Murat Yıldırım dizi sektörünün jönlerinden. Âşık, zengin adam rollerinin ardından Suskunlar'daki performansıyla oyunculuk adına farklı uçlara nasıl gidebildiğini kanıtlamıştı. Başrol oynadığı yeni bir film vizyona giriyor, ismi Kırımlı ve bu film Yıldırım'ı farklı bir karakterde görmek için bir şans. Yıldırım'la ilk röportajım değil bu. Popülaritesinin tavan yaptığı dönemde bir araya gelmişliğimiz vardı. O zamankiyle şimdiki Murat Yıldırım arasında epey fark gördüm. Daha rahat, daha neşeli, kendini kasmayan bir Murat Yıldırım'la röportaj yapmak keyifliydi. Bir süre önce oyuncu Burçin Terzioğlu ile evliliğini bitiren Yıldırım, değişen hayatını, kendi içinde yaşadıklarını ve filmini anlattı. Biraz da filmden söz edelim... Bugüne kadar izlemediğiniz bir Murat Yıldırım'ı beyaz perdede görmek istiyorsanız, 12 Aralık'ta vizyona girecek Kırımlı'yı kaçırmayın. Filmin başrol oyuncusu Yıldırım, Almanlar için Ruslara karşı savaşan bir Kırım askerini canlandırıyor. Film, İkinci Dünya Savaşı yıllarında geçiyor... Türk sineması için konu dönem olunca bir dakika düşünüyor insan. Oysa bu düşünmeden izlenesi bir film. Kostümler, mekanlar, sahneler, oyunculuklar çarpıcı. Hiçbir şey sakil durmuyor. Filmde Murat Yıldırım, Kırımlı Teğmen Sadık Turan'ı canlandırıyor... Ve Almanca konuşuyor!
- Aşk ve Ceza zamanı röportaj yapmıştık. Böyle değildiniz, farklı görünüyorsunuz...
- Daha stresliydim. O zamanlar kendimle alakalı sıkıntılarım vardı. Bir buçuk senedir daha rahat hissediyorum kendimi. Bazıları bunu boşanmama bağlıyor ama doğru değil. Bir insan içini dışına çıkarmalı, kendisiyle yüzleşmeli.
- Boşanma süreci de buna yol açmış olabilir. Bunda yanlış bir şey yok ki...
- Tabii ki ama bu çok öncesinde başlamış bir durum.
- Anı yaşama noktasına geçtiniz yani...
- Her günün kendine ait testleri var. Bir şeye konsantre olup önce onu halletmek gerekir. Sonraki hedefe daha sonra kilitlenilir. Yoksa algı dağınıklığı oluyor.
- Tüm evliliğiniz süresince popüler biri oldunuz. Boşandınız. Yeni bir düzene geçtiniz mi?
- Geçmeden olur mu? Alıştığınız bir hayattan bambaşka bir hayata geçiyorsunuz. Yeni bir hayat, yeni karşılaşılacak durumlar...
- Bitişler hep zordur. Boşanma süreciniz zorlu muydu?
- Olmaz olur mu? Herkes için zor. Ama bazen hayatta iki tarafında iyi olması bir ilişkinin bitmeyeceği anlamına gelmiyor. Siz iyi biri olabilirsiniz, karşı taraf da iyidir ama bazen o bir aradalık uzun süre devam edemez hale gelir. Önemli olan o zaman zarfı içinde, siz sorumluluklarınızı yerine getirdiniz mi? O vicdanla baş başa kaldığımda rahatım.
- 20 Haziran'da evlenmişsiniz. 30 Haziran'da boşanmışsınız. Tesadüf mü?
- Tarih insanların uydurduğu bir kavram. Sizin kendi koyduğunuz kurallar denk geldiğinde tesadüf oluyor.
- 'Sencil' diye bir kelime türetmişsiniz ve sencil biri olmaya başladığınızı söylüyorsunuz. Nedir bu sencil?
- Ben kendi için seven biri değilim. Birisini seviyorsam, o kişiyi o olduğu için severim. Yani ben o kişinin yanında çok iyi hissediyorum diye sevmek biraz bencilce geliyor bana. İnsan tabii ki rahat eder sevdiği kişinin yanında olursa. "Artık bana iyi davranmıyorsun, kendimi senin yanında iyi hissetmiyorum", gibi cümleler bencilce. Bu karşı tarafı değil, kendinizi sevdiğiniz bir ilişki. Kendi doğrularım doğrultusunda, sevdiğim kişi o doğrularıma uyduğu için severim. Karşılık beklemeden seviyorum. Anne karşılık beklemeden sever çocuğunu, çocuğu hata yapsa bile görmezden gelir. Bazen bu kadınla erkek arasında da olur. Sevgi çok acayip bir şey...
