Türkiye'nin en iyi haber sitesi
NSU davası

Kurbanlarının çoğu Türk olan Nasyonal Sosyalist Yeraltı örgütü NSU davası ile yargılanıyor.

Giriş Tarihi: 24.04.2013 09:32 Güncelleme Tarihi: 26.01.2018 10:56
Nasyonal Sosyalist Yeraltı örgütü. Kısaca NSU. 13 yıl içinde 10 kişiyi öldürüp, iki bombalı saldırı ve 14 banka soygunu gerçekleştirdiler. Kurbanlarının çoğu Türk'tü. Oluşan 'güven kaybı' onarılmaya çalışılıyor.

Meclis Araştırma Komisyonu'nun Almanya'da 8'i Türk 10 kişinin öldürüldüğü Neonazi cinayetleriyle ilgili incelemeleri devam ediyor. Cinayetlerin aşırı sağ terörüyle bağlantısının nasıl olup da bunca yıl ortaya çıkarılamadığı hâlâ en çok tartışılan noktalardan biri.
Üç gencin nasıl teröriste dönüştüğü, nasıl kimsenin haberi olmadan cinayetler işlediklerini açıklayacak ipuçları aranıyor. Emniyet ve istihbarat teşkilatlarının bilerek ya da bilmeyerek nasıl onları görmezden geldiğini oraya çıkaracak izler...

Meclis Araştırma Komisyonu başkanı Sebastian Edathy, şunları söylüyor:

"Böhnhardt, Mundlos ve Zschäpe aşırı sağcı ya da terörist olarak doğmadı. Belirli bir çevrede bu radikal görüşleri benimsediler. Bu özellikle 1990'lı yıllarda Almanya'nın doğusunda konu aşırı sağcılık olduğunda insanların bunu görmezden geldiği, sorunların hasıraltı edildiği bir çevreydi."

NSU soruşturmasını yürüten Meclis Araştırma Komisyonu 15 yıl boyunca 36 farklı emniyet biriminin topladığı belgelerden oluşan dosya deryasında ipucu arıyor. Hükümet ve muhalefet partilerinin temsilcilerinin ortak amacı 'Nasıl böyle bir şey olabildi?' sorusuna yanıt bulmak. Emniyet ve istihbarat teşkilatları arasındaki işbirliği ya da daha doğrusu iletişim kopukluğu en ince ayrıntısına kadar masaya yatırılıyor.
Meclis Araştırma Komisyonu üyesi Wolfgang Wieland, "Şimdiye kadar işini iyi yapmış, gerçekten hatasız çalışmış dediğimiz bir görevliye rastlamadık. Bu, emniyet teşkilatının toptan bir başarısızlık örneği. Açıkçası bu boyutlarda olmasını beklemiyorduk" diyor.

Beate Zschäpe, Uwe Mundlos ve Uwe Böhnhardt... Thüringen eyaletindeki Jena kentinde yaşayan bu üç kişinin her biri birer Neonazi militandı. 1998 yılında polis Beate Zschäpe tarafından kiralanmış bir garajın bomba imal etmek üzere bir atölyeye dönüştürüldüğünü tespit etti. Ancak Zschäpe tutuklanmadı. Mundlos ve Böhnhardt ile birlikte Nasyonal Sosyalist Yeraltı örgütünü kurdu. 13 yıl içinde 10 kişiyi öldürüp, iki bombalı saldırı ve 14 banka soygunu gerçekleştirdiler. Neredeyse tüm kurbanları göçmenlerdi. Ancak emniyet teşkilatı saldırganı yine göçmenler arasında aradı ve araştırmalar sonuçsuz kaldı.

Meclis Araştırma Komisyonu başkanı Sebastian Edathy, "Bana en çok dokunan, maktul yakınlarının yıllar boyunca iki defa mağdur durumuna düşürülmesi oldu. İlki tabii ki yakınlarını kaybettikleri zaman, ikincisiyse emniyet güçlerinin yıllar boyunca bu kişilerin cinayetlerle bağlantısı olduğundan şüphelendikleri için" diyor.
"Bağlantı adamları" adı verilen ve para karşılığı Neonazi çevrelerinden Alman istihbaratına bilgi sızdıran kişiler de araştırmaları aydınlatmaya yardımcı olmadı. Bu kişilerin ne kadar güvenilir olduğu ise tartışılan bir diğer nokta.
Meclis Araştırma Komisyonu üyesi Clemens Binninger, "Ağır suçlar işlemiş, hapisten yeni çıkmış kişilerin bağlantı adamı olarak alındığına tanık olduk. Suç sicili olan bir insanın güvenilir bilgiler taşıyacağına inanmak bence saflıktan başka bir şey değil" diye konuyor.

