Ekonomi Bakanlığı ve TİM işbirliğiyle düzenlenen Türkiye Tasarım Haftası, 'Tasarımın Potansiyeli' teması ile İstanbul Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı'nda 8 Kasım'da kapılarını açtı. Katılımın ücretsiz olduğu etkinlik yarın sona erecek.
Etkinliğin açılış gününde biz de oradaydık. Sergi alanını köşe bucak arşınlarken yeri geldi Türk tasarımının genetik kodlarına rastladık, yeri geldi kavramsal tasarımların önünden geçtik. Yapay zekanın nimetleri karşısında hayrete düştük, üniversitelilerin projelerine şapka çıkardık. İşte fuardan izlenimler...
Cem Özkan'ın hurdalardan yaptığı at heykeli.
AT VE ASLAN KARŞILIYOR
Bilenler bilir, Lütfi Kırdar Sergi Sarayı epeyce büyük ve birden fazla girişi çıkışı olan bir mekandır. Dolayısıyla buraya her yolum düştüğünde olduğu gibi yine ilk yedi dakikamı kaybolmaya ayırıyorum. Merdivenler, asansörler, yol tarifleri ve birkaç tane kapıdan geçmemin ardından netice itibariyle sergi alanının ortasına varıyorum.
Girişte bizi Eskişehirli üniversite öğrencisi Cem Özkan'ın hurdalardan yaptığı iki heykel, at ve aslan karşılıyor. Özkan'ın bu görkemli ve estetik işi geçen hafta ulusal basında da epey yer almıştı ama hurdadan yapılmış at heykeli ile aramdaki mesafeyi 15 santimetreye kadar düşürdüğüm anda beğenilerim bir doz daha arttı. Kısacası sergi alanını gezmeden önce bu heykellerin önünde bir nefeslenmeyi atlamayın.
At ve aslanla vedalaşıp tura başlıyoruz. İlk durağımız kavramsal tasarım projelerinin sergilendiği bölüm. Dürüst olmak gerekirse bir nebze Zihni Sinir tasarımla karşılaşmayı bekliyorum ancak hayli işlevsel ve günlük hayatı kolaylaştıracak projeye rastlıyorum. Örneğin Efkan Çetin'in hem kase hem de şişe olarak kullanılabilen çok amaçlı süt ambalajı bu tasarımlardan biri.
Ayça Güntürkün'ün Rende Tereyağı tasarımı, donmuş tereyağını kesmeyi, miktarı belirlemeyi kolaylaştırırken Nida Cin'in tuzluğu andıran kaşar peyniri rendesi de mutfaktaki bazı sürelerin kısalmasını öngörüyor. Anlayacağınız bu kısımda biraz yeme-içme alışkanlıklarımıza yönelik tasarımlar mevcut. Açlık hissim daha fazla bastırmadan sergi alanında ilerliyorum.
Hem şişe hem kase görevi gören ambalaj.
DİKKAT YENİLMEZ!
Yapay Yaratıcılık sergisinin önündeyim. Gerek çocuklar gerek yetişkinler büyük bir merakla tasarım dünyasının çehresini değiştirmesi beklenen yapay zeka ve sanal gerçeklik nimetlerini inceliyor. Peki sergide neler var? Yemek tarifleri veren robot Şef Watson en renkli simalardan. Bu uygulama, algoritmalar kullanarak insanların beklemediği orijinal kombinasyonlar oluşturuyor. Bu hafta için baklava, börek gibi Türk yemekleri hazırlanmış. Tabii sergi görevlileri ziyaretçileri uyarmayı da unutmamış: Tasarımdır yenilmez!
Yapay Yaratıcılık sergisinin her bir adımında biraz daha şaşırıyorsunuz. Mesela yaptığımız çizimleri algılayan uygulamayı gördüğümde, 'El yazımızı algılıyorlardı da bu çizim işi nereden çıktı' demekten kendimi alamıyorum. Yine el veya başka bir uzuv kullanılmadan yalnızca gözlerdeki sinir dalgalarının yansıtılması kullanılarak yapılan çizimlere bakınca başka bir hayret kaplıyor içimi ama bu kez biraz da seviniyorum. Demek ki çizim konusunda ultra yeteneksiz olan benim bile artık resim yapabilmem için bir umut var...
Gezmeye devam... Selin Mörth ve Nagehan Alan tarafından tasarlanan Dijiportör: Dönüşen Oyuncaklar projesi karşımızda. Kasasına bağışlanan oyuncakları, kişiselleştirilmiş çizgi film olarak sahibine hediye eden ve sosyal medya paylaşımı yapan Dijiportör bu sergide başlamış yolculuğuna. Tüketim toplumunda büyüyen çocukları paylaşıma teşvik eden proje, bağışçılarını arıyor.
Oyuncaklardan sonra Mardin Artuklu Üniversitesi Kuyumculuk ve Takı Tasarım Programı öğrencilerinin tasarladığı takılar dikkatimi çekiyor. Yüzyıllara yayılmış bir kültür ve geleneğin en hakiki yansıması olan bu takılar estetikten ziyade ekonomik bir değer de taşıyor. Tasarımın potansiyeli denirken kastedilen de zaten yaratıcı işlerin değer yaratması değil mi ki?
ODTÜ'lü öğrencilerin tasarladığı Şoförsüz Ring Aracı projesi.
BİR GÜN YETMEYEBİLİR
Ardından başka bir üniversitenin tasarımları ile karşılaşıyorum, ODTÜ. Üniversite kampüsü için tasarlanmış şoförsüz ring aracı Endüstri İçin Geleceğin Tasarımları sergisi kapsamında görülebilir. Yine ODTÜ öğretim elemanı Ataman Özdemir tarafından hazırlanan Rehber Engelsiz Erişim Sistemi adlı proje de engelli bireylerin toplumsal yaşama katılma ve hizmetlerden yararlanmalarını kolaylaştırmak amacıyla erişim sorunlarına çözüm üretmek için hazırlanan bir ODTÜ-Teknokent projesi.
Fuar alanı çok büyük, tüm günü ayırabileceğiniz etkinlikler ve sergiler var. Üstelik ben bir alt kata inip ağırlıklı olarak moda tasarımlarını görünce "En iyisi buraya moda editörümüz İdil Demirel baksın" deyip çok da dahil olmadım, düşünün o kısmı da dahil edince size bir gün bile yetmeyebilir. Yeri gelmişken alt katta çeşitli atölye çalışmaları düzenleniyor ve üniversitelerin ilgi çekici proje stantları bulunuyor, söylemeden geçmeyelim.
Türk kültürünün önemli simgelerinden çay, sergide birçok esere ilham vermekte.
DALİ'NİN OSMANLI YORGANI
Türk Tasarımının Genetik Kodları sergisine ışınlıyorum kendimi bu kez... Gencer Uçar'ın küratörlüğündeki sergi, Türk kültürüne ait objelerin ünlü tasarımcılar tarafından yeniden tasarlandığında nasıl farklılaştığını ve global ürünlere dönüştüğünü gözler önüne seriyor. O objeler ve kavramlar da aslında hiç yabancı olmadığımız şeyler, çay bardakları, lale figürleri, nazar boncukları, dervişler, yorganlar..
Başak Cankeş'in Salvador Dali'den ilham alarak tasarladığı yorgan.
Yorgan demişken... Serginin en enteresan işlerinden biri de Başak Cankeş'in sanatla modayı harmanladığı, Salvador Dali'yi Osmanlı sarayında düşünerek ilham alıp tasarladığı koleksiyon. Cankeş, eğer Dali, Osmanlı'da yaşasaydı, Topkapı Sarayı'nda otursaydı neler tasarlardı düşüncesiyle bir Osmanlı yorganı bile tasarlamış. Keza yine Dali'nin beynine girip onun fikriyatıyla yapılan takunyalar da serginin parlayan işlerinden...
6 bin
İlk günkü ziyaretçi sayısı
103
Etkinlikteki konuşmacı
32
Konferans ve panel
17
Sergi ve enstalasyon
52
Tasarım ofisi ve tasarımcı
14
Atölye çalışması