Çocuk doğurmak istemiyordum
- Nasıl gidiyor hamilelik?
- Normalde daha çok yerdim ama hamilelikte daha az yiyorum. Çünkü mide bulantıları yaşıyorum. Aşırı iştahlı yediğim söylenemez. Ama sürekli tahlil yaptırıyorum, ne eksikse vücudumda ona göre beslenmeye çalışıyorum. Bu konuda eşim çok titiz. Yedinci ayınmdayım, altı kilo aldım. Normal gidiyorum aslında. Bebeğin kilosu çok iyi. Beş-altı kiloyla hamilelik bitirmek çok zor. Vücudum hâlâ adaleli ama ödemim çok. Karnım çok kaslı ve küçük olduğu için çocuk zorlanıyor sanırım. Dün gece gerildiğimi hissettim. Dokuz kiloyla tamamlamayı planlıyorum. Bu gidişle 3 kilo 600 gram doğacak. İlk zamanlar folik asidim o kadar yüksekti ki, ek olarak almama gerek kalmadı. Bebek zamanla o folik asit oranını normale çekti. Zaten annede olan depoları tüketiyor önce.
- Tüm beslenme düzeniniz değişti mi bebekle birlikte?
- Annem ve eşimin baskısıyla biraz değişti. Geçenlerde ıspanak yemeği yapmış annem ve biraz tuzlu olmuş. Normalde hayatta yemem ama yedim! Sonra şiştim tabii. Tuz çok ödem yapıcı bir şey. Gerekmedikçe kullanılmamalı! Dokturumun bana uzak durmamı söylediği iki şey var; şeker ve tuz! Tuz baş düşmanım! Hamilelik masajı yaptırıyorum birine, tuzlu yediğimde ödem tuttuğumu hissediyor.
- Ebru Şallı vardı düşük kilolu hamileliğiyle ünlü. Kivi yemişti bol bol... Siz neler yiyorsunuz en çok?
- Ekşi yeşil elmayı çok severim onu yedim ve ayva... Ayva mideye çok iyi geliyor ekmek gibi. Midenin suyunu alıyor, hamilelikte kaynar ya mide...
-Bu dönemdeki beslenmenizi not alıyor musunuz?
- Evet her günümü yazıyorum. Ama çok deşifre etmek istemedim. Bundan sonraki dönemde hamile, doğum sonrası kadınlarla çalışma ihtimalim yüksek olabilir. Yaşamadığım bir bu kalmıştı.
- Planlı olmadı galiba hamileliğiniz...
- Eskiden beri çocuk yapmak isteyen bir kadın değildim. Kendimi hiçbir zaman anne formatında düşenemedim. Geçen sene bu dönemler eşimle çıkıyorduk, şimdi puset satın alıyoruz. Çok farklı bir heyecan. Eşim çok istiyordu çocuk sahibi olmayı. "Acaba olur mu?" diye endişelerim vardı, yaş geçiyor çünkü... Birçok insanın benim yaşımda çocuğu olmuyor. Biz denemeye başladık ve bir anda hamile kaldım. Bunu sağlıklı yaşamama bağlıyorum. Yaptığım şeyi çok eleştirenler de var biliyorsun. Demek ki değilmiş. Yaptığım şeyin çok sağlıklı olduğunu görüyorum, kendimde görüyorum her şeyden önce! 10 yıldır bu işi yapıyorum, 10. yılını gördüğüm insanlar var. Onlar da sağlıklı. Bir hamile müşterim olsa, kendimi beslediğim gibi beslerim onu da!
- Gülben Ergen yıllarca kilo vermeye uğraştı. Onu zayıflatmayı nasıl başardınız?
- İnadını kırdım. Normalde kişiliği ve şahsiyeti çok oturmuş biri. Ve verdiğiniz her şeyi hemen kabullenmiyor. Beslenmesi yanlıştı, doğru sanıyordu. Hayata bakış açısında beslenme adına yanlışlar vardı. Onları gösterdim. Gülben öğrenmeye çok açık ama zor oldu. Bazıları bana teslim oluyor. Hülya Avşar'la iki ay kadar çalıştık. O teslim oldu mesela. Ve çok iyi sonuç aldık. Şimdi hepsini uyguluyor. Bunları Gülben'e kabul ettirene kadar zorluk çektim.
- Kiloları veriyorlar, sizi bırakıyorlar ama...
- Ben dişçi gibiyim. Dolgu kırıldığında bana geliyorlar, tamir ediyorum, gidiyorlar. Hayat bu, evleniyor insanlar, mutlu oluyor, balayı falan oluyor. Sonra geliyorlar, "İki gün ne yapayım?" diye... Yanlarında olmamı istedikleri sürece yanlarında oluyorum.
- Zor değil mi bu? İki ay boyunca sırlarını paylaşıyorsun, öğreniyorlar ve gidiyorlar...
- Zor tabii. Ama, içselleştiğin kişilerle ayrılmıyorsun. Bazen benden korkan da oluyor. Kilo alıp da bana göstermemeye çalışanlar oluyor. 10 kilonun üstünde verip de, kilo alan olmadı. Saba Tümer'le çalıştık biz. Çok zayıfladı ve üstüne kilo almadı. 10 kilonun üstünde verince metabolizma çok değişiyor. Benim sistemim farklı. Onları sadece sebze suyuyla beslemiyorum, ağır protein de veriyorum.
- Asla yenmemesi gereken şeyler ne?
