KIBRIS Rum yönetimi, geçen ay Fatih sondaj gemisinin Kıbrıs'ın batısına, Rum sahillerinin 60 kilometre yakınına gelmesiyle Türk ve yabancı personele yönelik Avrupa tutuklama emri çıkarma tehdidinde bulunmuştu. Rum Fileleftheros gazetesinin haberine göre, Rum hükümeti Fatih gemisine ikisi ABD, biri Hırvat üç yabancı şirketin destek verdiğini belirledi. Şirket yetkilileri ve Fatih gemisinin personel listesini aramaya başlayan Rum istihbaratı, 25 isim belirledi. Rum mahkemesi, aralarında İngilizlerin de bulunduğu liste hakkında Avrupa tutuklama emri çıkardı.
Güney Kıbrıs'ın skandal kararına Türkiye ve KKTC'den sert tepki
AMAÇ SONDAJI YAVAŞLATMAK
Rumlar bu girişimle Fatih gemisine destek veren şirketlerin çekilmesini sağlayarak sondaj çalışmalarını aksatmayı hedefliyor. Rumlar benzer şekilde, KKTC'nin Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı'na (TPAO) ruhsatlandırdığı Ada çevresine gelmesi beklenen Yavuz sondaj gemisine teknik destek verilmesini engellemeye uğraşıyor. KKTC'nin TPAO'ya ruhsatlandırdığı bölgelerin önemli bölümü, Rumların tek yanlı parselleyerek yabancı şirketlere kiraladığı parsellerle örtüşüyor.
Rumlar Akdeniz'de ateşle oynuyor! Fatih Sondaj gemisi personeline tutuklama kararı
AVRUPA TUTUKLAMA EMRİ NEDİR
AVRUPA tutuklama emri, Avrupa Birliği'ne (AB) üye 28 ülke arasında herhangi bir şüphelinin tutuklanması, mahkemeye çıkarılması ya da gözaltına alınmasına izin veren hukuki bir düzenleme. Kıbrıs Rum Yönetimi, 2004'ten bu yana AB üyesi ve Rum mahkemelerinin çıkardığı tutuklama emirleri, tüm AB sınırları içerisinde uygulanıyor. Tutuklama emri, gözaltına alınma ve gerekli görülmesi halinde talepte bulunan ülkeye suçluların iadesini öngörüyor. Ancak emir bir yılın altında ceza gerektiren suçlara karşı kullanılamıyor. Mahkemeleri de siyasi amaçları için kullanan Rum yönetimi geçmişte KKTC'den mülk satın alan yabancılara karşı tutuklama emirleri çıkarmıştı.
'GEREKEN CEVABI VERİRİZ'
DIŞİŞLERİ Bakanlığı Sözcüsü Hami Aksoy, Güney Kıbrıs yönetimine tepki gösterirken şunları söyledi: "Kıbrıs Türklerini yok sayarak ve haklarını gasp ederek hareket eden GKRY'nin bu haddini aşan karar şayet doğru ise bizim açımızdan hiçbir hükmü ve geçerliliği olmayacaktır. Bu cürette bulunduğu takdirde gereken cevabı vereceğimizden de kimsenin şüphesi bulunmamalıdır. Biz de ilgili kurumlarımızla gerekli karşı hukuki süreçleri başlatacağız. Güney Kıbrıs Rum yönetiminin bu tür beyhude yöntemlerle kendi kıta sahanlığımızda yaptığımız çalışmaları durdurma çabaları hiçbir sonuç vermeyecektir. Türkiye, hem kendi kıta sahanlığındaki haklarını korumak hem de adanın eşit ortağı olan Kıbrıs Türkleri'nin haklarını korumak için petrol ve doğalgaz arama/sondaj çalışmalarını, planlandığı şekilde kararlılıkla sürdürmeye devam edecektir."
