Türkiye'nin en iyi haber sitesi
MERT VİDİNLİ

İş başvurusu yapıp çalışmaktan vazgeçenler!

Yasak aşkın kamera kayıtları ve kedicikler derken, Türkiye gündemi bu iki mevzunun etrafında fır dönüyor.
Ben de biraz olan bitenle, biraz da kendi atmosferimden mevzularımla karşınızdayım...
Hadi buyurun bakalım.
Kenan Doğulu, Yalın ve Mustafa Sandal'ın yeni şarkılarını henüz ezberime almadım ancak birer kez dinlememe rağmen mırıldanmaya başladım. Benim için bu üçlünün aynı anda şarkılarını piyasaya sürmesi demek; üniversite yıllarım, Ankara zamanlarım demek.
Bakalım hangisi yeni jenerasyonun favorisi olacak, beach partilerde en çok isteği alacak?
Kenan'ın geçtiğimiz hafta Çeşme Spiaggia Grande'de verdiği konser, onu sevenleri ile buluşturdu. Bence aynı kafada konserleri Musti ve Yalın'ın da vermesi gerekiyor. Buradan mekancılara "Gözünüzü açın, hadi hadi" diyorum.

KEDİCİK HİKAYELERİ
İstanbul mekanlarında şehir efsanesi tadındaki kedicik hikayeleri bitmiyor.
Bir tanesine de geçenlerde ben kulak misafiri oldum.
Buyurun bakalım. Zamanın varlıklı ailelerinden bir kız arkadaşımız, o yıllarda okumak için İstanbul'a gitmiş, özel bir üniversiteyi burslu kazanmış.
Okulunun popüler kızlarından biri ile gezip tozuyormuş.
O kız bir gün onu çok yakışıklı, zengin biri ile tanıştıracağımı söylemiş, o da ikna olmuş.
Ve beraber yemeğe çıkmışlar.
Gerçekten de anlattığı gibi, manken gibi bir çocuk gelmiş; altında son model spor arabası ile. Birkaç kez görüştükten sonra yakışıklı çocuk, Etiler'de o zamanların popüler mekanlarından birinde düzenlenen bir doğum günü kutlamasına gidileceğini söylemiş. Kızımız da süslenip püslenip çocukla birlikte partiye gitmiş. Haremlik, selamlık mantığıyla gündüz saatlerinde düzenlenen bu organizasyonda; birbirinin kopyası kediciklerle aynı salonda kalmış.
Daha sonrasında bu işte bir gariplik olduğunu anlayıp oradan çıkmak istemiş ama izin verilmemiş.
Zorla mekanın sahnesinde taht gibi bir koltuğa kurulmuş olan Adnan Hoca'nın yanına gitmesi söylenmiş. Kutlama oradan Acarlar'ın sırtlarındaki evde devam etmiş.
O gün gördüklerinin şokuyla evine varmış. Tabii ne cep telefonu var, ne de bu kadar hızlı bir iletişim teknolojisi o zamanlar. Erkek arkadaşı bu ortamın çok değerli olduğunu savunsa da, kızımız kaçmak için son çareyi evini taşımakta bulmuş; başka bir semte, başka bir okula geçiş yapmış.
O çocuk, uzun süre kızın peşini bırakmayıp kovalasa da arkadaşımız ailesinin yardımı ile kurtulmuş.
İş başvurusu yapıp çalışmaktan vazgeçenler!
İşte böyle bir kesim var; yazın iş başvurusu yapıp sıcaklardan, tatil programlarının cazibesinden aç kalacağını bilse bile başvurusunu iptal edenler. Bir de yaz gelince istifa edenler var; onlar da ilginç. Sebep tabii ki çalışma saatlerinin fazlalığı. Bana da her gün e-mail geliyor;
'Seninki gibi bir işe nasıl sahip olabiliriz?' diye. Kimse işe gitmek istemiyor ancak hesabına para yatsın istiyor.
Emir almak ise hiç mi hiç istemiyor. O zaman orijinal fikri bul, peşine düş. En son Çin'de bir olay yaşanmış.
Sosyal Bilimler Akademisi bir öneride bulunmuş: Daha sağlıklı bir sistem için, dört gün günde dokuz saat çalışılsın.
Dünya çapında böyle bir standart olsa, keyifler gıcır olur ama ona göre bir kazanç belirlenir. Ekstra mesaiye kalan yine daha çok kazanır.
Tabii şimdilik bizim topraklarda, hatta birçok ülkede bu bir hayal. Ya bunu hayal edin ya da size dediğim gibi yaratıcı bir fikir bulup peşine düşün.

YAZARIN BUGÜNKÜ DİĞER YAZILARI
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA