SUPERMEN KOMPLEKSLİDİR
Riskli de bir rolle başladı. Sizden izin aldılar mı peki?
Yapımcılar almadı. Hiç yanaşmadılar; çok para isteyeceğimi biliyorlar da ondan. (Gülüyor) Diğer tarafta da oğlum var sonuçta; izin vermeyip de ne yapacaktım? Özellikle Murat'ı çok dikkatli izliyorum. Tekrarlarını bile izliyorum. Bu işte var olmak istiyorsa, en iyisi olmak zorunda. Oyunculuk öyle bir meslek; en iyisiysen var olursun, yoksa seni kimse barındırmaz. Riskli de bir rolde oynuyor. Sevimsiz de olabilirdi ama olmadı.
Hep kahramanları canlandırdınız. Gerçek bir süper kahramanın özellikleri ne olmalıdır? Misal 'Superman' sınıfı geçer mi?
Süper kahraman dediğin; yiğit, cesur, alçakgönüllü, ahlaklı ve merhametli olur. Ezilmişi, hakkı yenmişi korur. Amerika güçlüdür, yenilmezdir, dünyanın sahibidir. Bugün hangi Amerikalıya sorsanız bunu söyler. 'Superman'; Amerikan kültürünün bu büyüklük kompleksini temsil eder. Amerikan sembolüdür yani; bencildir, emperyalisttir. Bizim kahramanlarımız Malkoçoğlu, Battal Gazi, Kara Murat, Köroğlu; sosyal adaletlidir, barışçıldır, insanidir.
Bence Cüneyt Arkın; zamandan ve coğrafyadan bağımsız olarak dünya sinema tarihinin en yakışıklı beş adamından biridir. Bu, o zamanlar üzerinizde bir baskı yaratmıyor muydu; yani insan sokakta yürürken bile iki kere düşünür...
Önce diğer dördü kim sen onu söyle?
Vallahi dört numaraya kendi adımı yazmak niyetindeydim de şimdi siz böyle sorunca heyecanlandım.
Sende boy-pos fena değil; kendini beş numaraya al, beni dörde yaz...
Anlaştık. Cidden nasıl bir ruh haliniz vardı merak ediyorum?
Elimiz yüzümüz düzgündü ama benim öyle ilk gençlik yıllarımda kızlarla çok fazla yakınlaşmam olmadı, olamadı. Yokluk işte. Üzerimizde, başımızda giyecek bir ceketimiz bile yoktu. Tıp fakültesinde okurken bir tane takım elbisem vardı; o da giyilecek gibi değildi. Ara sıra kızların bana baktığını hissederdim ama ne yapayım, utanırdım; elde, avuçta yok çünkü. Cüneyt Arkın olduktan sonra da çalışmaktan stres yaşayacak zamanım olmadı ki. Ben hep şunu bilir, şunu söylerim; benim kuşağım paranın ve şöhretin değerini bilmedi. Misal ben sabahtan akşama kadar çalıştığım, her türlü tehlikeyi göze alarak çektiğim filmden 150 bin lira alırken, arabeskçiler 10 milyon alıyordu. Biz mesleğin kutsallığına o kadar inanmıştık ki, işin kaymağını yemek aklımızın ucundan geçmiyordu.
TELİF ALSAK ZENGİNDİK
Sizin yerinize bu işlerle ilgilenecek kimseler yok muydu?
Benim bir Yahudi menajerim vardı; maddi anlamda o yüzden biraz yırtabildik, o kadar...
Şöhretli, tanınan bir erkeğin kadınlarla şansı daha mı fazla peki?
Şöhret ve yakışıklılık kadının dikkatini çeker. Şöhret demek, gizlilik demektir, merak edilmek demektir. Bunlar kadını tahrik eder. Misal kadın; bir jönün filmlerini izlediğinde, kendini orada yaşanan aşkla özdeşleştirir. Pek çok kadın bunun hayalini kurarken; ünlü ve şöhretli bir erkekle ilişki yaşamak kadının egosunu fena halde yükseltir. Dışarıdan bakıldığında şöhretli erkeklerin işinin daha kolay olacağı düşünülür ama gerçekte tam tersidir; çok azı mutlu olur.
