Göz göze geldiğiniz ilk anda o müthiş enerjisini size aktaran, pozitifliğiyle en umutsuz vakaları bile ayaklandırabilecek, bir çocuk kadar sevimli aynı zamanda "52 yaşında ama taş gibi kadın" lafının da hakkını veren Billur Kalkavan'la iki lafın belini kırdık. 5 yıldır hayatı paylaştığı sevgilisi Buğra Bahadırlı olan ilişkisinden şu sıralar neler yaptığına, yeni projelerine ve kedilerine kadar her şeyi konuştuk.
FULYA UGAN / Sabah.com.tr
İki yıl önceki "50 yaşında geç kızlara taş çıkarttı" haberimizden bu yana değişen hiçbir şey olmamış sizde… Bu görüntünün sırrı nedir? Billur'un diyet listesini merak eden birçok kadına ne önerirsiniz?
Billur'un diyetini kimseye tavsiye etmem. Çünkü millet açlıktan ölür. Herkesin aynı diyeti uygulamaya çalışmasını kesinlikle doğru bulmuyorum. Nasıl ki bir elbise her kadında aynı durmuyorsa, diyet de kişiye özel bir şey.
Bir süredir yeni projelerde görmedik sizi ancak şu sıralar Billur TV'de yaptığınız programlarla konuşuluyorsunuz. Nasıl doğdu Billur TV?
Buğra'nın fikriydi. İkimiz de geçen kış çalışmadık. Ama ben boş duramıyorum, sıkılıyorum. Ne yapalım diye düşünürken Buğra, "Ben sana internette bir TV açayım" dedi. Ben 5 senedir internette yayınlanacak bir dizi yapmak istiyordum. Bu konuyla ilgili görüşmeler yaptım fakat bir türlü neticelendiremedik. Özellikle internette olsun diye çok istedim çünkü artık hayatımız internet. Buğra, "Sen değerinin farkında değilsin" dedi ve bana internette bir TV kurdu. Dizi ve programlara da devam edeceğim ancak bu da kendi işimiz olacak. Sürekli başkalarının yanında çalışıyoruz. Kapris çekiyorsun, paran ödenmiyor ya da geç ödeniyor. Türkiye'de maalesef bu konuda çok sıkıntı var. Bu yüzden biz de Billur TV'yi kurduk. Oradan faydalı işler yapmaya çalışıyoruz.
Billur TV ismi sizin fikriniz miydi?
Billur isminin anlamı çok güzel; temiz, berrak, net demek. Biz izleyiciye onlara faydalı olacak bilgiler vermek niyetindeyiz. İnsanların cinsel sağlıkla ilgili sormak istedikleri ancak dile getiremedikleri sorunları doktorlarımızla son derece berrak bir şekilde konuşarak çözüme ulaşmalarına katkıda bulunuyoruz. Amacımız bu konularda ihtiyaç duyanları bilinçlendirmek.
Buğra bu işin neresinde?
Buğra işin beyni. Ben asker gibiyimdir. Birisi şunu yap derse yaparım. İş yaparken çok çalışkanımdır ancak özümde tembel biriyim. Kendi kendime iş yaratan biri değilim. Bu noktada Buğra devreye giriyor. Çok çalışkandır. Değişik karakterleriz. Böylesi de daha iyi.
5 yıldır birlikte olduğunuza göre zıt karakterler olmanız sizi bir arada tutuyor sanırım…
Kesinlikle öyle. Biz birbirimizi tamamlıyoruz. İki tembel bir arada olmaz, iki çalışkan belki birbirini göremez. Biz çok değişik iki karakteriz. Bence onun için de çok mutluyuz. 5 senedir birlikte yaşıyoruz. Ben deli doluyum, fevriyim, çocuk gibiyim, Buğra ise tam tersi, aklı başında, sakin… İki deli bir evde olmazdı.
Aranızdaki yaş farkı nedeniyle yapılan eleştiriler sizi rahatsız ediyor mu?
