Arkeoloji insanlık tarihinin zaman ve mekan içinde günümüze ulaşmış her türlü maddesel ürün yardımıyla araştırılıp değerlendirilmesi bilimidir. Arkeoloji kelimesinin kapsadığı kavramlar her devirde aynı değildir. Halikarnassos'lu Dianysos, Roma tarihini anlatan eserini "
Arkeoloji" adın verdiği zaman geniş anlamıyla Roma'nın bütün geçmişinin kastediyordu. Bu kelime uzun süre kullanılmadı. Daha sonra arkeoloji ve arkeografi arasında tercih yapamayan Lyon'lu Jacgues Spon tarafından XVII. yy'da yeniden ortaya atıldı. Bugün arkeoloji bütünüyle geçmişin değil, şekilli ve maddi varlıkların ilmidir. Mesela Yunan arkeolojisi, Yunan medeniyetini tanımlayıp ortaya çıkaran bütün taşınır ve taşınmaz şeylerin incelenmesidir:
Tapınaklar, istihkamlar, limanlar, heykeller, vazolar, bronzlar, mezarlar papirüs ve yazlı taşları da bu arada sayabiliriz. Ama metinlerin incelenmesi başka bilgi kollarına girer. İnsanoğlu yaşamının her döneminde kendi ülkesi için güzel ve hatta kötü günlerini hatırlatacak maddi belgelerin olduğu kadar, kendisiyle belki hiçbir ilişkisi bulunmayan ancak hayranlık duyduğu şeyleri toplamak, saklamak ve kendinden sonrakilere bırakmak eğilimine sahiptir. Şüphesiz bunları talan ve harp ganimetleri gibi zorla hatta hırsızlık gibi toplama maddeler dahil değildir. Yapılış şekline uygun kullanma tarzındaki ilk toplama veya bir başka deyişle ilk koleksiyonların meydana gelişi herhalde çok eskiden beri söz konusudur.
Arkeolojinin gelişiminde büyük rol oynayan ilk koleksiyonları oluşturanların şu andaki bilgilerimize göre Roma İmparatorları ile Roma'nın zengin söz sahibi kişileri olduğunu söyleyebiliriz. Romalı imparatorlar, kumandanlar veya zengin kişiler saraylarını, villalarını veya evlerini süslemek gayesiyle Anadolu'daki Yunanistan'daki ve imparatorluğun diğer yerlerindeki özellikler heykelleri toplayarak arkeoloji biliminin oluşmasında ilk adımı teşkil eden koleksiyonları yapmaları ile bu işin öncüleri sayılabilirler. İkinci evreyi ise batının ağır ve yoğun Hristiyan taassubundan kurtulup yazılı kaynakları okuyarak, çözerek ve yorumlayarak Klasik Çağ'ı yani Grek ve Latin kültürünü yeniden anlamaya "Batı Uygarlığı" diye isimlendirdiğimiz uygarlığı bu temeller üzerine kurmaya başladığı
Rönesans oluşturur. Geçmişin yazılı kaynaklarla değerlendirilmesi dönemi başlamıştır. Arkeolojinin bilim haline gelişindeki üçüncü evreyi yani erksiden toplanan şu veya bu şekilde toprak altında saklanan sonra belgelerle yalnız tanımlandığı ve yoruma uğradığı dönem sonrasını, bütünü ve gerçek görünümüyle ortaya çıkarmayı amaçlayan geçmişin yaşamanı bütün teferruatıyla ermeye hedef alan kazıların yapıldığı XVIII. asır yansıtır.