UEFA Şampiyonlar Ligi son ve 6. maçında deplasmanda Kopenhag'a 1-0 yenilen temsilcimiz Galatasaray, Devler Ligi'ne veda etti. SABAH Spor'un usta yazarları Levent Tüzemen, Ömer Üründül, Ali Gültiken ve Bülent Timurlenk de yoluna Avrupa'da devam edecek olan sarı kırmızılıların zorlu maçını değerlendiren yazılar kaleme aldı. Usta isimler birçok konuya değinirken, o isim Okan Buruk'a flaş sözler sarf etti. İşte tüm yazılar...
LEVENT TÜZEMEN: UEFA AVRUPA LİGİ MOTİVASYONU
Gurbetçilerimizin Bayern Münih kulübüne yönelik başlattığı yoğun tepkilerden ve Okan Buruk'un basın toplantısındaki sözleri sonrası Alman kulübü, Manchester'da adam gibi oynamak zorunda kaldı, Tuchel adam gibi kadro çıkardı ve Bayern, Manchester'ı yenerek hem ayıbını örttü hem de G.Saray'ı UEFA Avrupa Ligi'ne taşıdı. Buruk kağıt üzerinde dengeli bir kadro seçti.
İlk yarı baskılı bir oyun sergileyen G.Saraylı oyuncular final noktalarında etkili paslar kullanmadığı gibi kanatlardan tehlike yaratacak ortaları yapamadı. Boey ile Tete hızlı hücumlarda nedense orta yerine pas yapmayı tercih etti. Sanchez savunmayı toparlarken Kaan, Lucas ile rakibi karşılamada ve ikili mücadele kazanmakta başarılıydı. G.Saray kaybetmesine rağmen müthiş baskılı oynadı ama gol yollarında beceriksiz kaldı ve son 15 dakikada etten duvar ören Kopenhag savunmasını geçemedi.
Devler Ligi için kurulan kadrodan G.Saray maalesef "Keçiboynuzu" tadında katkı aldı. Her zaman söylerim; oyuncu tüccar zihniyetli olmayacak, kulübe aidiyet duygusuyla bağlı olacak. Zaha kadar takımdan kopuk, vurdum duymaz, kaçak güreşen ve canı istediğinde saman alevine benzeyen futbol oynayan bir futbolcu görmedim. Okan Hoca, Zaha'ya bu kadar tolerans tanıyacağına şansı Bakambu'ya verseydi.
Bakambu sadece golü kovalamadı, rakibe de baskı yaptı. Okan Hoca ayrıca Kerem'in yerini Zaha uğruna bozmamalıydı. Avrupa'ya devam etmek oyuncular ve camia için motivasyon olacaktır. G.Saray, Kopenhag'da Devler Ligi'ne veda etti ama Perken'de kazandığı UEFA'ya devam etme hakkını elde etti. Bu arada maçın hakemi İtalyan Orsato adil bir maç yönetti.
BÜLENT TİMURLENK: DEVAM FİLMİ Mİ ÇEKİLECEK?
UEFA Kupası'nın kahramanlarından Bülent Ünder, yıllar sonra bir sohbetimizde "Finali bir daha izle, ikili mücadelelerde hiç yerde kalmadık" demişti. Dün maçın ilk yarısı sona erdiğinde aynı stadyumda aynı forma altında 23 yıl sonra en büyük fark, buydu. Rakibin daha fazla koşacağı, beraberliğin yettiği maçta oyunu yarı sahasında kabul ederken ikili mücadelelerde güçlü fizikleriyle Galatasaray'a konforlu hücum imkânı tanımayacakları sır değildi.
Takımın en zayıf halkası Angelino'nun kötü başlayıp şaşırtmadığı oyunda sürpriz, ilk 25 dakikada iki pozisyonda geri dönmekte ziyadesiyle geciken ve sallanan Boey'di. İki kanatta Zaha ve Tete ya topu eziyor ya da ikili mücadele kaybedip hücum öldürüyorlardı. Maç Ziyech ve Mertens'i çağırıyordu devre arasına giderken. Okan Buruk bir kez daha geç kaldı.
46-60 arasında her seferinde yolunda gitmeyen şeylerin kendi kendine düzeleceğine dair Polyannacılık yine rakibin attığı golle cezalandırıldı. Üstelik Kopenhag o dakikaya kadar üç direk arasına top vurmamışken... Sonrası doldur-boşalt. Beş forvete dönen bir takımın orta sahasını boşaltması risk değil intihar girişimidir. Oysa ki devrede doğru değişiklikle geçen yılın fabrika ayarlarına dönebilirdi Okan Buruk.