Televizyonda her akşam filmleriniz yayınlanıyor. Normalde köşeyi dönmüş olmanız lazım. Hakikaten döndünüz mü?
Dönemedim maalesef. Politik sistemler devamlı para sahibini korur. Ben şimdi telifi kimden istiyorum? Kanaldan istiyorum; yani sermayeden. Sermaye bana parayı vermemek için elinden geleni yapar. Şimdi ufak ufak o konuda hareketlenmeler başladı ama çok da ümidim yok açıkçası.
Sizin dönemin starlarının arkasında hep işleri organize eden bir kadın figürü vardır. Sizde de öyle miydi durum? Ben bu çekimin bütün detaylarını Betül Hanım'la konuştum mesela...
Betül Hanım benim profesyonel yaşamıma hiç karışmadı. Ama giyimim, kuşamım, sağlığım hep ona emanetti. Şimdi yaşlandık ya; olur da kötü çıkarız diye işi daha sıkı tutuyor.
ŞİMDİKİLER ANLIK OYUNCU
Bugüne kadar içinize en çok sinen, en beğendiğiniz işiniz hangisi?
'Köroğlu'nu ayrı seviyorum. Hikâyesi, sinema dili, tekniği açısından diğerlerinin arasından hemen ayrılır benim için. 'Ruşen Ali' çok sevdiğim bir karakterdir. 'Komiser Cemil' ve 'Yarınsız Adam'la da listeyi tamamlarım.
Peki, bugünün aksiyon çeken isimleri arasında; yanınıza gelip, sadece muhabbet edip tecrübelerinizden yararlanmak isteyenler oldu mu?
Şimdikiler bizim zamanımızı, bizim yarattıklarımızı görmezden gelmeyi tercih ediyor. Üstüne basa basa söylüyorum; eğer bugün ülkede sinema seyircisi varsa, bunu biz yarattık. Bu tecrübeden, bu bilgiden yararlanmayı bilseler; aslında yanı başlarında müthiş bir hazine var. Komedi oynadım, dram oynadım, aksiyon oynadım, tarihi film oynadım, kahramanı oynadım, eşkıyayı oynadım, akıllıyı oynadım, aptalı oynadım... Ama şimdikiler anlık oyuncu. Bir varlar, bir yoklar...
YAŞLANMAKTAN KORKAR MIYDI?
"Yeleleri uçuşan atımla dörtnala giderken asla yaşlanmayacağımı düşünürdüm. Yıllar akıp gitti. Gözlüğe ihtiyaç duyduğum ilk anda isyan ettiğimi hatırlıyorum. Yaşlılığı asla kabul etmedim; haftada üç kere halı saha maçı yapmaya devam ettim, direndim. Ne zaman ameliyat için üç hafta yatmak zorunda kaldım; o zaman korumasız yakalandım. Yaşlılık vücudumu yenmişti, rezil bir durumdu. Yıllardır aldığım darbelerin acısı o anda çıktı. Bu durum 12 saatlik bir ameliyata götürdü beni. Yaşlılıktan korktum ve engellemek için zaman zaman kendimi yıprattım."
YENİ JÖNLERDEN KİMLERİ BEĞENİYOR?
"Yeni jenerasyondan Kenan İmirzalıoğlu ve Kıvanç Tatlıtuğ'u çok başarılı buluyorum. Kenan tam bir Anadolu delikanlısı. Şöhret onu hiç bozmadı. Belli ki oyunculuk konusunda da çalışmalar yapıyor. 'Karadayı'da oyununu inceltiyor, detaylandırıyor ve zenginleştiriyor. Kıvanç da çok hırslı bir çocuk. Dizisi için adeleli bir vücut yapması gerekiyordu ve o, insanüstü bir çabayla başardı bunu. Öyle kolay değildir; her adam yapamaz."
