Bir sesin peşinden gidip kendini arama öyküsü Gürkan Özkan'ınki... Hint kültürünün 400 yıllık kadim vurmalı çalgısı tabla konusunda, hem müzisyen hem yapım ustası olarak ünü Hindistan'a kadar uzanmış kendisinin... Çift gövdeli bu vurmalı çalgı dünya üzerinde öğrenmesi en zor olanlardan....
Kırşehirli bir ailenin üç numarası olan Özkan'ın ailesinde müzisyen olmasa da anneannesinin halasının tef çaldığı hep anlatılırmış. Hatta bu yüzden köyden kovulduğu rivayet edilirmiş. Talih öyle bir kurgu yapmış ki, Gürkan da vurmalı çalgılara heveslenmiş ilk gençliğinde. Şimdi İzmir'da yaşayan Özkan, İstanbul'da doğmuş. Perküsyon öğrenmiş. Konservatuvar istemiş ama imkanlar elvermemiş. O da ünlü ritim ustası Okay Temiz'in peşine düşmüş.
2000 senesinde Okay Temiz'le birlikte İstanbul Caz Festivali'nde sahne bile almış. Bu kez de başka bir ritim ustası olan Engin Gürkey'le tanışmış. Buziki Orhan, Nedim Nalbantoğlu, Turgay Dinleten, Doğan Canku gibi ustalarla da çalışmış yıllar içinde.
Tabla ile tanışması ise ilginç Özkan'ın: "Sahaf dolaşmayı çok severim Kadıköy'de bir dükkanda çalan bir albüm dikkatimi çekti, büyük Sitar ustası Ravi Shankar'ın Tana Mana albümüydü. Çalan ritim enstrümanı beni içine öyle çekti ki aşkından pervane oldum. İlk önce kaç kişi çalıyor diye merak ettim, meğer tek kişi çalıyormuş. Etrafıma sorduğumda, 'Tabla çok zordur, sakın o işe girme' deseler de ben bir şekilde bir tabla buldum. Buldum ama ses nasıl çıkar nasıl çalınır bir fikrim yok, kimse de yok çalan tanıdığım... Kendi başıma üç ay evden çıkmadım bir şekilde yeteneğimle ve çalışma ile sahneye adım atacak kıvama gelmiştim. Aslında bu kesinlikle bu sazı öğrendiğim manasına gelmiyordu, Tecrübe ederek hakimiyetim artınca Doğan Canku bir projesine aldı arkasından Aşkın Arsunan sayesinde 2004'te John Scofield ile aynı sahneyi paylaştım..."
GÜNDE 19 SAAT ÇALIŞTIM
Her ne kadar kendi kendine enstrümanında ilerleme kaydetse de Özkan da bu işin yerine, Hindistan'a gitmesi gerektiğinin farkındaymış: "Salı akşamları Açık Radyo da Hindustani diye bir program yayınlanıyordu. Selim Ergen kimya mühendisi aynı zamanda radyoda program sunuyor ve Hint müziği enstrümanlarından biri olan sarod'u çalıyordu. Eylül 2007'de Hindistan'a gittim. Selim Abi bana ünlü üstat Sandesh Popatkar'ın numarasını vermişti. Hemen onunla buluştum. Ben Türkiye'ye dönene kadar her gün çalıştık birlikte... Günde 16-19 saat arası pratik yaparak sonunda öğrencisi olmaya hak kazandım. Akşam saat dört gibi hocamın yanına gider eski yöntem ile kağıt üzerine yazmadan hafızamda tutmaya çalışırdım her şeyi. Yaklaşık bir sene orada kaldım."
Özkan Hindistan'da sadece çalma tekniğini ilerletmemiş, tabla yapımını da öğrenmiş. Bugün yaptığı tablaları Hindistan'ın en iyi üstatları çalıyor. "Tablanın asıl tonunu veren, üç kat keçi derisinden yapılan yüzeyinin üstündeki siyahi dediğimiz yer. Kömür tozu, demir tozu pirinç lapası ile karıştırılarak dairesel şekilde derinin üzerine sürülür. Gövde çeşitli ağaçlardan elde edilebilse de benim tercihim gül ağacı. Bas tarafı ise bakır olacak muhakkak..."
ARTIK BAŞKALARINA AKTARMA SIRASI SENDE
Özkan'ın tabla çaldığı albümler pek çok ülkede yayınlanmış. Japonya, Kanada, Fransa, Yunanistan bunlardan bazıları. Ayrıca Natacha Atlas, İbrahim Maalouf, Jean Pierre Smadj, Giovanni Hidalgo, Maki Nakano, Julien Weiss, Pt. Prasad Khaparde, Samrat Pandit gibi dünya müzisyenleriyle pek çok festivalde aynı sahneyi paylaşmış. Yakında bir tabla metodu kitabı da çıkıyor Özkan'ın. Bu kitabı hazırlamak için kendi ustasından izin almış. "Biz sana aktardık, artık başkalarına aktarma sırası sende" demiş ustası.