Kura çekildiğinde "Galatasaray, Manchester United maçlarından 4 puan alacak ama gruptan çıkamayacak" diyen var mıydı? İngilizler evine dönerken Avrupa Ligi'nde yola devam, belki de sonu Kopenhag'da biten bir filmin 23 yıl sonra Kopenhag'da başlayan devamıdır. Kim bilir!
ÖMER ÜRÜNDÜL: BURUK MAÇLARDAN HİÇ DERS ALMAMIŞ
Kopenhag disiplinli, koşan, kadro kapasitesinin de bilincinde genelde kontrollü oynayan bir takım. Dün geceki taktik planları da kendi sahalarında oynamalarına rağmen oyunu geride kabul edip ani ve çabuk çıkışlarla pozisyon üretmekti. Galatasaray bütün maç oyunu karşı alana yıkan taraftı. Ama atletik ve iyi yerleşimli savunmayı aşacak varyasyonlar yapılamıyordu.
Bunun da en önemli nedeni, ilerideki 3 forvetin alışılmış fiziki yetersizlikleriydi. İkinci devrenin başlarında kontradan yenen gol tabii bütün moral direncini zayıflattı. Buna rağmen Galatasaray oyunu bırakmadan gol aradı. Ama ne yazık ki en net gole yakın 2 pozisyon (ki bir tanesi inanılmaz şekilde kaçtı) 4 dakikalık uzatma bölümünde geldi. Zaten gol de olsa bir şey değişmeyecekti.
Okan Buruk'un şansının da yardımıyla önemli kazanımlar yaptığı bazı maçlardan ders çıkarması gerekiyordu. Günümüz futbolunda üç fiziki düşüş içindeki forvetle oynarsanız büyük sorunlar yaşanır. Zaten Galatasaray'da kalan 7 kişinin maçlarda canları çıkıyor. Dün de bunları yaşadık. Boey her şeyini yine verdi. Ben en çok Kerem Aktürkoğlu'nun bitmeyen hırsıyla, inanılmaz gayretlerine üzüldüm.
Bir futbolcu ancak elinden geleni yapmak için bu kadar uğraşır. Sonuçta Galatasaray, Şampiyonlar Ligi'ne Kopenhag'ı devam ettirdiği için üzülmelidir ama Manchester'ı geride bırakıp Avrupa Ligi'ne devam etmek de küçümsenmemelidir. Dün gecenin en büyük kahramanı kimdi derseniz cevap Orsato…
ALİ GÜLTİKEN: DEVLER LİGİ'Nİ HAK EDİYORDU
'Futbolda iyi hücum mu yoksa doğru savunma mı kazanır?' sorusunun cevaplarından, 'İyi savunma galip çıkar' tarafında Kopenhag'ı görüyoruz. Son iki maçta Bayern ve Galatasaray karşılaşmalarında topu neredeyse maçın tamamında rakibine bırakarak oynayan Kopenhag takımı, iki müsabakada 4 puan kazandı. Bir galibiyet ve bir beraberlik bu savunma kurgusuyla geldi.
Galatasaray, Şampiyonlar Ligi'nin ilk maçından beri her rakibine karşı muazzam bir tempoyla oynamak istedi. Bunda da başarılı oldu. Her rakibine karşı hem iç saha maçlarında hem de deplasmanda büyük baskı yarattı. Galatasaray'ın bu gruptaki tüm maçlarını izleyenler, bu oyun isteğinden mutlaka memnun olmuşlardır. Fakat 'Futbol sonuçtur' tarafına baktığımızda ise doğal olarak bir mutsuzluk görebiliriz.
Kopenhag deplasmanında maçın tamamına yakın bölümünü rakip yarı alanda oynayabilmek büyük bir kalite göstergesi. Fakat Kopenhag'ın sert savunması, bu süreçte Galatasaray'ın elini kolunu bağladı. Az geldiler ama neticeyi istedikleri yere getirdiler. Bu grup maçlarının bitiminde Galatasaray'ın ağızda güzel tat bırakan futbol anlayışını mutlaka hatırlayacağız ve bu felsefeyi alkışlayacağız.
Ama futbolun özellikle bu seviyelerde hiç hata kabul etmediğini de bir kenara not edeceğiz. Keşke Galatasaray, oyun olarak tatmin duygusuna eriştiği bu grupta sonuç olarak da düşündüğüne ulaşabilseydi. Her şeye rağmen Avrupa'nın bir kenarından devam edebilmek, teselli ikramiyesi olarak kabul edilebilir.