Neden?
Bono ve mevduatın müşteri tabanı neredeyse hiç örtüşmez. Bonolar bankalar ve kurumsal yatırımcıların elinde. Mevduat sahipleri ise bireyler ve şirketler. Bonoda vade AK Parti iktidara geldiginde sanırım 4-5 ay civarındaydı, 2007'de 24 aya çıktı bugün 74 ay. Bu muazzam bir başarıdır ve kamunun borç dinamiklerinin düzelmesi ve yeni büyüme modeliniz itibarıyla nedense takdir edilmemiş kallavi bir öneme sahiptir. Mevduatın ortalama vadesi ise 2 ay. Vatandaş bonodan irkiliyor. Belli bir vadesi var, o da giderek uzuyor, vadeden evvel bozarsanız sermaye kazanç/kayıp durumu var. Yüksek enflasyon ve yüksek faiz hafızası hala canlı Türk insanı 'o vadeye kim öle kim kala' diyor. Döviz hassasiyeti de hala mevcut olan bir toplumsunuz. Bunların sonucunda insanımız/ şirketimiz bonoya gelmeyip 2 aylık mevduatta kalınca şu ortaya çıkıyor. Mevduat sahibi kısa vadeli ve döviz tehdidini içeren bir getiri talep ediyor. Bankanın durumu ne? Açtığınız kredinin vadesinden çok daha kısa vadeli mevduatlarla sürekli fonlamak zorunda olduğunuz bir kredi portföyünüz var. Banka 1 yıllık ve daha uzun kredi açıyor, fonlaması mevduat tarafından 2 ay. Krediyi yüzde 14 faizle vermişsiniz, fonlamasını da yüzde 10'dan yapmışsınız. Faizin yukarıya gelmesinden banka da zarar yazıyor çünkü kredi faizine dokunamazken mevduat faizinin yukarı gelişi marjını azaltıyor.
BANKAYA DA ZARAR VERİYOR
AK PARTİ SOSYAL DEMOKRAT UYGULAMALAR ÜRETTİ
Peki ama büyümeye destek veriyorsa dış talepte bozulma varken iç talebi canlandırmak için neden adım atmadı?
Merkez Bankası her şeyi yapabilecek fonksiyona sahip değil. Ayrıca Fed gibi olması isteniyor ama kimse Fed'in amaçlarına kaynağından baktı mı bilmiyorum. Üç şeyi kovalar Fed, maksimum istihdam, istikrarlı fiyatlar ve makul uzun dönem faiz oranları. Ve der ki diğer ikisi için ön koşul istikrarlı fiyatlardır, o olmazsa digerlerini unutun. Artı, yatırımı en çok ne etkiler? Güven ve önünü görebilme… Önünü görebildiği zaman yatırımcı için maliyet aslında ikinci plana düşüyor. Kamudaki muazzam dönüşümden bahsettik. Bugün Türkiye doğru kamu mallarına harcama yaparak (eğitim, sağlık, altyapı) özel sektörün de etkinliğini üretkenliğini artıracak şekilde milli gelire katkı yapar hale geldi. Özel sektörün artık kamudan pek de daha fazla bir şey beklememesi lazım. Bundan sonra özel sektörün toplam faktör üretkenliğini nasıl artıracağı konusunda kafa yorması gerek. Ama bunun için de önünü kendisine temiz gösterebilen bir yönetime ihtiyacı var. Bakın AK Parti anti-popülist politikalarla sosyal demokrat uygulamalar ve sonuçlar üretti.
POPÜLİZME İTİBAR EDİLMEDİ
Dünya Bankası'nın da tespit ettiği gibi orta sınıfın oranı ikiye katladı, ben daha ileri giderek orta sınıf Türkiye'de son 12 senede ortaya çıktı dahi derim, diğer göstergelerle birleştirdiğinizde. Bir de üstüne Orta Vadeli Plan'lar var. Hükümet kısa vadede maksimum büyümeyi sağlamak yerine orta-uzun vadede sürdürülebilir yüksek büyümeyi istediğini bu belgeler ile teyit ediyor. Çok takdir edilecek, seçim döngüsünün ötesine geçerek karar alındığını, popülizme itibar edilmeyeceğini tescilleyen belgeler bunlar, ve siyasi cesaret belgeleri. Ama kısa vadede bazıları son derece sıradışı sebepler ile bazı çalkantılar ve akabinde bir takım koordinasyon hataları oldu. Ortaya çıkan sıkıntıları bertaraf etmek için orta-uzun vadeli amaçları bir kenara atma güdüsü doğdu gibi geliyor bana.. Bu stratejik olarak hatalı çünkü verdiğiniz sinyaller orta uzun vadeyi gözden çıkarabileceğiniz algısını yarattığı anda verilen reaksiyon kısa vade problemlerini daha da akut hale getiriyor. Bundan kaçınırsak problemlerin büyük kısmı hallolacak kanımca.
TÜRKİYE'NİN BİR ALGI AÇIĞI PROBLEMİ VAR
Seçim öncesi 2015'te Türkiye'nin dezavantajı nedir?
Türkiye'nin ezeli ve ebedi bir "algı açığı" sorunu var, yani ne olduğumuzla nasıl aktarıldığımız arasındaki fark. Ayrıntısına çok girmeyelim ama bunun bir kısmı maksatlı ve acendalı, bir kısmı oryantalist bakış açısından muzdarip olanların kaçınılmaz olarak yaptığı bir okuma hatası, bir kısmı da bizim verdiğimiz hatalı sinyaller ile oluşan algı. Sonuncuyu çok kolay devre dışı bırakmak mümkün. Birinci ve ikinci ile başetmek için de kültürel çift dilli insanlar ile, yani hakim Batı kültürünün dilini de konuşan hakiki yerel insanlar ile durmadan usanmadan bir algı düzeltme çabası içinde olmak lazım. İlk iki handikap daha orta-uzun vadeli çabalar gerektiriyor, sonuncuyu bir an evvel devre dışı bırakmak lazım. 5-6 ay önce Türkiye "almayanı döverler" ülkesiydi. Çünkü, petrol fiyatlarındaki düşüş enflasyon, büyüme ve de hele cari açıkta öyle olumlu hava yarattı idi ki "kırılgan beşli" tarih oldu idi. Bu piyangonun bir kısmını heba ettik gibi gözüküyor.