'Demokrasi halkın kendi kendisini yönetmesi ise halkın devleti yönetmesini şiar edinen bütün siyasetçiler bu elitist bürokrasi tarafından mutlaka yok edilmişlerdir. Özal'ın mesela tasfiye edilmesinde hatırlarız, medyanın nasıl aşağılıkça faaliyet yürüttüğünü iyi hatırlarız, Özal'ın ailesi üzerinden. Aşağı yukarı merhum Mednderes'e ve bugün Sayın Erdoğan'a yapılanların aynısı Özal'a da yapılmıştır.
Menderes'e yapılanların aynısı, nerdeyse cümle cümle, o günkü Hürriyet, Cumhuriyet gazetelerini açın üç lider üzerinden inceleyin nerdeyse manşetlerin kendisi bile aynıdır. Yolsuzluk suçlamaları vardır, işte bir hafta içerisinde kaçacaktır, o bir diktatördür, halk onu istemiyordur, diktatör inecektir, vs. hep aynı şey. Menderes'in devrilmesinden önce yaşanan öğrenci hareketleri ve medyanın kullandığı dil ile Özal'a karşı kullanılan dil ve özellikle son üç yıldır, Sayın Erdoğan'a karşı Gezi'de, 17-25 Aralık'ta, 6-8 Ekim'de, 7 Şubat'ta bunların hepsi darbedir.
Baktığınızda hikayenin çok basit olduğunu görüyorsunuz halkın iradesi ile vesayet çarpışıyor ve bu çarpışmanın ana hattı, çok önemli bir şey bu, medyada gerçekleşiyor. Çünkü söylemi kurmaya kim yetenekli ise, söylem üstünlüğünü kim kuruyorsa gerçeklik onun söylediği şekilde tezahür ediyor.
Bugünkü yazıda da 'Seni başkan yaptırmayacağız meselesi bir Erdoğan meselesi değildir. Diyorlar ki aslında halka 'Bu ülkeyi sana yönettirmeyeceğiz'. Orda Erdoğan onun sembolü, 'Sana bu ülkeyi yar etmeyeceğiz, bu ülke bizim.'
