Madrid'e bir taşla iki kuş vurmaya gittim desem yeridir. Hem İspanya sosyetesine karıştım, hem de cuma günkü yazımda bahsettiğim gibi Arda Turan ile sohbetin dibine vurdum. Madrid'deki ikinci günümde, İspanya'nın ünlü meyve suyu markası Zumosol'ün partisindeyiz. Yanımda markanın sahibi Ahmet- Zafer Toksöz kardeşler var. İspanya-Türkiye kardeşliğini görebileceğimiz türden bir geceydi. İstanbul deyince yüzlerinde güller açan İspanyollar, çok samimi çok! Ee tip olarak da çok farkımız yok; ne de olsa kaş-burun-göz aynı.

BİR GECELİK KULÜP
Markanın dev partisi, şehrin göbeğindeki bir tiyatro salonunda 90'lar temasında organize edildi. Dev tiyatronun koltuklarını söküp nasıl da ortasına bar kondurmuşlar şaştım kaldım.

DİSKOTEK TARZI
90'lardan kalma bir diskotekteyiz adeta; dans pistinde disko pantolonları ile dans eden kabarık saçlı kızlar, sahnede İspanya'nın 90'lı yıllarına damgasını vurmuş popüler müzik grubu... Avaz avaz İspanyolca şarkılar söylüyorlar. Bu toprakların sosyetesiyle dans etmek de ilginç bir tecrübeydi, ne yalan söyleyeyim. Gece, bizim sıkıcı, gazı kaçmış partilere fark atacak cinstendi. Seksi matadorlar ve sörfçü kızlar, Madrid sosyetesinin bir parçası. Onlar mekana girince flaşlar patlıyor, hayranları üstüne atlıyor. Biz de hemen tanıştık hem sörfçü, hem de model olan Lucia Martino ile... Matador yakışıklıyı da bir ara köşeye çekip "Nasıl olur da o boğa güreşinden keyif alırsınız, can çekişiyor boğalar, yazıktır! Hiç mi içiniz sızlamıyor?" dedim. Matador; arenada bir deli yürek, partide süt dökmüş kedi kesiliyor. Yok, bana göre değil bu eğlence tarzı, boğa güreşleri yasaklansın. Bakın Barcelona'da artık yapılmıyor, aynı hareketi Madrid'den de bekliyorum.