Yeni dönem şarkıcılar arasında yeteneğiyle dikkat çeken isimlerden biri Baran Bayraktar. Bir yılı aşkın bir süredir İstanbul'un ünlü bir gece kulübünde her hafta sahneye çıkıyor. Sahnede ne kadar enerjik ve eğlenceli olduğu herkesin dilinde.
Genç şarkıcı, geçen günlerde de dördüncü single'ı Yine'yi yayınladı. Şarkıyı anlatırken "Artık işin mutfağına girdim" demesi üzerine "Madem öyle, gel bir de gerçek mutfakta hünerlerini göster" diyor ve kendisiyle Karaköy'deki Mürver Restoran'da buluşmak üzere sözleşiyoruz.
Bayraktar, buluşma günü "Geç kalacağım" dedikten saniyeler sonra yüzünde gülümsemeyle restorandan içeri giriyor. Kısa sürede restorandaki herkesi kafa kola alıyor. Mecazi değil, kelimenin gerçek anlamıyla. İnsanlarla iletişim kurma konusunda doğal bir yeteneği var. Deli dolu görünüyor ama bir o kadar da olgun. Aklından ne geçiyorsa dilinden dökülüyor. Onunla aynı ortamda bulunmak hepimize iyi geliyor.
Bir ara restoranın mutfağına girip alevlerin çıktığı ızgaranın başına geçiyor, Tavadaki sebzeleri havaya atıp çevirmeye başlıyor. Yanıyor, terliyor, arada isyan ediyor. Belli ki restoranın mutfağı onu daha çok zorluyor...
- Yeni single çıktı. Yine'nin söz ve müziğinde kimin imzası var?
- Sözler bana ait, müziği Kaan
Çelik Metin imzalı.
- Kaan, İtalyan Lisesi'ndeyken birlikte müzik yaptığınız arkadaşınız değil mi?
- Evet, Kaan müziğe birlikte
başladığım kişi. O yıllarda Taksim'deki
köhne stüdyolarda birlikte
uzun saatler geçirdik.
10 yıl kadar önce Londra'ya taşındı.
Orada Tuna Erlat'la birlikte
küçük bir stüdyoları var.
- Tekrar nasıl buluştunuz?
- O buraya yönelik bir şeyler
yapmak istiyordu. Ben de, beni
tam olarak yansıtacak farklı bir
sound arayışı içindeydim. Bir
gün uçakta çok sıkılınca yazmaya
başladım ve ortaya Yine'nin
nakaratı çıktı. Hemen Kaan'a
gönderdim. Tam 35 dakika
sonra şarkıya minik bir aranje
ve beste yapıp yolladı. Bir hafta
sonra Londra'daydım. Küçücük
bir stüdyoda şarkıyı kaydettik.
- Yine'nin klibi için neden ölüm temasını seçtiniz?
- Aslında klipte yeni tarzımla
yeniden doğuşumu anlatmak
istedim. Klipteki üç kadın tahminlerin
aksine eski sevgililerimi
değil, daha önce çıkardığım
üç şarkıyı sembolize ediyor. Çok
sevdiğim halde o şarkılarla hesaplaşıp
ellerinden kurtuldum.
Bu eski kariyerime bir sünger
çektim anlamına gelmiyor, elbette.
Ama artık şarkılarımı kendim
yazıyorum.
HAYALİM AÇIKHAVA
- Yeni dönemi temsil eden isimlerden birisiniz. Bugüne kadar sektörde sizi neler zorladı?
- Dünyada müzik değişiyor,
türler birbirine giriyor. Türkiye
ise son döneme kadar bunun fersah
fersah gerisinde kalıyordu.
Nedeni de kimseyi suçlamak,
kendi ayağıma da sıkmak istemiyorum
ama kimi PR'cılar, radyocular
ve gazeteciler... Ülkede
kötü pop ve ucuz PR inanılmaz
yaygın. Diğer yandan
eskiler de yenilerin
önünü açmıyor, yeniler
sesini duyurmakta
zorlanıyor. Ülkedeki
hiçbir şarkıcı yaşlanmayı
kabul etmiyor.
Bu hırsa, zirvede kalma
isteğine dünyanın
başka bir yerinde rastlayamazsınız.
Benim
en büyük serzenişim
bu. Allah'tan sosyal
medya var. Bu sayede
insanlara ulaşabiliyoruz.