Bir başka Meclis Araştırma Komisyonu üyesi, Wolfgang Wieland ise "Kimin bağlantı adamı olabileceğini, bunların devletle ilişkisini, suç işlememeleri için ne zaman devreden çıkarılacaklarını ortaya koyan bir yasal düzenlemeye ihtiyacımız var" diyor.
Almanya büyük bir güven kaybına uğradı. Almanya Cumhurbaşkanı Joachim Gauck'a göre başlıca hedef kaybedilen güvenin yeniden sağlanması olmalı. Gauck Almanya'daki Neonazi terörünün Almanya'yı ne kadar derinden etkilediğinin altını çizdi.
Cumhurbaşkanı Joachim Gauck, "Gerek eyaletler gerekse federal düzeyde görev yapıyor olsun tüm Alman emniyet teşkilatlarının burada yaşayan tüm vatandaşların gerçekten güvenliğini sağlamalarını arzu ediyorum" diyor.
Uwe Mundlos ve Uwe Böhnhardt intihar etti. Beate Zschäpe ise parmaklıklar ardında. Davası bahar aylarında görülmeye başlayacak. Araştırma Komisyonu'nun incelemelerininse yaza kadar devem etmesi bekleniyor. Ancak henüz yanıtlanmamış birçok soru var.

DW Türkçe

SABAH'IN AKREDİTASYON DAVASI

Almanya'da 8'i Türk 10 kişiyi öldüren ırkçı NSU örgütünün yargılanacağı tarihi dava ertelendi. Duruşmaların yapılacağı Münih Eyalet Yüksek Mahkemesi, yarın başlaması beklenen davayı 6 Mayıs 2013'e ertelediğini duyurdu. Mahkeme ertelemeye gerekçe olarak, SABAH'ın Anayasa Mahkemesi nezdinde açıp kazandığı davayı gösterdi. SABAH Gazetesi'nin Anayasa Mahkemesi nezdinde aldırdığı karar nedeniyle yeni bir akreditasyon işlemine gerek duyulduğuna hükmeden mahkeme, "Yeni akreditasyon işlemi ise 17 Nisan'a kadar, ne zaman ne de organizasyon açısından mümkün" yorumunu yaptı. Mahkeme, duruşmanın bu nedenle 6 Mayıs 2013 saat 10.00'a ertelendiğini bildirdi. Münih Eyalet Yüksek Mahkemesi'nin geçen ay gerçekleştirdiği akreditasyon sistemi nedeniyle ilk 50 kişilik gazeteci listesinde, hiçbir Türkiyeli basın mensubu yer almamıştı. SABAH, akreditasyon uygulamasında hatalar fark etmesi nedeniyle Anayasa Mahkemesi nezdinde dava açmış ve mahkemeyi kazanmıştı. Anayasa Mahkemesi nezdinde SABAH'ın avukatlığını üstlenen Prof. Dr. Ralf Höcker, kararı "üzücü ve bir o kadar da gereksiz" diye değerlendirdi. Prof. Höcker, "Anayasa Mahkemesi kararında hiçbir şekilde akreditasyonu sil baştan değiştir demedi, sadece yabancı basın mensuplarına üç sandalye ver dedi. Bizim açımızdan bu sadece en iyi değil, en iyi 2. çözüm" diye konuştu.


SABAH NEDEN DAVACI OLDU?

Münih Eyalet Yüksek Mahkemesi'nin uyguladığı akreditasyon sistemi nedeniyle hiçbir Türk gazeteci, salonda sabit yer tahsis edilen gazeteciler arasında yer alamadı. Avrupa SABAH Genel Müdürü Mikdat Karaalioğlu, gazetenin Yazıişleri Müdürü İsmail Erel ve Münih Temsilcisi Rahmi Turan'ın sabit yer verilen gazeteciler arasında bulunmaması üzerine, Anayasa Mahkemesi nezdinde dava açması için ünlü medya avukatı Prof. Ralf Höcker'e yetki vermişti. SABAH'ın itirazını yerinde bulan Anayasa Mahkemesi, yabancı medya mensuplarına 'uygun ölçüde sandalye ayrılması' gerektiğine karar verdi. Anayasa Mahkemesi 'en az üç yer' ayrılması gerektiğine hükmederken, gazetecilerin hangi yolla belirleneceği kararını Münih Eyalet Yüksek Mahkemesi'ne bıraktı.


MAHKEME NE DEDİ?

Özellikle Türk basın mensuplarının, çok sayıda kurbanın Türk olması nedeniyle 'bağımsız haber alma' ihtiyacı olduğuna değinen Anayasa Mahkemesi, böylece Türk basını için davanın önemini vurguladı. Ancak Münih Eyalet Yüksek Mahkemesi, üç sandalye koymak yerine, tüm akreditasyon uygulamasını iptal etmeyi yerinde buldu. Şimdi tüm işlemler yetişmeyeceği için, dava ertelenmek zorunda kaldı. SABAH'ın Anayasa Mahkemesi'nde kazandığı dava 'SABAH davası' olarak Alman hukuk tarihine geçti.
SON DAKİKA