Şehrin gezginlerine ayrılan tatil süresinin sonuna gelmiş bulunmaktayız.
Instagram fotoğraflarına bakınca 'krem dö la krem' tabakamızın tatil günlüğü ilgi çekiciydi. Mazur görün, bu sefer sizlerle aşık atamadım.
Instagram'da reyting sıralaması yaparsak; en çok fotoğraf paylaşımı New York'dan yapılmış. En çok da, en hipster kıyafetleri ile Brooklyn yakasından fotoğraf paylaşanlar radarıma takıldı.
Brunch partilerinden bol hoplamalı anları da es geçmeyelim.
MoMa'da sanatsal takılanların entel tavırları da var tabii... Yeni restoranları keşfedip 'foodporn'un dibine vuranları, alışveriş torbaları ile Soho'da arz-ı endam edenleri beğeni yağmuruna tuttum. Ardından Paris ikinci sıraya oturdu. 'Bonjour madam' diyerek parizyen uyanan kız gruplarına hasta oldum. Birçoğu erkek arkadaşını bırakmış ya da postalamış ve Paris'i baştan keşfediyor. Stil kapışmaları, gün boyunca yiyip içtikleri mekandan güçlü kadın tavırları ile verdikleri pozlar, eşlerinden-sevgililerinden intikam alırcasına yaptıkları alışverişlerin her detayına bol bol beğeni kondurdum.
Bir de yorum üstüne yorum yazıp çizdim; kızlar doğru yoldasınız, devam...
Milano kapışmada üçüncü sıraya oturdu.
Moda haftası olmasından dolayı birçok moda avcısı, davetli olduğu defilelerin ön sıralarına kendilerini atıp yine Avrupa'nın dört bir yanından gelen ikonik isimlerle fotoğraf paylaştılar.
After partilere katılıp tasarımcıların o bohem, o eğlenceli dünyasını bize bol bol sergilediler. Bitmedi! Bir de Çeşme ve Bodrum'a yaz boyu doyamayanlar vardı.
Yağmurun, çamurun, puslu havanın verdiği melankolik ruh halinden olsa gerek aforizmalarla, aşkla dolu, aile sevgisinin en yüksek dozda olduğu pozlar paylaştılar.
Biz mi? Bizse İstanbul'da çıt çıkmayan sokakların tadını çıkardık. Nişantaşı'nda Teşvikiye Camii'nin yanındaki House Cafe'de bu paylaşılan fotoğraflara bakıp gıybet yaptık. İyi de oldu; hem bütçe kontrolü yaptık, hem de "Ah İstanbul hep böyle olsa" deyip iç geçirdik. Yahu dolar, Euro uçmuş gitmiş; nereye gidiyoruz!
Otur yerine...