- Bundan sonra sizi nasıl bir hayat bekliyor, bekar ve popüler olarak?
- Ben öyle günlük ilişkiler yaşayan biri değilim. Hiç olmadım da. Kendi ruhuma karşı öyle bir şey yapmam. İnancımla alakalı bu durum. Günlük ilişkileri olan biri değilim, birini seversem âşık olursam o bu saatten sonra evleneceğim kişi olur zaten. Öbür türlüsü yorar. 50-60 tane sevgilim olsa, 65'incinin kim olduğu fark etmez. Bir ya da iki fark eder.
- 'Az bulunan erkeklerdenim' diyorsunuz yani... Hele modern yaşamlarımızda...
- Bunu erkek kadın olarak değerlendirmeyelim. Anlık keyifler uzun zamanlı keyiflerin canına okur. Ben uzun zamanın keyfinin tadına varmak istiyorum.
- Hep böyle düşünen biri miydiniz?
- İnandığım şeyleri yaşıyorum ve onları konuşuyorum. Yaşamadığım hiçbir şeyi konuşmuyorum.
- Savaşın eskiden kuralları belliymiş. Günümüzde her an bir savaşın içindeyiz ama kuralları yok...
- Fight Club filminde geçen bir tanım var; 'Bizim neslimiz büyük depresyonu ya da büyük savaşı yaşamadı. Bizim savaşımız ruhsal bir savaş, bizim depresyonumuz kendi hayatlarımız.' Çok güzel bir cümle bence. Bir tane doğru vardır; değer bilmek! Acınızın da, yaşayacağınız güzel şeylerin de kıymetini bilmek gerekir.
- Siz dirençli biri misiniz?
- Şimdiki hayatımda biraz daha öyleyim diyebilirim. İnsan inandığı şeyin arkasından gitmeli.
Kendim için kavga ettiğimi hatırlamıyorum
- Adana'da geçmiş lise çağınız...
- Delikanlılığı Adana'da geçince bir insanın hayatı etkileniyor haliyle. Başkalarının kavgalarına girip, onları ayırırken dayak yemekle geçti gençliğim (gülüyor). Serseri değildim ama arkadaşlarım biraz serseriydi. Adana gençlerin kanının hızlı aktığı yerlerden. Çok tehlikeli ortamlara girdim ama Allah korudu. Niyetim iyiydi herhalde, bir şeyleri korumaktı, araya girmekti hep amacım. Kendim için kavga ettiğimi hatırlamıyorum.
- Maço bir tarafınız var mı Adana'dan miras kalan?
- Maçoluğu nasıl tanımlıyorsun bilmiyorum ki? Adam gibi adam olmak isterim her zaman. Günümüzde herkesin yanlışının doğru, doğrusunun yanlış olduğu bir ortamdayız. 10 sene önce çok ayıpladığımız, "Böyle şey olur mu?" dediğimiz şeyleri alkışlar olmuşuz. Adam olmak aslında adem olmaktır, insan olmaktır özünde. Adam olmanın kurallarını iyi bilmek lazım. Ben de öyle olmak isterim, bu maçoluk mu? Bilmem. Bence değil.
- Mühendislik eğitimi aldınız. Matematik kafasına sahip olmak insanın hayata bakışına ne yapar?
- Hayatın gerçekleriyle karşılaşmamışsa sıkıcı olabilir. Her şeyi sayısal olarak değerlendirir ki, bu kendisine ve çevresine sıkıntı verebilir. Oyunculukla birleşince bu kafa hayatı daha iyi anlamaya çalışma, içine girme haline gelir ve keyifli olur. Analitik zeka olayları yorumlamada önemli.
- Oyunculuğa bu kadar gönülsüz başlayıp, nasıl bu kadar başarılı oldunuz?
- O zamanlar tiyatrodan ağabeylerimiz vardı, televizyona o zaman için çok sıcak bakmıyorlardı. Sonra sonra güzel işler oldukça, tiyatrocular kendilerini dizilerde de kendilerini ifade edebilmeyi başardıkça televizyon da cazip hale geldi. İlk başlarda dizi oyunculuğuna öyle bakıyordum ama şimdi televizyon, tiyatro ve sinema hepsi bir gönlümde. Bir sahne oynarsınız dizinin birinde, bir evdeki problemi çözer...
İyi biri olduğumu düşünüyorum
- Yeni halinizin daha doğru dürüst bir adam olduğunu mu düşünüyorsunuz?
- İnsanın bunu her gün kendine sorması lazım. Ben soruyorum. Yarın ne olacağımı bilemem ama kendimi şu an için iyi bir insan olarak değerlendirebilirim. İnsanın saniyede ruhu değişiyor.
- Geriye dönüp baktığınızda bu sorgulamada "Şu zamanda kötü bir insandım" diyor musunuz?
- Çok diyorum. Hatayı görmek üzerine kurulu şu anki hayatım. Kendi hatalarımı görüyorum, onları düzenliyorum. Bazı kurallar koydum ve onları uyguluyorum. İnsanın nefsine müdahale etmesi ve onu idare etmesi büyük komutanlık aslında.
- Ne zamandır bunu yapıyorsunuz. Kırılma noktanız ne?
- Yastığa başımı koyduğumda düşünmeye başlıyordum oysa her an düşünerek yaşamak gerekiyor. Bir gün, bir oyuncu arkadaşımla sohbet ediyorduk, yine yapmadığım şeyleri konuşuyorum. Bir an dedim ki, "Bu muhabbetti kesmek istiyorum," Çünkü arkadaşım anlattıklarını yaşayan biriydi ama ben anlattıklarımı yaşamıyordum. Ertesi gün değişim başladı. Artık yapmadığım bir şey hakkında konuşmuyorum.
- Geleceğe dair plan program yapmaktan mı söz ediyorsunuz?
- Her gün çok önemli benim için. Dün geçti bitti. Yarın da elimde değil. Bugün burada seninle muhabbet ediyorum, keyif alıyorum. Eskiden röportaj yapmak keyifli gelmiyordu. İşimle alakalı bir zorunluluk gibiydi. İnsanın rahatlığı mutluluğu kendi içinde.
- Hacca ve umreye nasıl bir hisle gittiniz?
- Bu da hayatın içinden bir durum. Dini istismar edenler olabilir, farkındayım. İnsanın aslı, niyetidir. Hacca gidersiniz, gitmezsiniz, saygı duymaktır önemli olan. Bu kulla Allah arasındaki bir durumdur. Önemli olan dini, umreyi, haccı bu tür durumları nasıl yaşad-ı ğım. Önyargılarımız var, tanımayan insanlar bu duruma dair yorum yapıyor. İnanan bir insanım ve oraya gitme arzum inancımdan dolayı.
Ezberden Almanca konuştum
- Almanca konuşuyorsunuz filmde... Biliyor muydunuz?
- Şu an sorsan hiçbirini hatırlamıyorum bir yıl önceydi çekimler. Akşam ezberleyip, sabah sete çıkıyordum. Geceleri çok erken kalkıyordum. Bir gün sonrasının Almanca metnini ezberlemek zorundaydım. Hem Selma Ergeç hem de Baki Davrak çok yardımcı oldular. Set aralarında herkes sohbet ederken, kendi kendime Almanca konuşuyordum.
- Epey dayak yemişsiniz, zorlu şartlarda çalışmışsınız...
- Çok güzel dayak yedim. Keyifli oldu sahneler, inandırıcı oldu. Kış şartları Bolu dağında... Soğuktu elbette, dünyanın her yerinde film çekerken bu şartları görebiliyorsunuz. Ama çalışmayı seviyorum. İnsanlar ne zorluklarla çalışıyor bizimki keyifli yorgunluktu.
- Çok zayıflamışsınız...
- 12 kilo verdim. Hitler'in kampında kalan bir asker, doğru dürüst yemek yemiyor. Zayıf olması gerekiyordu. İki, üç kat kıyafetin altında bile o zayıflık farkedilmiyor, iyiki zayıflamışım.
- Savaşı anlatan filmlerle aranız nasıl?
- Severim. Fury'e gitmedim ama merak ediyorum. Tarafsız Bölge ve Er Ryan'ı Kurtarmak favori savaş filmlerimden...