'Buyrun beyler, işte size insan!" diyerek elinde tüyü yolunmuş bir tavukla ortaya çıkan muhalif ve muzır Sinoplu Diyojen, "İnsan iki bacaklı tüysüz bir hayvandır" diyen filozof Sokrat'a karşı tavır yapıyordu elbet. Sokrat fikir değiştirmediyse de 'geniş düz tırnaklı' ibaresi de ekleyerek mevzuyu detaylandırmak durumunda kalmıştı.
Bu haftanın yeni filmlerinden
Deney'in laboratuvarda tüp bebek misali oluşturulan 'yaratık'ı da ilk döneminde tüysüz tavuk görünümünde. Gen mühendisleri olan anne (Sarah Polley) ve babasının (Adrian Brody) meyvesi.
Küp filmiyle kültleşen yönetmen Vincenzo Natali, belli ki 'yaratığını' severek tasarlamış. Mary Shelley'nin
Dr. Frankenstein'ından uyarlanan 1931 tarihli filmdeki 'yaratık' rolündeki biçare Boris Karloff'la mukayese edilemez bir şahanelikte.
Zaten Frankenstein meseli gibi tanrı sendromuyla hırslarına yenilen bilim insanının bildik ahlaki açmazlarını ortaya atsa da, esasen derdi başka. Bilim araştırması uğruna kendi DNA'sını rastgele ortaya atması bakımından David Cronenberg üstadın
Sinek/ Fly'ına yanaşıyor. Anne,
Sinek'teki bilim adamı gibi doğrudan kendi doğuşuna tanık olmuyor. Ama ondan bir parça taşıyan 'ürünün' doğumuna tanık olurken yaratıcısı olarak karmaşık duygular içine düşmesi kaçınılmaz. Sinema ve edebiyat, ister bilgisayar oyunu (
Existenz), ister süper güçlere sahip yokediciler (
Scanners) olsun neticede yartıcısının başına bela kesilen 'parlak fikirlerle' dolu.
Ama
Deney'in pejmürde rock star görünümlü bilimadamları
Bıçak Sırtı'nın varoluş sorgusuyla ilgilenmiyor. Film, daha ziyade Sokrat'ın tanımını 'cinsiyet nedir?' meselesine devşirerek bu kez Hollywood yükündeki bütçesine nazaran risk almış. Filmdeki 'ürün' olan Dern'in tavuk bacakları, güzelim saf yüzü, manken endamı, saçsız ve tüysüz gövdesini sinemanın en şahane mitolojik yaratıklarından birisi yapan, uyarılınca ortaya çıkan geniş kanatları.
TELEF OLAN PARLAK FİKİR
Lakin bunda insanın melek katına yükselişini sembolize eden bir şeyler varsa da 'yaratık' Dante'nin cehennemi misali ateşlere düşüyor. Çocuk yetiştirmekten bihaber anne ve babanın gözetiminde bir yeniyetme olarak büyümeye çalışmak yeterince cehennemi bir şey tabii ki.
Ama kendi sefil yetiştirilme biçimiyle 'evladını' terbiye ediden anne motifiyle film,
Mommie Dearest'in melodramatik açmazlarına çark ediyor. Anne babaya laf yetiştirmek (Dern zeki ama konuşamıyor) dahi mümkün değilken çocuğun elektra ve tersi kompekslerden mustarip olması kaçınılmaz. Lakin al gözüm seyreyle mantığıyla şamataya dönüşen filmin finali, her parlak fikrin, arkasında durmazsanız eğer, telef olabileceğini de gösteriyor.