Türkiye'nin en iyi haber sitesi
EMRE AKÖZ

Milyar dolarlık arayış

Yayınevleri neticede kâr amacıyla kurulmuştur. Ancak deterjan üreten şirketlerden farklı olarak, bazen şövalyelik yaparlar ve az satacağını bildikleri halde, gurur duyacakları önemli kitapları basarlar. Alfa Yayınları’ndan çıkan ‘Higgs ve CERN’ bu tip kitaplara güzel bir örnek

Çok mu büyüktü, diye sordum arkadaşıma. "Evet, çok büyüktü ama başka büyük eserler de gördüm hayatta. Asıl önemlisi, insanlığa olan inancımı yeniden kazandım" dedi.
CERN'den ve LHC'den söz ediyorduk.
Hani İsviçre'nin Fransa sınırına yakın bir yerde kurulmuş olan devasa fizik laboratuvarından ve içindeki görkemli hadron çarpıştırıcısından.
CERN, Avrupa Nükleer Araştırma Konseyi'nin, LHC ise Büyük Hadron Çarpıştırıcısı'nın kısaltması. LHC günümüze kadar tasarlanmış en büyük bilimsel aygıt.
Hadron Çarpıştırıcısı'nın ne olduğunu soracaksınız tabii ki... Basit bir cevap vereyim mi? Çok çok küçük şeyleri anlamak için yapılmış kocaman bir araç. 'Sörn' diye okuduğumuz CERN'de başka cihazlar da var elbette. Ancak en büyüğü LHC (ya da Türkçe kısaltmasıyla BHÇ.) LHC'nin ne yaptığını, CERN'de neyin ölçüldüğü ve keşfedilmeye çalışıldığını basitçe anlatmaya çalışayım.
Biz insanlar sonsuz bir büyüklük ile hemen hemen sonsuz bir küçüklük arasında yaşıyoruz. Sonsuz büyüklük dediğim evren elbette.
Biz dünyada oturuyoruz... Dünyamız, Güneş Sistemi'nin parçası... Güneş Sistemi ise Samanyolu adlı galaksinin, yani yıldızlar kümesinin parçası. Samanyolu galaksimizde kaç yıldız var dersiniz? Sıkı durun: 150 ile 250 milyar (evet milyar dedim) arası.
Peki bizim buralardan ışık hızıyla giden bir uzay aracına binsek, en yakın galaksi olan Andromeda'ya ne kadar zamanda varırız? Cevap veriyorum: İki buçuk milyon yıl! Yani ışık hızıyla iki buçuk milyon yıl gidersek, Andromeda'ya varırız.
Gelelim küçüklüklere: İnsan organlardan yapılmıştır... Organlar hücrelerin toplamıdır... Hücreler ise moleküllerden oluşur... Moleküller, farklı atomların bir araya gelmesiyle şekillenmiştir.
Peki ya atomlar? Atomun ortasında bir çekirdek vardır. Bu çekirdek proton ve nötron denilen parçacıklardan oluşmuştur.
Onların çevresinde elektron dediğimiz parçacıklar inanılmaz bir hızla dönerler.
Bitti mi? Bitmedi. Atomun da altına indiğimizde kuark, nötrino, bozon gibi başka parçacıklarla karşılaşırız.
'Karşılaşırız' dememe bakmayın, onları göremiyoruz. En güçlü mikroskoplarımız dahi gözlem yapmamıza yetmiyor. Ancak başka cihazlar sayesinde varlıklarını saptıyor ve etkilerini ölçebiliyoruz.
Bu parçacıklara küçük demek yetmez.
Onlar küçüğün de küçüğü. Santimetrenin milyarda birinden, hatta milyar kere milyar birinden söz ediyoruz.
İşte evrendeki nesneleri oluşturan bu mini minnacık parçacıkları araştırıyor fizikçileri bir bölümü. Çalışmalar sürerken ortaya önemli sorular atılıyor. Bunlara cevap veren bilimciler, Nobel Fizik Ödülü'ne layık görülüyor.
Fiziğin en önemli sorularından biri, parçacıkların nasıl kütle kazandığıydı.
Birçok bilimci bunun üzerinde çalıştı. Sonunda İngiliz Peter Higgs bir cevap buldu. Özel bir bozon vardı ve bu parçacık diğerlerine kütle sağlıyordu.
Ancak Higgs teorik fizikçiydi.
Çalışmalarını matematiği kullanarak masa başında yapıyordu. Keşfi doğru mu, değil mi bilinmiyordu.
İşte LHC, bu ve benzeri soruları aydınlatacak deneyler yapmak için kuruldu. Avrupa devletleri ve dünya bilimcileri büyük bir dayanışma örneği gösterdi. İnşası için milyarlarca dolar harcandı. LHC'de parçacıklar ışık hızında çarpıştıracak ve sonuçlar ölçülecekti.
İlk hedef Higgs Bozonu (ve Alanı) denilen o özel bozunu saptamaktı.
Olmazsa milyarlar boşa gitmeyecekti ama bir burukluk ortaya çıkacak, fizikçilerin şevki kırılacaktı. Hatta Stephen Hawking gibi bazı bilimciler "İnşallah bulunmaz çünkü çok sıkıcı" diyordu.
Binlerce bilimci, yıllarca çalıştı. Ve sonuç: 2012 Temmuz ayında, medyanın Tanrı Parçacığı dediği Higgs Bozonu'nun saptandığı resmen açıklandı. 1964'ten beri bu anı bekleyen Peter Higgs, açıklamayı gözyaşlarıyla karşıladı. Ertesi yıl, 84 yaşında Nobel aldı.
Gelelim kitaba... Aynı olaylar, Peter Higgs veya LHC'nin inşası veya ülkelerin bilim politikaları açısından da anlatılabilirdi. Bu kitap ise merkeze fiziği ve matematiği koymuş.
Başta da belirttiğim gibi, Alfa Yayınları bu değerli ama zor kitabı basarak şövalyelik yapmış. Ne kadar gururlansalar az. Bu tarz kitapları çoğunlukla üniversiteler yayımlar.
Kitabın çevirmeni Yeditepe Üniversitesi'nden fizikçi Dr.
Ercüment Akat... Hoca, Türkçe açısından kitabı gayet anlaşılır bir dille çevirmiş. Ancak bizim gibi fizik-matematik fıkdanı fanilerin, o denklemleri, tabloları, tabirleri kavraması mümkün değil. Biz bir çorba içip gelelim.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA