"Kırık kemik mi, kırık telefon mu?" diye sorsam kaçınız "Kırık kemik" yanıtını verir. Biraz abartı gibi gelebilir ama Common Sense Media'nın yaptığı araştırmanın sonucu oldukça patetik bir noktaya geldiğimizi gözler önüne seriyor. Ankete katılanların yüzde 46'sı kırık telefondansa kırık kemiğe sahip olmayı yeğliyor.
Bugün cep telefonu kullanarak geçirdiğimiz zaman ortalama üç saat. Akıllı telefonlardan önce ise bu süre yalnızca 18 dakika ile sınırlıydı.
Akıllı telefonda harcanan süreyi dolu ve kaliteli zaman gibi düşünmeyin. Uzmanlar yalnızlaştıkça, stres seviyemiz arttıkça bağımlılıkların da ortaya çıktığını söylüyor. Steve Jobs 2010 yılında New York Times'a verdiği röportajda uyarıyor:
"Çocuklarınızın teknolojiyle geçirdikleri zamana limit koyun." Sonuç mu? Çocukların birbirleriyle oynadıkları sürede yüzde 20 düşüş yaşanmış. Bu süre nereye gitti dersiniz? Elbette tablet ve telefon oyunlarına.
Teknoloji ve internet bağımlılığından uzaklaşmamız gerektiği konusunda uzmanlar uyarıyor. "Hemen olmaz ama yavaş yavaş, hayatınızın belli yerlerinden telefonları çıkarın" diyor. Bu konuyla ilgili de okullarda, restoranlarda ve aile içinde yeni hareketler başlatılıyor. Bunun en güzel örneği ve dalga dalga yayılanı ise 'teknolojisiz yemekler'....
Bir tarafta internet bağımlıları masanın altında priz olan restoranları araya dursun diğer tarafta ailesiyle, arkadaşlarıyla kaliteli zaman geçirmek isteyenler telefonlarını sessize alıp yemekte çantasından, cebinden çıkarmıyor.
Kulağa zor gibi gelse de devicefreemeal.com adresine girip en azından yemek süresince cep telefonlarından nasıl uzak durabilirizin ipuçlarını alabilirsiniz.
Eğer
Şarjınız yüzde 20'nin altına düştüğü zaman panik oluyorsanız... (Şahsen benim yüzde 50'nin altına indiğinde nabız atışım yükselmeye başlıyor.)
Yurtdışında otel ya da restoran seçerken wi-fi'ı olup olmamasına bakıyorsanız...
Yanınızda portatif şarj aletleriyle geziyorsanız...
Bir saat içerisinde en az üç kez telefonunuzu kontrol ediyorsanız...
Sinemada ya da konserde dahi telefonunuzu elinizden düşürmüyorsanız... DİKKAT SİZ BİR BAĞIMLISINIZ!
TELEFONSUZ YEMEK İÇİN...
Günümüzde birçok mekan masalara portatif şarj aletleri koyuyor. Müşterilerden gelen talep doğrultusunda bu hizmeti sunduklarını söylüyorlar. Oysa bugün ABD'de McDonald's dahil birçok mekan cep telefonları ve tabletlerin kaldırılması için kilitli dolaplar bulundurmaya başladı. Amaç kısa süreliğine bile olsa yemek yerken dostlarla sohbet etmek, etrafı gözlemlemek ve internetten uzak kalmak. Mekan size dolap sunmuyorsa, kendiniz telefonunuzu kapatın, sessize alın ya da titreşime alıp çantanızın içine koyun Hem böylece yemeğin gerçekten tadına varabilir, arkadaşlarınızla sohbet edebilirsiniz.
Birçok okulda öğlen yemekleri sırasında cep telefonu ile konuşmak yasaklandı. Amaç çocukların birbirleriyle kaliteli zaman geçirmesi, insan ilişkilerini geliştirmesi.
Ebeveynler telefonsuzluğu bir oyun gibi çocuklarına sunmaya başladı. Örneğin 'telefonsuz yemek partisi' davetiyeleri hazırlayıp "Haydi bu akşam internetten uzak, birlikte yemek yiyoruz" diyerek işi eğlenceli hale getirmeye başladılar.
Yüzde 5 şarj ile evden çıkmak da sık sık telefonu elinize almanızı önleyecektir.
Kendinize limitler koyabilir, telefonunuzu bir saat içinde sadece bir kez kontrol edebilirsiniz.
Telefonsuz kalınca artık trendlerden uzak kalmış da olmuyorsunuz. Çünkü FOMO yani Fear of Missing Out'un (fotoğrafta, hikayede olmamama korkusu) yerini JOMO aldı. Bu da Instagram'daki bir fotoğrafta yer almamanın mutluluğu... Artık ne kadar az görünürseniz, o kadar cool oluyorsunuz devri resmen başlamıştır.
Bu arada bu akımın herhangi bir hashtag'i (sosyal medya etiketi) yok. Zira zaten yemek yerken fotoğraf paylaşmıyor, tam tersi teknolojiden uzak kalıyoruz.
IN/OUT
Solo tatile çıkmak
IN. Nereye gidelim tartışması yok. "Ben bunu isterim, hayır ben bunu" didişmesi hiç yok. Birini bekleme ya da geç kaldım endişesi de yok. Sürü halinde çıkılan, birkaç aile toplanıp gidilen tatiller
OUT.
Semt pazarlarında dolaşmak
IN. Elimize fileleri alalım, tek tek domates seçelim. Portakalları yoklayalım, çürük elmaları ayıklayalım. Marketten sebze-meyve almak ise
OUT.
Kahve tutkunları kızacak ama yemek sonrası sindirime yardımcı, bitki çayları içmek
IN. Her şeyin başı sağlık diyoruz ve yemek sonrası bir rezene çayı ile midemizi yatıştırıyoruz. Double expresso içmek giderek
OUT oluyor
Lezzetli yemek, piyasa mekan değil, çabuk, iyi ve güler yüzlü servis aldığımız mekanlar
IN. Boş mekanda 45 dakikada yemeğin masaya geldiği mekanlar ise
OUT.
TADIN
Akatlar'da üç yıl önce açılan Miyabi, spesiyal roll'leri, sıcak ambiyansı ve makul fiyatlarıyla Japon mutfağına olan bakışımızı değiştirmişti. Geçen günlerde öğlen yemeği için gittim mekana. Öğlen servisinde suşi yeme tabumuzu kırdığımızı gördüm. Güneşli havada bahçedeki masalar doluydu.
Bir de sonbahar/kış menüsüne geçmiş mekan. Akya, deniz kereviti, levrek, somon, karides ve yılan balığı ile hazırlanan lezzetler ağırlıkta. Menüye giren levrek carpaccio ve magura tartar benim favorilerim oldu. Spesiyal roll'lere de bir göz atın ama yeşil çaylı dondurmayı tatmadan mekandan ayrılmayın.