Kriz başladığı zaman bu kardeşinizin bir ifadesi oldu. 'Küresel finans krizi Türkiye'yi teğet geçecektir' dedim. O zaman finans sektörü olsun, reel sektör olsun adeta bu ifademle dalga geçtiler. Nasıl olacak da teğet geçecekmiş? Teğet geçecek derken, yine zararımız olacak ama en az zararla bu işi atlatacağız, teğet geçer demek bu. Şimdi teğet geçtiği ortaya çıkınca 'Başbakan haklı çıktı' demeye başladılar. Gerçek ortadaydı. Eğer siz güven ve istikrarı ekonomide hedef alırsanız, mali disiplinden taviz vermezseniz tabii bunu yakalarsınız. Ama 'bu benim akrabamdır, bu benim adamımdır' diye siz bankanın kaynaklarını bir yerlere hortumlarsanız o zaman çökersiniz. İşte bunlar yaşandı.''
''NEDİR BU KORKU, NEDİR BU ÇEKİNCE? BUNU ANLAMAK MÜMKÜN DEĞİL''
Yaptığı konuşmada, ''2010 Liderlik Ödülü''nün verilmesinden duyduğu memnuniyeti ifade eden Erdoğan, bu ödülü almanın kendisi için önemli ve heyecan verici olduğunu vurguladı. Başbakan Erdoğan, ''Ancak bu ödülü Beyrut şehrinde, Doğu Akdenizin incisi, şehirlerin prensesi olarak tanımlanan Beyrut şehrinde teslim alıyor olmak beni ayrıca heyecanlandırıyor'' dedi.
Erdoğan, Mevlana'nın tüm insanlığı kucaklayan hoşgörü anlayışının sınırları aştığını belirterek, şunları kaydetti:
''Mevlana'nın fikirleri aradan geçen 700 yılda hiç eskimedi ve bugün dahi dünyaya ışık tutmaya devam ediyor. Lübnan'da, Trablus şehrinde Mevlana'nın fikirlerini yaşatmak amacıyla 1619 yılında bir Mevlevihane kurulmuştu. Bu Mevlevihaneyi şu anda Türk İşbirliği ve Kalkınma İdaresi Başkanlığımız, yani TİKA restore ediyor ve hem Lübnan'ın, hem insanlığın ortak kültürel mirasına yeniden kazandırıyor. Ben burada, Mevlana'nın güzel bir sözünü sizlerle paylaşmak istiyorum. Diyor ki Mevlana, 'İki parmağının ucunu gözüne koy. Hiç bir şey göremezsin bu dünyadan. Sen göremiyorsun diye, bu alem yok değildir' Çok enteresan, Lübnan'ın efsanevi şairi Halil Cibran da aynı manada bir ifade kullanıyor. Diyor ki Halil Cibran, 'Sırtını güneşe çevirirsen, gölgenden başka bir şey göremezsin.''
''EV ALMA, KOMŞU AL''
Mevlana'nın Konya'da, Cibran'ın ise Beyrut'ta yaşamış olduğunu anımsatan Başbakan Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
''Her ikisi de farklı zamanlarda ve farklı mekanlarda var olmuşlardı. Ama her ikisi de, farklı dillerle, farklı kelimelerle de olsa, aynı şeyleri söyledi. Mevlana'nın anlattığı bir başka anlamlı kıssayı da burada hatırlatmak isterim. Bir Türk, bir Farisi ve bir Arap yola çıkıyorlar. Her üçünün de canı üzüm çekiyor. Farisi, 'ben engür isterim' diyor. Arap, 'Hayır, ıneb alalım' diyor. Türk ise, 'boşverin bunları, üzüm alıp yiyelim' diyor ve aralarında tartışıyorlar. Oysa her üçü de, farklı dillerde aynı şeyi istiyorlar. Bu geniş coğrafyada, bu yeryüzü parçasında, bizler farklı dilleri konuşuyor olabiliriz. Farklı dilleri konuşuyor olsak da unutmayınız ki bizim tarihimiz bir, kültürümüz bir, değerlerimiz bir ve en önemlisi de hissiyatımız bir. Bu topraklarda biz tarihi birlikte şekillendirdik, hiç şüpheniz olmasın, yine bu topraklarda geleceği de hep birlikte şekillendireceğiz. Bir Türk Atasözü der ki, 'Ev alma, komşu al' Bir Arap Atasözü de aynı şeyi söyler: 'El caarr, kable ed daar.' Biz, komşuluk hukukunun çok büyük anlam ifade ettiği bir medeniyetin mensuplarıyız. Biz, komşuluğu, adeta kardeşliğe tahvil eden bir kültürün takipçileriyiz. İşte onun için, bu coğrafyada acıları, hüzünleri, kederleri nasıl paylaştıysak, sevinci, huzuru, barışı ve refahı da aynı şekilde paylaşacağız, paylaşmak durumundayız.''
VİZELERİN KALDIRILMASI
Erdoğan, son dönemde, Türkiye'nin arka arkaya Suriye, Lübnan, Libya ve Ürdün ile vizeleri karşılıklı olarak kaldırdıklarını anımsatarak, ''Hiç bir şey kaybetmedik. Hiç bir zararını görmedik. Hiç bir mahsurla karşılaşmadık. Tam tersine, aramızdaki bu vizelerin ne kadar anlamsız olduğunu, vizeleri kaldırınca çok daha net bir şekilde gördük'' diye konuştu.
''Biz, vizeleri kaldırmadık değerli arkadaşlarım, halklarımız arasındaki yüz yıllık hasreti kaldırdık. Halklarımız kucaklaşıyor'' diyen Başbakan Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü: