Koronavirüs salgının devam ettiği günlerde bir bayram daha yaşıyoruz. Mesafeli, maskeli ve hijyen kurallarına uyarak, "Nerede o eski bayramlar?" cümlesini sık sık duyarak... Hatta artık yaşı 30 ve üstü olanlar da bu cümleyi kullanmaya başladı. Çünkü bizim için Kurban Bayramı, bahçedeki ağaca bağlanan koyun ve günlerce onunla kurduğumuz arkadaşlık demekti. Bayram günü kesildiğine şahit olduğumuzda bile bunun ne anlama geldiğini çok iyi bilirdik. Yüreğimize oturan hüzün bir süre sonra teslimiyete dönerdi.
Peki; günümüz çocukları için Kurban Bayramı ne anlam ifade ediyor, salgın günlerinde çocuklara nasıl bir bayram yaşatılmalı, kurban edilecek hayvan ile çocuk arasında nasıl bir bağ kurulmalı? Tüm bu sorular ebeveynleri düşündürüyor, hem bayram geleneklerimizi devam ettirip hem de salgından korunmanın mümkün olup olmadığını kendilerine soruyorlar.
Biz de minikaÇocuk-minikaGo dergileri yayın danışmanı, sosyolog ve ilahiyatçı Erol Erdoğan ile ailelerin bu sorularına cevap aradık. Erdoğan, ruhuna uygun bir bayram çocuk için onlarca seminere bedeldir diyor: "Çocuklar, samimi ve doğal biçimde tezahür eden sevgi, saygı, paylaşım, dayanışma, ahlak, ibadet gibi güzelliklerden etkilenirler, bunların oluşturduğu iklimden paylarına düşeni alırlar. Bayramların eğitim ve kültür yönü güçlüdür; bayram günleri bilgilendirici, içselleştirici, eğitici, ünsiyet geliştirici ortamlar oluşturmaktadır. Bayramların güçlü bir çocuk damarı vardır. Büyüklerin Kurban Bayramı'nı, bayramın dini, sosyal ve kültürel ruhuna uygun biçimde yaşamaları çocukların kurban ibadetine alışmalarını ve sevmelerini kolaylaştıracaktır. Çocuklar ve gençlerin sahici birer aktör olarak dâhil olacakları, ruhuna uygun yaşanmış bir Kurban Bayramı onlarca kitaba, derse, sohbete, seminere, konferansa bedeldir
HAYVANLAR BİZİM NEYİMİZ OLUR?
Kurban edilecek hayvan ile çocuklar genelde birer arkadaşlık kurarlar ya da ailelerine onun kesilmesini istemediklerini söylerler. Erdoğan bu konuda çocuklara 'Hayvanlar bizim neyimiz olur' sorusunun doğru anlatılması gerektiğini söylüyor: "Son yıllarda gençler ve çocuklar başta olmak üzere farklı yaşlardaki bazı insanlarda, hayvan sevgisi gerekçesiyle kurban kesimine tepkiler oluştuğu gözlemlenmektedir. İdeolojik karşı çıkışların dışında hayvan kurban edilmesine karşı oluşan soğukluğu ciddiye almalı, sağlıklı analizler yapmalı ve çözümler bulmalıyız.
Günümüz çocukları ve gençleri, günlük yaşamlarında maalesef çoğunlukla hayvan, ağaç, toprak, tarladan uzak olmaları sebebiyle tabiata ve ondaki unsurlara doğru anlamlar yükleyememektedir. Bazı çocuklar için bir hayvan bazen arkadaş, bazen oyuncak, bazı çocuklar için de tehlikeli ve saldırgan bir şey anlamına gelebilmektedir. Her iki yaklaşım "Hayvanlar bizim neyimiz olur?" sorusuna verilmiş yanlış cevaptır. Bir çocuğun anlam dünyasında bu soruya doğru cevap verebilmesi, onun küçüklükten itibaren hayvanlar hakkında doğru bilgilendirilmesinin yanında "nimet" olgusunu kavraması ayrıca tabiata yakın olmasıyla mümkündür. Çocuklarımıza kurban kesmeyi anlatırken, dinimizin hayvan kesimine dair ortaya koyduğu hayvanın hakkının korunması, incitilmemesi, temiz tutulması gibi prensipler de anlatılmalı, gösterilmelidir.
HARÇLIKLARI İHMAL ETMEYİN
Bir de aklımızdan çıkarmamız gereken bir salgın var. Erdoğan, "Bu seneki Kurban Bayramı salgında bayram kültürünün oluşmasına da katkı sağlayacaktır" diyor ve devam ediyor: "Çocuklara bayram harçlığı verme, çocukların dede ve nineler ile bayramlaşmaları, çocuklara hediye verme gibi güzel davranışlarımızı salgından dolayı iptal edemeyiz. Bayram geleneklerimizi mesafe, maske, temizlik kuralları çerçevesinde yerine getirmeliyiz. Çocukların ellerine para vermekten çekinenler onların kumbaralarına para atabilirler, odalarının kapı koluna harçlıkları asabilirler, masalarına bırakabilirler, ceplerine koyabilirler. Uzaklardaki çocuklara hediyeler ise PTT veya kargoyla gönderilebilir, harçlıklar banka hesabına yatırılabilir. Harçlığı veya hediyeyi elden verecekler de para ve hediyenin temiz olmasına dikkat etmeliler, sonrasında ellerini yıkamalılar. İslam, zorlukta veya kolaylıkta yaşanılabilen bir dindir. Kültür de öyledir, yeni durumlara göre kendini yeniden üretir.