Nick Hornby ve Irvine Welsh'i seven Nicolas Dickner'i de sever. Romandan önce yazarıyla ilgili genel bir fikre sahip olmak isteyenler için bu cümle yeterli olur sanırım. Eğlenceli bir anlatım, zekice kurgulanmış olaylar örgüsü, sıradan görünen ilginç karakterler ve dozunda mizah.
Hornby ve Welsh'in zaten arkadaş oldukları biliniyor, ikiliye bir üçüncü kişi eklemek istesek bu rahatlıkla Dickner olabilir. 1972'de Kanada'nın Quebec şehrinde doğan yazar, adını ödüllü romanı Nikolski ile duyurdu. Ardından Tarmac ve elimizde tuttuğumuz Özgürlüğün Altı Derecesi geldi.
Soner Sezer'in çevirisiyle Everest Yayınları tarafından yayımlanan romanın şimdi de kapağını inceliyoruz. 30'li yaşlarda biri kadın iki kişi üzerlerinde elbiseleriyle pırıl pırıl bir denizin yüzeyinde sırt üstü yatıyor. Kadının gözleri kapalı. Yönleri birbirinin tersi. Hüzünlü bir aşk hikayesi mi okuyacağız yoksa? Dostluk da olabilir. Uzun yıllar ayrı kalınmış Sonra tekrar karşılaşılmış gibi...
İşte bu düşüncelerle kitabın kapağını açıp okumaya başlıyoruz...
Özgürlüğün Altı Derecesi'nin baş kahramanlarından biri, bir nakliye konteyneri. Papa Zoulou takma adlı konteyner yolculuğu sırasında bir süre ortadan kaybolup sonra tekrar ortaya çıkıyor. Uluslararası boyutta, yasa dışı birtakım işler çevrildiği kesin. Kanada polisi olayın farkında ama, ayrıntılarını henüz kimse bilmiyor.
Konteynerin gizemli yolculuğuna kendini kaptıranların başında Jay var. Eski bir bilgisayar korsanı olan ve yakalandıktan sonra Kanada polisi için çalışan Jay'in görev tanımı şöyle: Mali dolandırıcılık veri analisti. Gününü, bir ofiste kopyalanan kredi kartları üzerinden gerçekleştirilen yüz binlerce işlemi, fon akışlarını, büyük veri tabanlarını inceleyerek geçiriyor.
TUTKULU DOSTLUK
Konteynerin kaybolmasıyla ilgili bir şeyler bilen diğer iki kişi ise Lisa ve Eric. Lisa, Montreal'in haritada bile yeri zor bulunan bir banliyösünde yaşayan, ileride dünyayı gezme hayalleri kuran bir genç kız. Kafası hep bilimsel deneylerle meşgul. Başarısızlıkla sonuçlandığını düşündükleri balon deneyinin ardından şöyle diyor: "Balonun gerçek amacı; onu inşa edebilmek, akşamları tüm vaktini kodlama, dikiş dikme, hataları ayıklama, takıldıkları yerlere bir çözüm bulma ve bulunan çözümlerden doğan yeni sorunları çözmeye çalışarak geçirmek. Lisa artık balonu düşünmeyi bir kenara bırakıyor:
Eric'e önereceği daha bir sürü projesi var." Eric ise agorafobisi olan ve hiç çıkmadığı odasından bilgisayarı sayesinde dünyayla bağlantı kuran genç bir adam. O bir kodlama uzmanı. İki yakın arkadaşın hayalleri onları CIA'yi bile şaşırtan bir plan yapmaya sürüklüyor.
Roman boyunca Jay'in hikayesi Eric ve Lisa'nın hikayesiyle paralel şekilde ilerliyor. Dickner, üç kahramanın özgürlük uğruna saptığı yolları anlatırken okuru da sürükleyici bir serüvenle başbaşa bırakıyor.
Kitaptan...
"Radyoda Black Friday ile ilgili yıllık raporun tekrar yayını yapılıyor. Müşteriler mağazaların açılış saatini beklerken vitrinleri yerle bir etmişler. Tepinen çocuklar, burkulan topuklar, çatlayan kaburga kemikleri. İndirimdeki bir Xbox piramidine ulaşmak için, Los Angeleslı bir kadın biber gazı kullanarak kendine yol açmış. Gelecek sene, elektroşok tabancaları moda olacak. Daha sonra molotoj kokteylleri, makineli tüfekler, hatta bazukalar, Gelişimin önünü hiçbir şey tıkayamaz."