- Size ne diye hitap ediyorlar?
- Voleybolda antrenör deniyor, basketboldaki gibi koç diye bir kavramımız yok. Ama bana Ferhat diyorlar genelde.
İSTEMEYEN OYUNCUYU MİLLİ TAKIMA GETİREMEZSİNİZ
- Dünya geneline bakınca Türk antrenörlerin durumu nasıl?
- Bir insanın pasaportundan çok antrenörlüğü önemlidir. Önemli olan iyi antrenör olabilmektir. Dünyada sınırların ilk yıkıldığı şey spor. Bu yüzden pasaporta bakıp antrenör ya da sporcuyu değerlendirmek mümkün değil.
- Milli takıma oyuncular gönüllü mü geliyor?
- Milli takım süreci oldukça uzun ve meşakkatli. İstemeyen bir oyuncuyu getiremezsiniz. Burada forma giyen herkes istediği için giyiyordur o formayı. Milli takım forması giyen oyuncular kendi kariyerlerinde de bunun çok faydasını görüyorlar. Milli takıma oyuncularımız fazlasıyla hevesli ve istekli geliyor.
- A Milli Bayan Voleybol takımının bugüne kadar ki en büyük başarısı Olimpiyata gidişimiz mi?
- Olimpiyatlara gidiş sadece voleybol bayan milli takımının değil, Türk sporununda en önemli başarılardan biridir. Bayan voleybolunun yükselen bir ivmesi var ve çok büyük başarılara imza atıyorlar ama medyada fazla yer almıyor.
- Son beş yılda neler yaptı bu kadınlar, onları sayalım o zaman...
- Bir kere Avrupa Şampiyonu, Dünya Şampiyonu kulüpler hep Türkiye'den çıkıyor... U23'te dünya ikincisi olduk... Grand Prix derecelerimiz çok önemli. Sürekli devam eden ve yükselen bir ivmemiz var. Bu, 2003 yılındaki Avrupa ikinciliğiyle başladı. O tarihten itibaren saymakla bitmez başarılarımız var. Voleybol ailesi olarak başarılar konusunda mütevazı olmamalıyız. Futbola, baskete inanılmaz bir sevgi ve ilgi var ama voleybolda alınan başarılar çok çok daha fazla ve ilgiye değer. Voleybola ilgi artmalı. Önümüzde Avrupa Şampiyonası ve Olimpiyat elemesi var. Avrupa Şampiyonası çok zor bir turnuva, hedefimiz kürsüye çıkmak, madalya kazanmak. Gruptan çıkacağımıza inanıyorum. Zorlu bir turnuva ama oldukça ümitliyim.
BENDEN İYİ VOLEYBOLCU OLMAZ DEDİM ANTENÖRLÜĞE BAŞLADIM
Siz nasıl voleybolcu oldunuz?
- Voleybola 11 yaşımda tesadüf eseri başladım. Okul takımı seçmeleri vardı basketbol seçmelerine katılacaktım. Ama seçme günlerini karıştırmışım. Kendimi voleybol seçmelerinde buldum. Seçmeler sırasında kulüplerden antrenörler de vardı. Uzun boyluydum ve antrenör İsa Tekler boyumu görünce çalıştığı kulübe çağırdı. Böylece Marmara Koleji kulüp takımında başlamış oldum. Orada altyapı eğitimi aldım. Voleybol sayesinde Marmara Koleji'ne burslu okudum. Sonra Arçelik genç takımına transfer oldum. Orada da bir yıl oynadım. Çocukluk dönemim tamamen voleybolla iç içe geçti. Çok yoğun bir dönemdi ama çok eğlenceliydi. Deplasmanlarımız oluyordu, maçlarımız heyecanlıydı, sosyal çevremiz genişti. Mutlu ve hareketli bir çocukluğum oldu yani... Arçelik A Takımı'na geçtiğimde işler profesyonelleşmişti ve ben üniversitede işletme bölümünde okuyordum. Okulla birlikte gitmiyordu voleybol ve benden de çok üst düzey bir voleybolcu olmayacağı belliydi.
- Kim söyledi bunu?
