GİTMİŞ, bu kez elde olmayan bir sebepten. Yeni yılın ilk can alıcı kayıplarından birisi olarak müzisyen Lhasa de Sela henüz 37 yaşında gitti. Tam da
Soul Kitchen'ndaki aidiyet ve arayış yolculuğunda Fatih Akın'ın nasıl bir ara nokta/uzlaşma koyduğu üzerine bir şeyler yazmaya hazırlanırken. Oysa ki kendi adını verdiği
Lhasa adlı geçen yılki üçüncü ve son albümünü dinleyerek oyalanıyorduk hâlâ.
Daha geçenlerde David Lynch yeni filminde onunla çalışmak istediğini söylemişti. Pek de bu dünyaya aitmiş gibi gelmeyen, o hüzünlü, büyülü, kısık ama ışıklı sesine hayranmış. İkisinin de 'ışığa ulaşmak için karanlıktan geçme zorunluluğu' halinden kaynaklı bir şey olabilir. Kanserle iki yıldır sessizce mücadele ettiğinden kimse konduramadı elbette.
Dünyaca ünlüydü ama 'çok satan' değil müridlerinin takip ettiği bir isimdi. Yaşını hiç göstermeyen çocuksu ve güzelim yüzü, sahnedeki çekinik tavırlarıyla bu genç kadın, kainatın birtakım hissedilen ve farzedilen tüm alemlerini sanki 'yutmuş' da unutmuş ve yeniden şarkılarıyla hatırlıyor gibiydi. Hep gidiciydi zaten.
Nihayetinde Montreal'i kendine 'yuva' bellese de çocukluğundan beri göçebeydi. Meksikalı kökenlerinden ve Latin ezgilerinden beslenerek şarkılar yazdı, söyledi. Sonrasında çingene, orta Avrupa, Asya gibi kültürlerden, farklı dillerden kattı ama türler üzeri bir müzik çıkardı. "Geleneksel masalların ürkünç ve korkunçluğu beni günümüzdeki modern öyküler kadar altüst etmiyor" demişti.
TÜRKİYE'YE GELMİŞTİ
1998'deki ilk albümünün İspanyolca
De cala a la pared adlı meşhur şarkısı Amerikalı John Sayles ve Jonathan Demme gibi mühim sinemacıların filmlerinde yer aldı.
Gırtlaktan değil içerlerdeki bir perdelerden gelen iç yakıcı sesi aynı zamanda 'şöyle yamacına bir kıvrılayım, olmadı üzerimize çöken şu varoluş hüznünü birlikte karşılayalım' hissiyatı da veren devasa bir şevkat barındırıyordu.
2005'te İstanbul Caz Festivali vesilesiyle Sepetçiler Kasrı'nda verdiği konserde vapur düdükleri filan eşlik etmişti kendisine. Pekala ona göre yani.
Bizim medya Sezen Aksu'ya olan hayranlığını yazarak duruma dikkat çekti.
De cala a la pared'in de esasen 'duvara karşı' manasına geldiğini bilince akla Fatih Akın'ın gelmesi zorlama olmaz.
Lhasa bu şarkısında "Ağlıyorum, şehir de ağlıyor" sözlerini kısık perdeden söylerken bir sonrakinde "Burası da dar geliyor, gidiyorum" mealindeki diğer şarkılarıyla yola düşmenin elzem olduğundan bahis açıyordu. Akın, komedi filmi
Soul Kitchen'da burada ve birada kalabilmenin 'dünyevi' tasarrufunda tatlı teselliler bulmuş.