"RUM TARAFI, KIBRIS CUMHURİYETİ'NİN TEK SAHİBİ DEĞİLDİR"
KKTC Başbakanı Ersin Tatar, "Rum tarafı tek başına hareket edemez. Rum tarafı, Kıbrıs Cumhuriyeti'nin tek sahibi değildir. Kıbrıs adasının iki eşit ortağı vardır; Kıbrıs Rumları ve Kıbrıs Türkleri. Kıbrıs Türklerinin de hak ve çıkarları kesinlikle göz önünde bulundurulmalıdır" dedi.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde (KKTC) düzenlenen 'Şehit Teğmen Caner Gönyeli - 2019 Arama Kurtarma Tatbikatı'nın kara safhası sonrasında KKTC Başbakanı Ersin Tatar, özel olarak İhlas Haber Ajansı muhabirine açıklamalarda bulundu. Doğu Akdeniz kıyılarında yaşanan doğal gaz gerginliği hakkında konuşan Tatar, "Bütün kamuoyu aydınlatılmıştır biz de meseleyi yakından takip ediyoruz. Bildiğiniz gibi Türkiye Cumhuriyeti'yle Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin kendi aralarında anlaşmaları var. Rum tarafı tek başına hareket edemez. Rum tarafı, Kıbrıs Cumhuriyeti'nin tek sahibi değildir. Kıbrıs adasının iki eşit ortağı vardır; Kıbrıs Rumları ve Kıbrıs Türkleri. Kıbrıs Türklerinin de hak ve çıkarları kesinlikle göz önünde bulundurulmalıdır. Ulusal hukukun temeli de budur. Anavatan Türkiye'yle yaptığımız anlaşmalara göre Türkiye Cumhuriyeti'nin bu bölgede yapacağı bir takım çalışmalara biz de destek oluyoruz. Türkiye Cumhuriyeti'nin Cumhurbaşkanı ve diğer yetkili makamlarının da ifade ettikleri gibi; Bu bölgede çıkarlarımızın korunması için gerekli adımlar atılmalıdır, biz de buna destek veriyoruz. Bizi bu durum mutlu ediyor, çünkü biz tek başımıza bu süreci idare edemezdik. Türkiye Cumhuriyeti'yle birlikte Doğu Akdeniz'deki pozisyonu ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin kendi ekonomisi ve kara sularının değerlendirilmesi ve ulusumuzun hak ve çıkarlarımızın korunması son derece önemlidir. Bu hususta emek veren tüm Türkiye Cumhuriyeti yetkililerine, deniz kuvvetleri ve komutanlıklarına teşekkür ediyorum. Çünkü bu durum sanıldığından daha büyük bir olaydır. Önümüzdeki 100 yılda toprak parçası kadar, denizlerdeki haklar ve çıkarlar hatta deniz diplerindeki zenginlikler önem arz edecektir. Türkiye'nin sondaj gemilerini göndermesi ilk olarak Fatih daha sonra Yavuz'un buralara gelip araştırma ve sondaj çalışmaları yapması bizim pozisyon almamız açısından önemli bir gelişmedir. Bu kararlılığın devam etmesi gerektiği düşüncesindeyim. Biz dün yaptığımız açıklamada tutuklama emriyle ilgili Rum tarafının büyük bir yanlışı olduğunu söyledik. Çünkü bu konuda yasal bir zeminde yürütülmekte olan bu çalışmanın bu şekilde meseleyi gererek bir yerlere taşınmaya çalışması fevkalade yanlıştır. Bu durum diplomatik açıdan da hukuk açısından da yanlıştır. Kıbrıs'ın gerçeklerini görmemek demektir. Kıbrıs'ın gerçeklerini görmeleri gerekiyor. Kıbrıs'ın iki sahibi var. Biz bunu kabul ediyoruz. Fakat Kuzey Kıbrıs Hükümeti, Kuzey'deki devlet Kıbrıs Türk halkının yönetiminde ve egemenliğindedir ve Türkiye'yle her türlü anlaşma yapma yetkisindedir" ifadelerini kullandı.
'KARŞI TEDBİR ALIRIZ'
KKTC Dışişleri Bakanı Kudret Özersay da Rumların gerginliği tırmandırması halinde karşı tedbirler alacakları uyarısında bulundu. Özersay, KKTC Meclisi'nde yaptığı konuşmada, "Tutuklama emirleri gibi davranışlar doğru değil, konu barışçıl yöntemlerle çözülmezse karşı tedbirler alırız" dedi.
KKTC CUMHURBAŞKANI MUSTAFA AKINCI: GEREKEN YAPILIYOR!
KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı'dan Akıncı: "Doğu Akdeniz'e son zamanlarda yaşanan gerginlikler hiç birimizin arzu ettiği bir durum değil. Bu zenginlikler hepimize ait. Eğer bu, bu şekilde yapılırsa 'KKTC ve Türkiye'ye aynı şekilde davranmaktan başka seçenek bırakmıyorsunuz' dedik. Ve şu anda bunun gerekleri yapılıyor." dedi.