- Bunu birinin söylemesi gerekmedi, ben düşünmüştüm. 18 yaşımdaydım bunu dediğimde. Haklıymışım... Şu an voleybol seviyesi ve fiziğine baktığımızda benim üst düzey bir oyuncu olmam imkansızmış... Doğru bir öngörüde bulunmuşum kendime dair.
- Neden?
- Çok çok iyi bir voleybolcu olamayacağımı fark etmiştim. Antrenörlük yapmaya karar verdim ve yapmaya başladım.
- Antenörlük karar verilip yapılabilen bir şey mi?
- Voleybolda belli bir noktaya geldikten sonra çevreniz de ona göre voleybolcu insanlardan, antrenörlerden oluşuyor. Bir şekilde burada hayatınızı devam ettirebiliyorsunuz. Voleybol takımlarında özellikle bayan voleybol takımlarında eleman ihtiyacı olur ki o dönem bu ihtiyaç vardı...
- Neden özellikle kadın voleybol takımlarında ihtiyaç oluyor?
- Bayan takımların özellikle antrenör ihtiyacı olur çünkü bayanlar erkekler kadar güçlü vuramazlar topa. Karşısında ona top atacak bir erkek olduğunda daha iyi bir antrenman olur. Karşı tarafta bir erkekle çalışmak daha geliştirici olur bayan voleybolcu için. Bu şekilde antrenörlüğe başladım. Bir kariyerim olmadığı için bana ne iş fırsatı verilirse çalıştım. Şans eseri genelde bayan takımlarında görev aldım. Şimdi baktığımda bayan takımlarında yer almak benim için daha iyi ve uygunmuş. Şansım beni doğru yönlendirmiş...
- 29 yaşındayken milli takımın başına geçtiniz. "Erken mi acaba?" diye düşündünüz mü?
- Dışarıdan bakıldığında, ani, zor ve karmaşık gelebilir ama benim açımdan öyle olmadı bu durum. İnsan elbette düşünüyor, "Acaba erken mi?" diye ama gittiğiniz bir yol var ve bu yolda zaten karşıma ne çıkacak biliyorum. Benim için sürpriz olmadı baş antrenörlük. Çok zorlandığım, düşündürücü bir karar olmadı...
OYUNCULAR NE DİYOR?
Naz Aydemir Akyol :
Güven veriyor
Ferhat Akbaş'la üç yıldır kulüp takımında çalışıyordum ve çok sevdiğimiz bir antrenör. Antrenmanlarımız da çok keyifli geçiyor. Belki herkesin tereddüt ettiği şey, "Acaba ilişkileri nasıl olacak? Antrenman düzenleri nasıl?" konularıydı... İnsan olarak da, antrenör olarak da çok çok saygı duyuyorum. Sahada dediklerini yapıp, geri dönüşlerini alınca bu güven perçinleniyor. Bu sene bizim için oldukça önemli bir sene. Umarım bu karşılıklı güveni sahada da gösterip, bir şekilde madalya alıp, ocak ayında da olimpiyat biletini alıp, hem bu takımın iyi olduğunu, hem de antrenörümüzün ne kadar iyi olduğunu gösterebiliriz.
Gözde Kırdar :
Ne yapması gerektiğini iyi biliyor
Her zaman milli takım antrenörünün Türk olması gerektiğini savunan biriydim. Ferhat gibi genç bir antrenörün gelmesine de çok seviniyorum çünkü çok uzun zamandır birlikte çalışıyorum. Onu insan olarak da çok seviyorum. Herkese karşı çok saygılı... Herkesi dinleyen, herkesin eksiklerine göre antrenman programı çıkaran bir antrenör. Şu ana kadar her şey iyi gidiyor. Ne yapması gerektiğini çok iyi biliyor. Yaşı genç olmasına rağmen oyuncular olarak ona çok büyük saygımız var. Futbol ve baskete olan ilgiye artık hiç alınmıyorum... Birincisi voleybol oynuyoruz, ikincisi bayanız! İlginin az olması normal! Futbol bir endüstri, spor gibi görmüyorum. Basketbol başarı elde etti ama ben bizim kadar başarılı bir takım sporu görmüyorum Türkiye'de. Bize değer veren veriyor, bununla yetinmeye çalışıyorum.