- Müzikle ilgili ileriye dönük endişeler var mı?
- Bugüne kadar istediğimi
tam olarak yapamamak ve dinleyiciye
yansıtamamak beni endişelendiriyordu.
Bundan sonra
güzel sahnelere çıkıp konserler
vermek istiyorum. Harbiye
Açıkhava Tiyatrosu'nda konser
vermeden ölmek istemiyorum.
- Son olarak şunu sormak istiyorum. Biri çıkıyor mesleği olmamasına rağmen bir şarkı yapıyor, milyonlarca kişi tarafından dinleniyor. Starlığın formülü mü değişiyor?
- Eski sistem ortadan kalktı.
Artık herkes her şeyi yapıyor.
Biri çıkıyor "Bu adam YouTuber
mı, şarkıcı mı yoksa oyuncu
mu?" diyorsun. Ben açıkcası
herkesin kendi işini yapması
taraftarıyım ama aksi de hoşuma
gidiyor. Rahatsız olmuyorum.
Sonuçta bu insanlar yetenekli.
Mankenden devşirme şarkıcı
değiller. Benim de YouTuber
arkadaşlarım var, şarkı yapıyorlar.
Başımın üstünde yerleri var.
Onlarla gurur duyuyorum.
BAK, GÜZEL BİR KIZ GELMİŞ
- Bir gece kulübünde her hafta düzenli olarak sahneye çıkıyorsunuz. O sahnede başarılı olabilmenin kodları nedir?
- İnsanlarla birlikte eğlenebilmek. Başka hiçbir açıklaması yok. Ben sahne üzerindeki enerjiden besleniyorum. Sahneden iniyorum, insanlara sarılıyorum, onları kucağıma alıyorum. Şakalaşıyorum. O yakınlıktayken iletişim kurmak zorundasın. Orada star değil, onların arkadaşısın. Zaten dördüncü seferden sonra herkesi tanır hale geliyorsun.
- Yeni seyirci geldiğinde fark ediyor musunuz?
- Direkt! Hemen, basçım Ozan'a dönüp bak "Bak güzel bir kız gelmiş" diyorum.
- Kızlara söz gelmişken... İlgi mutlaka çoktur değil mi?
- İş gereği daha şanslıyız, diyelim. Ama bir noktadan sonra yorucu hale gelebiliyor. Tacize varan davranışlarla karşılaşabiliyoruz. Tişörtümü yırttıkları oldu. Bundan çıkışın yolu kız arkadaşınızın olması...
- Kız arkadaşınız var mı?
- Var.
- Sizi izlemeye geliyor mu?
- Her hafta gelmiyor. Öyle gezmeyi seven bir kız değil. İşine gücüne bakan, evde oturup kitabını okuyan bir kız.
- Siz iş dışında öyle biri misiniz?
- Hiç öyle değilim. Bu yüzden birbirimizi dengeliyoruz. Bana da böylesi gerekiyor. Diğer türlüsü kaos oluyor.
- Peki sahnedeyken sizden şarkı istenmesinden hoşlanıyor musunuz?
- Nefret ediyorum. Bir gecede 50 şarkı çalıp söylüyoruz zaten.
ANNEMİ SIRTIMA HAVLU KOYARKEN YAKALADIM
- Annenin prensi olarak yetiştirilen çocuklardan mısınız? Bana öyle bir izlenim verdiniz...
- Çok güzel bir anne ve babaya sahip olmak benim şansım. Tek çocuğum. Annem öğretmen. Hayattaki en çok sevdiğim insan. Onun da en çok sevdiği kişi tabii ki benim. Her programıma, her konserime gelir. Hep kulistedir. En yakın arkadaşlarımdan biridir. Çok konuşur, o yüzden ben de çok konuşurum. Çok delidir, ben ondan daha deliyim.
- Hep kulistedir derken, arada küçük müdahalelerde bulunur mu?
- Küçük mü? Annem her şeyin içinde. "Ayakkabıların pis, saçını düzelt..." Geçen gün sahnedeyim, yanıma geldi. Bir şey söyleyecek sandım, eğilip saçımı düzeltti. Yine bir gün sahneden inip kulise geçtim. Üstümü başımı siliyorum, bir yandan da insanlar bana bir şey anlatmaya çalışıyor. Tam o sırada arkamda bir şey hissettim. Bir baktım annem sırtıma havlu koymaya çalışıyor.