ZAMAN MAKİNESİ OLSAYDI?
Zaman makinem olsaydı tek bir seçim yapardım; çocukluğuma gider ve orada kalırdım. Bazı insanlar vardır hep gelecekte yaşamak ister; merak eder dünya nereye gidecek, uçan arabalar olacak mı mesela... Bazıları da geçmişe gitmek ister; hep kitaplardan okuduklarına gözleriyle şahit olmak için. Ben ikisini de istemezdim. Bana çocukluğumu geri versinler yeter. Gerçi o zaman çok yokluk çektik. Çok çalışıyorduk ama gerçekten hürdük bozkırda. Köpeğin, eşeğin, kuzun; böcekler, çiçekler, yağmurlar, bulutlar. O yüzden ne zaman karamsarlığa düşsem, kendimi kötü hissetsem; çocukluğumu hatırlarım. O günlerden biriktirdiklerim bana güç verir. Hayatı hızlı yaşadık. İnişlerimiz de oldu, çıkışlarımız da. Dibi de gördük, zirveyi de. Beş parasız, etrafımızda kimsenin olmadığı zamanları da yaşadık; milyonlar tarafından çembere alındığımız günleri de. Ama ayağımız yerden kesilmedi, umudumuzu kaybetmedik. Çünkü çocukluğumuzda bunu öğrendik. Bozkır bize, ne olursa olsun hayatta kalmayı ve devam etmeyi öğretti.
JAMES BOND MESELESİ GERÇEK Mİ?
'Adsız Cengaver' filminin; şişeden cin çıkması, insanın keçi olması, atın insana dönüşmesi gibi trikleri Londra'da yapıldı. Oradakiler beni çok beğenmişler, Londra'ya davet ettiler. Benim o sıralarda Yahudi bir menajerim vardı; Yahudiler sinema sektöründe çok güçlüydü. Beni orada bir tantanayla karşıladılar. Üçüncü 'James Bond'u arıyorlarmış.
Herhalde rolü kaptım derken, kötü haberi aldım. Türk olduğumdan dolayı bana o rolü vermediler. 'James Bond' olamadım ama filmlerim yurt dışında çok ses getirdi. Hatta bir dönem Tahran'daki sinema salonlarının çoğunda benim filmim oynuyordu. Oralara gittiğimde sokağa çıkamıyordum. Şah bizzat emir vermişti, filmlerimin bu kadar gösterilmemesi için. Haklı tabii; İran sinemasının gelişmesini engelliyorduk.
SEVİŞME SAHNESİ NEDEN YOK?
Sen beni bu soruyla tuzağa düşüreceğini mi zannediyorsun? (Gülüyor) Şaka bir yana, ben hep halk kahramanlarını oynadım. Kahramanlar da hayatlarında dikkatli olmak zorundadır. Topluma örnektir çünkü. Ya düşmanla savaşıyordur, ya suçlularla... Ya padişahına hizmet ediyordur ya da kanunlara... Biz oradan oraya atlarken, işin karşı cinsle olan yönünü unuttuk herhalde. Ama hakkımı da yeme; neredeyse her tarihi filmimde bir Bizans prensesi vardı. Kim geçirdi onları sıradan?
HAYATI BOYUNCA KAÇ KEZ SAKATLANDI?
Yıllar boyunca, günde en az 16 saat çalıştım. Her filmde 10'dan fazla tehlikeli sahne çekiyordum. Malkoçoğlu'nun bir sahnesinde balkondan ata parendeyle atlamam gerekiyordu. At ürktü, kaçtı; ben yere çakıldım. Sol bacağım felç oldu. Profesyonel atlet bir antrenörüm vardı. Her gün Levent'ten Tarabya'ya koşardım. Sakatlanmaya bile hakkım yoktu; o yüzden sayısını bilmiyorum.
HAYATTAN NE ÖĞRENDİ?
Hayat bana açlıkla başa çıkmayı öğreti