"Fakir bir ailede doğduğunuzu düşünün. Fakir bir şehirde, fakir bir ülkede. Ve 28 yaşına geldiğinizde sayamayacağınız kadar çok paranız olduğunu... Ne yapardınız? Hayallerinizi gerçekleştirirdiniz. Ama sorun, kimsenin hayallerini kontrol edememesi, özellikle Pablo Escobar'sanız. Özellikle Kolombiya'da büyüdüyseniz... Büyülü gerçekçilik akımı boşuna Kolombiya'da başlamadı..."
Uyuşturucu kaçakçısı ve Medellin Karteli'nin lideri, henüz 28 yaşında Kolombiya Meclisi'nin kapısına milletvekili sıfatıyla dayanmış olan Pablo Escobar'ın geldiği nokta Narcos dizisinde işte bu cümlelerle anlatılmaktaydı.
2015 yılında Netflix'te yayınlanmaya başlayan Narcos, şüphesiz son yılların en sükseli dizilerinden biri oldu. Pablo Escobar ve Medellin Karteli'nin hikayesini anlatan dizinin popülaritesi ile birlikte bir anda herkes tekrar suç imparatoru Escobar'ı keşfetmeye başladı.
Eh böylesi bir ortamda bu keşfin bir tek diziyle sınırlı kalacağı da düşünülemezdi. Ki öyle de oldu; diziyi ve Escobar'ın hikayesini belgeseller, sinema filmleri ve çeşitli yayınlar takip ederken son noktada Narcos'tan esas alınarak uyarlanan bir roman karşımıza çıktı. Narcos dizisi ile bağlantılı ilk resmi roman olma özelliğini taşıyan Jaguar'ın Pençesi, 70'ten fazla romanı bulunan, gerilim, korku türlerinde eserler vermiş yazar Jeff Mariotte'nin kaleminden okurlarla buluşuyor.
Romanda, genç ve idealist bir polis memuru olan Jose Aguilar Gonzales'in polisliği bıraktıktan sonra yolunun Escobar'ın liderliğindeki Medellin Karteli'yle kesişmesi anlatılıyor.
DİZİDEKİ ATMOSFERİ YAKALIYOR
Roman uyarlaması dizi ve filmlere fazlasıyla alışığız ancak ilhamını bir diziden alan romanlara çok sık rastlamıyoruz. Bu bağlamda değerlendirdiğimizde Jaguar'ın Pençesi dizideki üslubu, atmosferi ve genel tonu tutturabilmesi açısında başarılı görünüyor. En azından bir hevesle eline kitabı almış dizinin takipçilerini üzmeyeceğini söylemek mümkün. Hoş Narcos'u izlememiş olanların da bu güçlü ve ölümcül tiranın yaşadıklarını soluksuz okuyacaklarını söyleyebiliriz.
Jaguar'ın Pençesi en az ilhamını aldığı dizi kadar Kolombiya gerçeklerini sert bir şekilde aktarıyor. Binlerce kişinin ölümüne neden olmuş amansız bir uyuşturucu baronunun belli kitlelerce nasıl sevilip sayıldığını ve bu hızlı yükseliş öyküsünü yazar Mariotte, dizide de olduğu gibi başta belirttiğimiz 'büyülü gerçekçilik' metaforuyla açıklıyor: "Kolombiya'da büyünün gerçekliği yok sayılamazdı. Okuryazar tipler 'büyülü gerçekçilik' diye bir şeylerden bahsederlerdi. Ama büyü, gerçeğin ta kendisiydi -mermiler kadar gerçek."