Türk sinemasında bugüne kadar altı filmde birlikte rol alan ve 30 yıldır aynı projede bir araya gelmeyen Cüneyt Arkın ile Perihan Savaş ikilisini, 'Gulyabani' filmi buluşturdu. Savaş ile Arkın, gelecek hafta vizyona girecek olan 'Gulyabani'de yeniden bir araya geldikleri için çok mutlu olduklarını söylüyor. Filmde; Savaş bir falcıyı canlandırırken, Arkın ise yapımcı 'Şahin' rolüyle izleyicinin karşısına çıkacak. Savaş ve Arkın, GÜNAYDIN'ın sorularını yanıtladı...
İlk kez hangi filmde birlikte rol almıştınız?
PERİHAN SAVAŞ: İlk kez 1973'te 'Kuşçu' filminde birlikte oynamıştık; ben çok heyecanlanmıştım. Sinemaya yeni başlamıştım ve Cüneyt Arkın ile oynayacaktım. Sette elim ayağım titriyordu. Benim için müthiş bir deneyimdi.
O filmin setinde neler yaşadınız?
P.S.: Bir sahnede kayalıklardan inmem gerekiyordu. Cüneyt Arkın olmasaydı o uçurumdan inemezdim. Ondan aldığım cesaretle o sahnede oynadım. Tam Manavgat Şelalesi'ne düşecekken kendisi beni kurtardı. Çekimlerde dizlerim parçalanmıştı.
Yıllar sonra aynı projede oynamak size ne hissettirdi?
P.S: Aynı projedeyiz ama karşılıklı sahnemiz olmadı. 'Gulyabani'nin devamı çekilirse, inşallah birlikte oynarız. Cüneyt Arkın ve onun gibi oyuncular, bizi sinemaya hazırlamış, örnek alacağımız oyuncular.
CÜNEYT ARKIN: Perihan, nasıl ayrı kalabildim ben o kadar yıl senden! (Gülüyor) Son derece disiplinli ve saygılı çalışıyordun. Daha ilk sahnenden belliydi bu işi ne kadar sevdiğin. Bütün yüreğini ve ruhunu kameraya aktarıyordun.
Sizi 'Gulyabani'de oynamak için nasıl ikna ettiler?
C.A.: Çok iyi bir senaryoyla geldiler. İşe çok inanmışlardı. Sinema sevdaları, aşkları belli oluyordu. Ben de kabul ettim.
P.S.: Beni de yapımcı İrfan'ın (Tözüm) kızı Melodi aradı, çok heyecanlıydı. Gecenin 11'inde senaryoyu getirdi. Rolü çok sevdim; sinemada hiç oynamadığım bir roldü. Gerçekten severek oynadım. Gece senaryo geldi, ertesi gün çekime başladım. Karaktere uygun ses tonunu yapmak epey uğraş gerektiriyordu ama çok güzel bir iş çıkardık.
TÜRK SİNEMASI UKALALIK YAPMAZ
Son dönemde çekilen Türk filmlerini nasıl buluyorsunuz?
P.S.: Sinemada bizim hikayelerimiz daha çok izleniyor. Özenti filmler yapmak kolay. Eskiden izleyiciler, bizde kendisini görürdü.
C.A.: Türk seyircisi, sinemadaki karakterlerde kendisini bulurdu. O yüzden Türk sineması halkın sanatıdır; samimidir, ukalalık yapmaz. Emek verir, kapris yapmaz. Oyuncular da öyledir; Türk halkının değerlerini temsil eder.
Birçok yerli film peş peşe gösterime girdi. Sizce gişede rekabet nasıl olacak?
P.S.: 'Eyvah Eyvah' artık hızını almıştır.
C.A.: 'Recep İvedik'in de kitlesi bizimkinden çok farklı.
P.S.: 'Recep İvedik'i daha çok çocuklar ve gençler izliyor. Bu işi bilen, sinemadan anlayanlar 'Gulyabani'ye gidecektir.
Uzun yıllardır çalışıyorsunuz. Emekli olmayı düşündünüz mü hiç?
P.S.: O zaman bitersin işte... Oyunculuktan emekli olunmuyor.
C.A: Ben şimdi evde karıma oynuyorum. Bugün Cüneyt Arkın olmuşsam, bunu karıma borçluyum. Ona hâlâ çiçekler alırım, şiirler yazarım. Bazen seyahate gidiyor, ev bomboş oluyor. Kredi kartı bile bizim aramızı bozamadı! (Gülüyor)
Kendi filmlerinizi izlediğinizde ne hissediyorsunuz?
P.S.: Çok keyif alıyorum. Çocuklarım da çok izliyor ve bayılıyorlar.
C.A.: Bir siyah-beyaz filmimi izlediğimde çok üzülmüştüm. Devamlı açlık çektiğimiz için iskelet gibi bir adamdım orada. Hareketli sahneleri başarmak için nasıl da çırpınıyordum! Kendimi ispat etmek için canımı, ruhumu, her şeyimi ortaya koymuşum. Şimdi magazinel bir şey yap, tepeye çık, çok para kazan! O dönem öyle değildi; biz kendimizi ispat etmek zorundaydık.
Torunlarınız sizi ekranda görünce ne yapıyor?
P.S.: Torunum Efe önce şaşırıyor, sonra bir ekrana, bir bana bakıyor. Bir keresinde canlı yayın yaparken, "Ona laf atacağım, programı" izletin dedim. "Efecim, ne yapıyorsun?" dedim yayında. Yastıkları alıp yüzünü gizlemiş, çok utanmış.