Bence hem en güzel hem de en ilginç şehir. Burada yaşadığınız için bence şanslısınız. Bu şehirden çok ilham alıyorum. İlle de tasarım anlamında değil ama farklı birçok şekilde burası bana ilham veriyor. Sokağa çıkın mesela ne kadar farklı yüz görürsünüz. Hiçbir şehirde böyle bir şey yok. Çok farklı ırklar yaşıyor. Bu da bana ilham veriyor.
DAVALAR AÇILIYOR
- Büyük markaların sizi kopyalamasından duyduğunuz rahatsızlığı dile getirdiğiniz konuşmanızda…
- O büyük markalar bizim fikirlerimizi daha alınabilir, sade bir hale getirip satıyorlar. Daha büyük kitleler alıyor onların yaptıklarını. Ama bunun yerine tasarımcılardan kapsül koleksiyon isteseler her iki taraf da bence daha memnun kalabilir.
- Neden dava açılamıyor?
- Dava açılıyor. Ama davayı kazanmak imkansız. Düğmenin rengi, dikiş aralıkları farklı oluyor ve siz böyle olduğu için davayı kazanamıyorsunuz.
KIYAFETİMİZİ HOŞ BİR ŞEKİLDE GİYEN BİR KADINDAN DAHA GÜZEL BİR ŞEY YOK
- Chalayan marka kıyafet giyen kadın görünce ne hissediyorsunuz?
- İşin en güzel yanı bu. Defileden ve diğer birçok şeyden çok güzel.
- Herkes farklı kombinler yapıyor. O kombinlerle nasıl yorumluyorsunuz?
- Bazen "Ne kadar güzel olmuş, nasıl bir araya getirmiş" bazen de "Nasıl bununla bunu giymiş" diyorum. Ama güzel bir kadın güzel bir şekilde giydiyse bundan daha güzel bir şey yok.
VİONNET İÇİN COUTURE HAZIRLAMAKTAN MUTLUYUM
- Şu an neler yapıyorsunuz?
- Chalayan markası devam ediyor. Paris Moda Haftası'nda koleksiyonlarımızı tanıtıyoruz. Vionnet markasının couture koleksiyonunu hazırlıyorum. Ocak ayında Paris Haute-Couture Haftası'nda tanıtıldı bu koleksiyon. Bir de kendi markam altında erkek koleksiyonu çıkartacağım uzun bir aradan sonra.
- Avangard tasarımlarıyla tanınan bir modacının Vionnet gibi klasik tasarımlarla tanınan bir marka için couture koleksiyonu hazırlaması şaşırtıcı…
- Vionnet'nin tasarım direktörü Goga Ashkenazi de Istancool için Türkiye'deydi ve o da konuşmasında bu konudan bahsetti. Vionnet'nin klasik bir duruşu var ve tabii ki bu öze sadık kalarak tasarım yapıyoruz.