Ne hikmetse, kat kat kıyafetlerin insan denen muntazam, kanlı canlı 'cihaz'ı örttüğü kış mevsimi geçince, mevzu fazla kilolara geliyor... Modern insan en azından fiziken ne olduğuna, nasıl göründüğüne alakayı artırıyor ve kıyafetler azalıp inceldikçe mevzu dönüp dolaşıp diyet meselesine geliyor. Fazla kilolardan kurtulma vaatlerinin canhıraş beslediği diyet sektörü alıp başını gidiyor... Ama nedense hayatta kalmak için zaruri ihtiyaç olan yiyip içmenin abartılışı, psikoloji ilminin kodladığı isimle 'yeme bozukluğunun' köklerine yeterli anlamda inemiyor modern tıp.
İşte Uzman Psikolog Senem Eke Yıldız yemekle insan ruhu arasındaki ilişki üzerine çalışan bir isim. Kendi ortaya attığı 'Psikodiyet' kavramı üzerine çalışmalar yapıyor. Yeme bozukluklarıyla insan ruhunun derin dehlizleri arasındaki sırlara iniyor. Bu alanda psikodrama yöntemiyle danışanlarına hizmet vermenin yanında, diyetisyenlere de eğitim veriyor. Çünkü insanların saplantılı bir şekilde ihtiyacı olandan fazla ya da az yemesinin de altında derin psikolojik göstergeler olduğunu söylüyor. Yıldız üzerinde çalıştığı Psikodiyet alanında yine aynı isimle bir kitap yayımladı. Kendisiyle yemek ve insan ruhu üzerine söyleştik...
- Psikodiyet kavramını nasıl açıklarsınız?
- Psikodiyet, beslenme psikolojisi ve diyetin iç içe geçtiği ve birbirlerinden çok etkilendikleri bir alan. Bu alanı 2014 yılında açma sebebim ise hem çevremde hem de danışanlarım arasında mütemadiyen diyet yapan, kilo alma-verme sürecini tekrar eden ve bedeniyle sürekli savaş halinde olan çok fazla kişinin bulunması. Bu işin sadece diyetisyene gidip diyet listesi almakla çözülemeyeceğini gördüğüm için yeni bir sistem kurmaya ve iki alanın birleşimi olan Psikodiyet'i uygulamaya başladım. Bu terimin marka tescilinin bana ait olduğunu da belirtmeliyim.
- Yemek ve insan ruhu arasında; yani yediklerimizle, yeme tercihlerimiz ve alışkanlıklarımızla kişiliğimiz arasında nasıl bağlar var?
- Nasıl besleniyorsak öyle de yaşıyoruz. Bazen ne yediğimizden çok nasıl yediğimiz daha fazla önem kazanıyor. Nasıl yemek yersiniz? Hızlı mı, fazla mı, yavaş mı, kuralsız mı, takıntılı mı, duyguların etkisinde mi yersiniz, gece kalkıp mı yersiniz, yediklerinizi kusar mısınız, tıkınırcasına mı yersiniz yoksa günü çok az beslenerek mi tamamlarsınız? Bütün bu yeme ritüellerinin bir anlamı ve psikolojik karşılığı var. Kişiler yeme ritüellerinin altında yatan psikolojik karşılığı buldukları zaman normal beslenmeye dönebiliyorlar. Aksi durumda aynı kısırdöngü içinde kaybolup gidiyorlar.
- Kitabınızda bir örnek var. Vakanın, anneannesini hatırlattığı ve geçmişiyle yüzleşmesi gereken durumlar olduğu için hamur işinden vazgeçemediğini okuyoruz...
- Hayatımızda asla vazgeçemediğimiz ve belirli duygular uyandıran yiyeceklerle aramızda bir bağ oluyor. Kişi, bazı yiyecekleri yemekten kendini alamıyor, birçoğunun zararlı olduğunu bilse bile. Genelde verilen tepki "Evet bana çok kilo aldırıyor, sağlığımı bozuyor fakat kendimi durduramıyorum" oluyor. Mesela kitaptaki grup üyesi için hamur işi yemek geçmişte anneannesiyle yaşadığı sevgi dolu ilişkiyi temsil ediyordu. Anneannesini aniden kaybetmiş ve vedalaşma imkanı bulamamıştı. Onunla yaşadığı sevgi dolu ilişkiyi bugün de yaşatmak için kontrolsüzce hamur işi yediğini keşfettikten sonra hamurlu gıdalarla olan ilişkisi değişti. Tabii bir de geçmişte yarım kalmış işlerimizi halledersek o konu büyük ölçüde kapanmış oluyor. Mesela anneannesiyle bir veda sahnesi yaşayıp onu uğurlaması, grup üyesinin olaya dair zihnindeki görüntüyü değiştirmiştir. Suçluluk duygusunu azaltmış ve meselenin besin değil duygularla ilgili olduğunu fark etmesini sağlamıştır.
FİT OLMAK ZORUNDA DEĞİLİZ!
- Zayıf görünme takıntısıyla başlayan anoreksiya rahatsızlığı da artıyor. Bu hastalığın toplumsal ve psikolojik sebepleri hakkında neler söylersiniz?
- Anoreksiyanın altında bedeni, hayatı kontrol etme arzusu yatar. Kişi, bedenini istediği forma soktuğu zaman daha mutlu, daha kabul görmüş ve daha çok onaylanmış olacağını düşünür. Tabii başka birçok psikolojik sebep de bu duruma eşlik eder. Özellikle de ebeveynlerle kurulan sağlıksız ilişki kalıpları anoreksiyanın önemli sebeplerindendir. Tabii medya da bu sağlıksız algıyı magazin programları, dergileri ve çeşitli reklamlarla pekiştirir. Bunun sonucunda kişinin zihninde "Mutlu olabilmek ve hayallerime ulaşabilmek için çok zayıf ve fit olmam gerekir" fikri oluşur ve bunu gerçekleştirmek birçok sağlıksız yönteme başvurur. Toplumda daha nötr bir beden algısı yaratabilmemiz için hep beraber çok çalışmalıyız.
EYLEME GEÇİN!
- Modern zaman insanı ruhunu doyurma yollarını mı kaybetti sizce, bunu da mı yemek üzerinden telafi etmeye çalışıyoruz? Ne dersiniz?
- Modern zaman insanının üstlendiği roller arttı. Özellikle de kadınların rolleri arttıkça her şeye yetişmeye çalışmaktan ruhu doyurmak ikinci planda kaldı. Bu da yeme bozukluğunun neden daha çok kadınlarda görüldüğünü açıklıyor. Artan rollerle birlikte çoğu zaman ruhsal beslenmeyi unutabiliyoruz. Bu durum sadece yeme bozukluklarını değil başka psikolojik sorunları da tetikleyebiliyor. Ruhumuzu doyurmadığımız zaman besinler en yakın arkadaşımız ve vefalı dostumuz olabiliyor. Besinlere odaklı dar bakış açısını genişletmek için en büyük ve tek önerim, eyleme geçin. Hayata katılmak, yeni deneyimler yaşamak bunun en zevkli ve etkili yoludur. Bedensel yüklerden arınmak için önce duygusal yüklerden arınmak gerekir