Amansız soğuklarında eğlenmek için gelmesek de 62. Berlin Film Festivali'nin ilk gününde bunca ölüm, dram ve gözyaşına doğrusu hazırlıklı değildik. Namı diğer Berlinale'nin açılış filmi
Elveda Kraliçem olunca Marie Antoinette ve saraydaki hizmetli eşrafının Fransız Devrimi'nin ilk günlerindeki aymazlığına bir kez daha tanık olduk. Altın Ayı yarışına iddialı bir başlangıç yapan incelikli filmde 'pasta' lafı geçmiyor ama yoksul halkın bir lokma ekmeğe muhtaç olduğu ortada. Yine de filmin amacı efendi- köle ilişkisinin sınıfsal ve psikolojik dinamiğini ortaya çıkarmak. Kraliçe Antoinette'e kitap okumakla görevli genç ve güzel hizmetçisinin ona karşı aşk fantazileriyle karışık tapınma hislerine odaklanıyor. Fransız yönetmen Benoit Jacquot'ın basın toplantısında söylediği gibi iktidarların yozlaşması insanlık tarihi kadar eski ve günümüzde de aynı. Önceki gün yapılan açılışın ince kar serpintili kırmızı halı seramonisinde ise başrollerdeki Diana Kruger ve Lea Seydoux'un şıklıkları ön plandaydı.
UMUT DAĞ'IN İLK FİLMİ
Berlin'de 'resmi' olarak iki filmimiz var ama memleketimize dair öyküler ziyadesiyle mevcut. Festivalin yan bölümlerinden Panaroma'nın açılışını yapan
Kuma, Avusturya doğumlu 29 yaşındaki Umut Dağ'ın ilk sinema filmi. 30 yıl önce göçeden işçi ailesinin oğlu olan Dağ, gelenekler içinde sıkışan kadınların dramını, aileye getirilen bir kuma üzerinden anlatıyor. Gelgelelim bu kez hastalığı yüzünden kocasına kuma getiren kadının kendisi. "Bu meseleye dizi ve filmlerde hep erkek açısından yaklaşılıyor ama yurtdışındaki Türk aileleri içinde kadın da toplumsal değerlere ve geleneklere bağlı yaşamak zorunda. Filmimde de öleceğini düşünen anne yerine geçecek ve ailesine bakacak birisini arıyor. Öyle görmüş, öğrenmiş. Bu nedenle olaya farklı bakmak istedim" diyor genç yönetmen. Kuma rolünde genç Begüm Akkaya adeta melekvari bir kabullenmişlikle ailede yerini alıyor. Akkaya, bu ilk filmindeki rolü için "Zor ama yönetmenimiz sayesinde sette zorluk çekmedik" diyor. Karakteri için de "Türkiye'deki köyünden Viyana'ya giden, ilkokulu ancak bitirmiş, ailesinin sözünden çıkmayan ve gayrısını da bilmeyen bir karakter. Bu nedenle her şeye katlanıyor" diyen Akkaya, şimdiye kadar birkaç dizi ve
72. Koğuş'ta rol almış ama yeteneğiyle sinemamızda daha çok rol bulacağı kesin. Kumaya gönülden bağlanan hasta eşi canlandıran Nihal Koldaş "Çevremizde sadece erkek değil kadın şiddeti de var" diyor. Avusturyalı yönetmen Michael Haneke'nin öğrencisi olan Dağ da filminde koca şiddetini, içinde bulunduğu batı toplumuna uyum gibi mühim meseleleri masaya yatırıyor. kendisi. "Bu meseleye dizi ve filmlerde hep erkek açısından yaklaşılıyor ama yurtdışındaki Türk aileleri içinde kadın da toplumsal değerlere ve geleneklere bağlı yaşamak görmüş, öğrenmiş. Bu Kumaya gönülden bağlanan hasta eşi canlandıran Nihal Koldaş "Çevremizde sadece erkek değil kadın şiddeti de var" diyor. Avusturyalı yönetmen Michael Haneke'nin öğrencisi olan Dağ da filminde koca şiddetini, içinde bulunduğu batı toplumuna uyum gibi mühim meseleleri masaya yatırıyor.
OSCAR ADAYI FİLMİN 14 YAŞINDAKİ YILDIZI
Festivalin ilk gününde hava sıcaklığı, akşam saatlerinde, -14 dereceye kadar geriledi. Uzmanlar, festival boyunca dondurucu havaların devam edeceği söylüyor.
Yönetmen Stephen Daldry'nin, Oscar'a da aday olan, 11 Eylül draması
Çok Gürültülü ve Çok Uzak / Extremely Loud & Incredibly Close filmi de Berlinale'de gösterildi. Filmin genç yıldızı Thomas Horn (14) gösterim sonrası yaptığı açıklamada 11 Eylül'ü hatırlamadığını çünkü o zaman üç yaşında olduğunu söyledi. Horn, "New York'a gittiğim ve saldırılarda akrabalarını kaybedenler ile konuştuğumda, olaya duygusal olarak yakınlık kurdum" dedi.
Altın Ayı için yarışan Senegal yapımı
Tey /
Bugün Tey