- Pastane poğaçası. Kruvasan gibi hem yağlı, hem şekerli, hem unlu şeyler. Bunların sonu yok, acıktırıyor da. Eşim simit yememi çok istiyordu, geçen pazar simit yedik. Yıllar vardır yemiyordum. Yanında eski kaşarla yemedim elbette, lor peyniriyle yedim. Ertesi gün midemde kaynama yaptı, vücudumda ödem oldu. Yakamazsan kilo da yapar! Karbonhidratın sıkıntısı şu, eğer yakamıyorsan kilo olarak birikir. Protein de o kadar sıkıntı yok. Gün içindeki hareketinle onu eritirsin. Beyazlardan uzak durun, margarinden de...
En büyük heyecanım normal doğum yapmak!
- Nasıl tanıştınız eşinizle ve doğru insan olduğuna nasıl karar verdiniz?
- Bodrum'da bir arkadaş grubunda tanıştık. İstanbul'da da görüşmeye devam ettik. 15 gün boyunca hergün görüşür olduk. Çok iyi biri, arkadaşlıkla başladı ve sevgili olduk. Öyle bir süreç oldu ki, ilişkiye bir başladık o günden beri hiç ayrılmadık. İlişkilerle ilgili hepimizin sıkıntıları olmuştur doğru insanı bulana kadar. Ama ben hep o sıkıntılı dönemlerde de biliyordum ki ben doğruyum ve doğru insan gelecek. Bir insana yanlış yapmıyorsan, karşına doğru insan çıkar. Tam her şeye ara verdiğim anda çıktı karşıma. Atına binip gelen prens gibiydi. Üstelik ağır ağır ilerledi.
- Hamile olduğunuzu öğrendiğiniz anda ne hissettiniz?
- Korktum. Bencilliğin getirdiği bir korku mu, hayatımda yeni bir sorumluluk alma endişesi mi bilemiyorum. Ama Allah bugüne kadar hiç vermedi bebek, ilk kez veriyor. Bunun bir nedeni var diye düşündüm. Her şeyin bir döngüsü var. İlk defa karşımdaki insandan çocuk yapma duygusuna girmiştim. Çok güzel bir duygu bu. Normalde kontrolümü hiç kaybetmem. Asla alkol almam. Hamilelik kontrol edemediğim bir şey. Hayatımda herkesi ve her şeyi kontrol ettim. İlk defa bu susamı kontrol edemiyorum. Onun yüzünden grisini yedim. Pirinç yedim... Olmaz denilen şeyleri yaptırttı bana.
- Normal doğum mu, sezaryan mi?
- Normal! En büyük heyecanım, normal doğum yapmak. Çünkü çok merak ediyorum. Doğum sürecinde yaşanan acı denen duygunun acı olduğunu düşünmüyorum, psikolojik bir şey. Bir canlı dünyaya getirme sürecini yaşamak istiyorum. İçinden bir canlı çıkması müthiş bir tecrübe.
- Kardeşiniz Tuğba tecrübeli bu konuda o neler öneriyor?
- Tuğba normal doğum yapmamı söylüyor. Tuğba'nın hamileliğinde hep yanındaydım. 16-17 kilo almıştı, takmamıştı. Demet Kutluay ile aynı dönemde hamilelerdi, o da 30 kilo falan almıştı. Hamilelik derslerinin hepsine birlikte girdik. Doğum sırasında yanındaydım, Ali Sadi'nin kordonunu ben kestim. Her şeyi, çıkışını tüm evrelerini gördüm.
- Herkesin gözü sizin üzerinizdeyken 30 kilo alamazsınız sanırım...
- 30 kilo alsam mutlu olanlar olabilir! Çok zayıf olduğum için rahatsız olanlar var.
Sporcu gibi yaşamayı öğretiyorum
- Hakkınızda açılmış bir sürü dava varmış...
- Hiç yok biliyor musun! Yalan o haberler... Ama çok mücadele verdim son bir yılda. Ekmeklerini ellerinden aldığımı bir kitle var, onlar bana savaş açtı. Benim sistemim tamamen trainer'lık, sporcu gibi yaşamayı öğretiyorum. Sporcu beslenmesi uyguluyorum. Diyet hastalara verilir. Bana gelen insanlar hasta olmayalar. Hasta olan birini alacaksam doktoruyla hareket ediyorum. Derya Baykal'la çalıştım, diyabet o. Çok başarılı olduk, onun doktorları da tebrik ettiler beni.
- Ne yapıyorsunuz bildiğimiz diyetisyenlerden farklı olarak?
- Bir zinciri kırdım ben. Diyetisyene gidersiniz, hemen önünüze bir liste çıkar; kibrit kutusu kadar peynir, üç zeytin, bir dilim kepek ekmek diye... Ben bu anlayışı kırdım. İnsanlar artık bu listeyi görünce cinnet geçiriyor. Ekmekle kilo verilmez. İnsanlar artık, ilgi, sevgi ve özen istiyor. Birebir çalışma istiyor.
- Kaç kişilik bir ekibiniz var?
- İki aşçım var. Çay konusunda eğittiğimiz bir uzmanım var. Bunları müşteriye götüren biri var. Temel beslenme ekibi böyle. 20 kişiden fazla müşteri almamaya çalışıyorum. Kışın daha az alıyorum. 12 kişi idealdir, öyle olunca hepsiyle beraber kardeş gibi yaşarsın. Bazen sabah 08:00 yürüyüşünde bazıları denk geliyor, birbirlerine de destek oluyorlar.
- Mucize diyebileceğiniz bir müşteriniz var mı?
- Bir erkek vardı, 165 kiloyla başladık, altı ayda 70 kilo verdik. Şu anda en fazla 10 kilo almıştır. Erkek müşterilerimden yüksek kilo verenler oluyor. Kilo yükseldikçe mucizeler artar. Müşterilerimin vücudunu kendi vücudum gibi görüyorum. Öyle olunca onlar da bir şeyler yemeğe çekiniyorlar.