Adrian Grenier, özellikle gençlerin hayran olduğu bir oyuncu. Ama o, sadece oyuncu değil.
Şöhretle hesaplaşmasını yapmış ve film yönetmeni ve yapımcısı olarak da hayatını sürdüren bir sinemacı.
Grenier, 54. Uluslararası Antalya Film Festivali'nin konuklarından biriydi. Şöhretle ilişkisi ve daha iyi bir dünyada yaşamak için verdiği mücadeleyi anlattı.
DÜNYA, ODAM GİBİ
Grenier, tahmin ettiğimden daha fazla 'yıldız' bir isim. Kendisiyle ilgili ne kaçırdığımı düşündüm. Tamam, 'Entourage' dizisinde rol almıştı ve o dizi, sonra filmi yapılacak kadar seviliyordu dünyada. Özellikle gençlerin ona hayranlığı bir başkaydı. Benim kaçırdığım buydu.
54. Uluslararası Antalya Film Festivali için Antalya'ya gelince onunla söyleşi yapmak bana düştü. Greiner'le ilgili araştırma yapınca gördüm ki; o aslında yıldızlığa biraz da mesafe koyan, gözü kamera arkasında olan biri. Çektiği ve yapımcılığını üstlendiği iki belgeseli var. Yani nazarımda yakışıklı olduğu kadar zeki de biri. İstanbul'a daha önce gelen oyuncu şunları söyledi: "İstanbul'da arkadaşlarım var. Onlar bana çok iyi baktılar. Misafirperverliğinizi sevdim.
İstanbul Modern'e gittim; çok güzel bir müze. İstanbul'un tarihi yerlerini gezdim. Etkileyiciydi." İşte ünlü oyuncuyla yaptığımız röportaj...
Günümüzde birçok insan, film yıldızı ya da TV yıldızı olmak için çabalıyor. Siz bu fırsatı ele geçirdiğiniz halde belgesel film yapıyorsunuz. Neden?
Bu biraz da ne istediğinizle ilgili.
Şöhretli olmaya, yıldız olmaya çok takılmıyorum.
Ama açık söyleyeyim; parası güzel. Kişisel fikrim şu: İçinde yaşadığınız topluma, dünyaya iyi bir şeyler yapıp bir şeyler paylaşırsanız gerçek anlamda mutlu olursunuz. Ben tercihimi şöhretli olmak yerine mutluluktan yana kullandım. Aslında şunu yapmaya çalışıyorum; şöhretin getirdiği olanakları kullanıp farklı şeyler yaparak, yaşadığım dünyaya, topluma bir şeyler vermek istiyorum.
Siz kendinizi çevreci olarak tanımlıyorsunuz. 'Yalnız Balina/ Finding 52' adlı yapımcılığını yaptığınız bir belgeseliniz de var. Neden özellikle çevre konusunda bir şeyler anlatmak istiyorsunuz bize?
Annem küçükken odamı temizlememi söylerdi. Ben artık dünyanın odam olduğunu düşünüyorum.
Ayrıca değerlerimi yansıtan bir dünyanın oluşmasını istiyorum. İsteğim, tutkum bu yönde.
Dünya birçok medeniyet gördü, geçirdi.
Bu medeniyetlerin deneyimi ışığında hâlâ çok şey yapılabilir insanlık için.
Peki sadece çevre mi? Sosyal konular da ilginizi çekiyor mu insanlara bir şey söylemek adına?
Tabii ki. Mesela ABD'deki hapishanelerle ilgili bir belgeselin hazırlığını yapıyorum. Tüm filmlerimde ele aldığım konuyu, sosyal bir bakış açısıyla anlatmaya çalışıyorum zaten.
Ama çevre meselesiyle ilgili bir belgesel çekince insanlar üzerindeki etkisi daha güçlü oluyor. Mesela 'Teenage Paparazzo' belgeselimde; ünlülere obsesif derecede takıntı konusunu anlatmıştım.
O, 'Yalnız Balina'ya göre daha az tepki aldı.
HAYRANLARIMLA BAŞ EDEBİLİYORUM
Özellikle gençler arasında çok hayranınız var. Şöhretli olma meselesini çözdüğünüzü düşünüyorum. Bu belgeseli, o şöhret meselesiyle hesaplaşmak için mi çektiniz?
Böyle düşünmemiştim. Belgeselde paparazzi olmak isteyen bir kızı anlatıyorum.
Ama aslında o kız, ünlü biri olmak istiyor. Teknolojik gelişmeler nedeniyle insanlık tarihinin çok garip bir zamanındayız şu an. Teknoloji, hepimizin birbirimizle çok kolay iletişim kurmamıza olanak sağlıyor. Ama biz hastalık derecesinde bir takıntıyla fotoğraflarımızı çekip yayınlıyoruz. Bunu insanlar bizi beğensin, daha çok beğensin diye yapıyoruz. Bana göre şöhret doğal bir şey değil. Gördüğümüz fotoğraflar, fotoğrafların yarattığı imgeler; dikkatimizin sürekli dağılmasına neden oluyor. Bu yüzden ne önemli, ne değil onu anlamakta zorlanıyoruz. Ben hayata pozitif bakan biriyim. Yaşadığımız bu teknolojik dönüşümden insanlığın en iyi şekilde yararlanacağını ve bu durumu da atlatacağını düşünüyorum.
Sizin günlük hayatınızı etkileyecek derecede saplantılı hayranlarınız var mı?
Oldukça çok. Ama onlarla baş etmesini öğrendim.
Sizi yıldız haline getiren 'Entourage' dizisinde, sıfır noktasından başlayıp yıldız olan bir karakteri oynadınız. O karakterde kendinizden bir şeyler gördünüz mü?
'Entourage' bana göre şöhrete rağmen hayatta kalmayı anlatıyor. Bunu yaparken de hayatta yalnız olmadığınızı; değerlerinizin, arkadaşlarınızın, ailenizin olduğunu da gösteriyor. Dizide bir replik vardı sık sık tekrar edilen: 'Her zaman başa dönebiliriz.' Ben bu repliği çok seviyordum çünkü başarısız olunca da tekrar baştan başlayabilir insan.
DÜNYAYI DEĞİŞTİRME FIRSATIMIZ VAR
11 Eylül'ün yıldönümünde tweet atarak; hem 11 Eylül'de, hem de Irak işgalinde hayatını kaybeden sivilleri andınız. Ancak mesajınız tepki çekti. Siz de "Gerçekleri söylemekten ve dünyada adaleti aramaktan kaçınmamalıyız" dediniz. Dünyanın adaletsiz bir yer olduğunu mu düşünüyorsunuz?
Hayat bir süreç. İnsanlık her zaman kendini iyiye götürecek şekilde evrimleşiyor. Her zaman adil olmayan durumlar görebiliyor ve bizi kızdıran haksızlıklara maruz kalabiliyoruz. Ama bir yandan da dünyayı iyileştirmek için fırsatlar çıkıyor karşımıza. Barışçıl bir dünyada yaşamak için önümüzde fırsatlar var. Farklılıklarımız olabilir ama iletişim kurup birbirimizi anlamak için de önümüzde birçok seçenek var. İnsanlık için ortak değerler üretmeliyiz.