Aramızda 22 yaş var. Çevremde kendi yaşıtlarıyla evlenen birçok kişi var ama çok mu mutlu oldular, hayır… Birçoğu evlendikten 6 ay sonra şiddetli kavgalar ederek ayrıldı. Bizim de aramızda sorunlar olmuyor değil ancak bunlar her ilişkide yaşanan şeyler. Bunun yaşla bir ilgisi yok...
Buğra her gece barlara, kulüplere gitmeyi çok seven biri olsaydı işte o zaman aramızdaki yaş farkıyla ilgili bir sıkıntı doğardı. Ben zamanında çok gezdim tozdum, bazı şeyleri aştım. Buğra da yaşının aksine çok ağır başlı biri. Karakteriyle alakalı bir durum. Küçükken de büyük adam gibiymiş. Bence Buğra bana göre bile fazla yaşlı. Ben enerjik ve genç biriyim. Biz birbirimizi güzel tamamlıyoruz. İnsanların ne yaşadığını bilmeden, tanımadan, sadece dışarıdan bakarak yapılan mesnetsiz yorumlara cevap bile vermek istemiyorum.
Buğra'nın sizin kafanızdaki düşüncelerden yola çıkarak kurduğu Billur TV'nin içeriği hakkında neler söylemek istersiniz?
İki kış önce Nuri Çolakoğlu'yla çalıştım bir kanalda. Kanal kapanınca elimizde çekmiş olduğumuz programlar kaldı. Çok güzel konuları işlediğimiz programlar ziyan olacaktı. Billur TV için başlangıç olarak Nuri Bey'in de onayıyla o programları yayınlamakla başladık. Bu bize Nuri Bey'in çok büyük bir hediyesi oldu. Şimdi o programlara yenilerini ekleyeceğiz. İngilizce ve Arapça altyazılar eklenecek. Çünkü cinsel sağlık denildiğinde dünyanın hiçbir yerinde çok da sağlıklı programlar yok. Bir tek Amerika'da vardır. Biz de burada yeni bir bakış açısıyla yaklaşacağız cinsel sağlık konusuna.
UCLA Üniversitesi'nde aldığınız psikoloji derslerinin bir etkisi oldu mu bu konuya yönelmenizde?
Psikolojiye küçüklüğümden beri ilgi duymuşumdur. Bir de hayvanlara. Veteriner olmak isterdim ama okumayı çok sevmediğim için olamadım. Okula gitmek benim için ızdıraptı. Gece kurslarına gittim hep. Psikolojiye hep ilgim vardı. Akrep burcuyum. Burcumun da bu konulara ilgisi var. Psikoloji her zaman lazım insana. Psikolog değilim ama TV'de programlar yaptım. Her yaptığım programın bir gününü mutlaka cinsel sağlığa ayırdım. Bu konuda Türkiye'de büyük bir eksik olduğunu düşünüyorum. İnsanlar bu konuda çok mutsuz ve mutlu olsunlar istiyorum.
Amacınız ticaretten ziyade yardım amaçlı mı?
Billur TV'yi nitelikli bilginin olduğu, insanların gerçekten kaliteli bilgi alabileceği, ama bunu didaktik ve sıkıcı değil de eğlenceli bir şekilde yapabilecekleri bir yer olarak düşündük. Programlarımızda samimi bir dil kullanma nedenimiz de insanlara onları sıkmadan ulaşmak istedikleri bilgiyi vermek. İnsanlardan gelen "Tam da benim sormak istediğim soruyu sordun" yorumları bana doğru yolda olduğumu hissettiriyor. Demek ki cinsel sağlıkla ilgili merak edilen ama sormaktan çekinilen şeylerin neler olduğunu iyi gözlemlemişim. Programa gelen doktorlar da ilk etapta çekiniyordu konuşmaktan. Fakat ben kolumuzdan, bacağımızdan bahsediyormuş gibi rahat konuşunca onlar da konuşmakta rahatladı. Amacımız cinsel sağlık konusunda insanları bilinçlendirmek, onlara sorunlarını çözmelerinde yardımcı olmak. Bir de şu var; Türkiye'de benden başka kimse cinsel sağlıkla ilgili bir şeyler yapamaz. O kadar da iddialıyım. Çok uzun senelerdir cinsel sağlık üzerine kafa yordum. Programlarımda hep bu konuya yer verdim. Cinsellikle ilgili konuşmak ayıp, yasak, günahmış gibi bir algı var. Bu tabuyu yıkmak istiyorum. Bu sadece bizim ülkemizle ilgili bir durum da değil. Türk insanı zannediyor ki başka ülkelerdeki insanlar çok rahat. Amerika'daki en büyük sorunlardan biri tecavüz. Kuzey ülkeleri çok medeni diyoruz, ama onlarda kadına şiddet bizdekinden daha fazla.
