Yenişafak'a konuşan yazar Alev Alatlı açıklamalarına şöyle devam etti:
Dünyanın gidişatını nasıl görüyorsunuz? Peki ya Türkiye'nin gidişatını?
Günbegün dağılan, lider krizi geçiren, paçozlaşlaşan Batı dünyası görüyorum. Biz buhran ithal etmediğimiz sürece bu kaosta sağlam durur, hatta fırsata çevirebiliriz. Safları sıkıştırmamız lâzım. Önümüzdeki yılları bir elimiz yağda, bir elimiz balda geçiştiremeyecekmişiz gibi duruyormuş. Olsun. Güneş her gün daha mütekâmil bir dünyaya doğmaz. Tarih ezelden ebede dümdüz uzanan doğrusal bir hat değil, devirli bir oluşumdur. Gün olur, en gerideki en öndekinden ileride olur. Örneğin, Ahmet Yesevi, Kadızade Mehmet'in çok ötesindeydi. Türkiye'yi ille de bir şeye benzetecekseniz, her budağından sürgün atan salkım saçak bir asmaya benzeteceksiniz. Bir sürgünü çiçeğe dururken, diğerinin kurumakta, ötekisinin üzüm vermekte olduğunu göreceksiniz. Tek bir sürgüne takılıp kalmamayı, bütüne bakmayı adet edineceksiniz. Tıpkı bir asma gibi, düz akılla anlaşılmaz, pergele, cetvele gelmez, kendisine has bir kimliği vardır Türkiye'nin, batmaz. Batarsa, okyanuslar taşar, onu da kimse göze alamaz.
RÜYADA GÖRSEK İNANMAZDIK
Türkiye'yi ve ekonomiyi iyi tanıyorsunuz. Buradan yola çıkarak sormak istiyorum. Ekonomik olarak Türkiye'nin gelişmesinin önündeki engeller nelerdir? Geçmişte şahit olduğumuz yönetim krizleri, dış güçler, kaynak yetersizliği gibi sebeplerin dışında iç faktörler neler olabilir? Bunları aşmak için neler yapılmalıdır?
Kim demiş Türkiye ekonomik olarak güçlenmiyor diye? ABD'de doktoralarını tamamlamış gelmiş genç ekonomistlerdik, ne olacak bu Türkiye'nin sonu diye DPT koridorlarında ağladığımızı bilirim. Economist dergisinin "Türkiye iflas etti" diye kapak yaptığını bilirim. Bugün hallice bir daire almaya ancak yetecek para için Özal'ın Avrupa başkentlerinin kapılarında bekletildiğini bilirim. Atila Karaosmanoğlu gibi OECD'de, Dünya Bankası'nda kariyer yapmış, Harvard'dan, NYU'dan nasibini almış uzmanlar o zaman da vardı. Türkiye'nin ilk İktisat Planlama Daire Başkanı olan rahmetli, Türk ekonomisinin İtalya'yı yakalaması için 675 yıl lâzım diyebilmişti.
* 675 yıl mı gerçekten ürkütücü bir açıklama.
Hani, Orta Asya'ya geri dönüp, Malazgirt'ten yeniden başlasak yeri! Nasıl bir karamsarlık yarattığını tahmin edersiniz! Bir de bugüne bakın. Geldiğimiz noktayı rüyamızda görsek inanmazdık. Hepimiz daha iyisini istiyoruz ama en iyinin iyiyi öldürmesine müsaade etmemeli.