Sadece cinsel sağlıkla ilgili programlar mı olacak yoksa farklı konulara da yer verecek misiniz?
Estetik, gençlik, güzellikle ilgili konuları da konuşacağız. Bunların dışında hayvanlarla ilgili de program yapacağım. Çünkü insanlar Türkiye'de hayvan bakmayı da bilmiyor. Köpek havladı diye sokağa atıyorlar. Bu, çocuk doğurup ağladı diye sokağa atmak gibi bir şey. Köpekler çok sadık, güzel hayvanlar ama kedileri daha çok severim. Kedilerin tansiyon düşürme özelliğinden vücudumuzdaki sinir stresi toplamasına kadar pek çok özellikleri var. Allah kedileri gerçekten çok özel yaratmış. İnsanlar bilmedikleri için doğru yaklaşmıyorlar onlara.
Dizi veya tiyatro projesi var mı yakın zamanda?
Dizi yok ama tiyatro için konuşuyoruz. Doğru insanlarla çalışmak istiyorum. Ben artık büyükler ligindeyim. Böyle söyledim diye de kendimi büyüksediğimi zannetmesin insanlar ama bu piyasada çok vakit geçirmiş, yaşı da büyümüş biri olarak bu saatten sonra onun bunu peşinde koşamam. Benim kafama göre bir proje gelirse onun içinde yer almak isterim. Ben bu ülke için çok değişik bir tipim. Bana sürekli anne rolü geliyor. Kaç kere oynadım bu rolü, artık yeter. Ayrıca da anneye benzer bir tarafım yok. Yaşım büyümüş olabilir de bir çılgın ya da dövmeli bir kadın rolü olamaz mı dizilerde? Benim kafama yatacak bir fikirle gelirlerse oynamak isterim. Bunun dışında dizide oynamak isterim ama ya yayından kaldırılırsa diye de korkmuyor değilim. Bir diziye başlarken kendini ona göre planlıyorsun ama yayından kaldırılınca o sezonun çöpe gidiyor. Bir sürü insanın emeği çöp oluyor. Vakti çalınıyor. Maddi açıdan da götürüsü oluyor. Bir de başrol oyuncusuyla diğer oyuncular arasındaki para dağılımında uçurum olunca sette gerginlikler çıkabiliyor. Bu da reytingleri olumsuz etkiliyor. Burada yapımcıların adaletli olması lazım. Yılların sanatçılarına bin 500 lira teklif edilmemesi lazım. Sonuçta başroldeki oyuncuların çoğunu yan rollerdeki usta sanatçılar yukarılara taşıyor. Buna rağmen onlara verilen komik ücretlerin yanı sıra setlerdeki insani olmayan çalışma koşulları da cabası. Ben hayatımı, evimi, sevgilimle vakit geçirmeyi çok seviyorum ve bunlar içinde zamanımın olması lazım. Setlerde boşu boşuna insanları sahnesi olmamasına rağmen saatler öncesinden çağırıyorlar. Sonra bu duruma sinirlenip laf edince de adın kaprisliye çıkıyor. Hâlbuki bunun kaprisle alakası yok. Kimsenin bir başkasının vaktini çalmaya hakkı yok. Bir tane hayat var ve çok çabuk geçiyor. O yüzden ben program yapmayı daha çok seviyorum.